-3-

458 24 6
                                    

#P3#
Sınıftan hızlı adımlarla çıktım. Arkamdaki ayak seslerinden geldiğini anlıyordum. O veya başka biri. Merdivenlerin önüne geldiğimde hızla arkamı döndüm.
"Beni takip mi ediyorsun?" dedim bir çift kahverengi mi ela mı olduğunu ayırt edemediğim göz. Sarı ışıklandırmanın altında dikkatle gözlerine baktım. Kahverengiler. Tanrı'ya şükür.
"Aynı soruyu soracaktım biliyor musun? Ne zaman sana baksam bana dönüktün." Tanrım. Sesi inanılmaz derin ve güzeldi.
"Ah saçmalama! İlk günden birini takip etmem ben."
"Demek ilk günün." dedi bana yaklaşarak. Elleri cebinde, gözlerini benden ayırmadan üstüme doğru ilerledi. Merdiven trabzanlarıyla onun arasında kalmıştım. Yüzünde çapkın ama bir o kadar da mükemmel bir gülüş vardı. Dişleri inanılmaz derecede güzeldi.
Vic yavaş. İlk günden birine aşık olmazsın, değil mi? "Şey, şu an gitmem lazım, sonra konuşsak?"
"Ha, tabii, gidebilirirsin. Sonra konuşuruz." dedi. Bu sefer yüzünde beni etkilemeye çalışan çocuk gülüşü değil, gerçek, içten bi gülümseme vardı. Ama itiraf

değil, gerçek, içten bi gülümseme vardı. Ama itiraf etmeliyim, bu haliyle bile çok yakışıklıydı.
Hızla lavaboya doğru ilerledim. Arkama döndüğümde onun sınıfa girdiğini gördüm.
Tamam sakinim.
Koşarak lavaboya girdim. Olamaz, yüzüm kıpkırmızı olmuş. Bunu farketmemiş olmasını umarak tekrar aynaya baktım. Saçımı düzeltip lavabodan çıktım.
Sınıfa girip Tyler'ın yanına oturdum.
"Vic, cidden bir sorun yok, değil mi?"
"Hayır, Ty. Olsa söylerdim. Yemin ederim."
"A, hayır, öyle demek istememiştim. Yani, gelmen biraz uzun sürdü de." dedi sorarcasına.
"Haa..." Güldüm. "Bazen kızların işi uzun sürebilir." dedim şakayla karışık.
"A, öyle mi, şey, ben cidden üzgünüm. Kusura bakma."
"Önemli değil Ty. Bu kadar abartmana gerek yok. Yoksa böyle tepki vermenin başka bir sebebi mi var?" diye sordum evdeki antika vazoyu kırmış bir çocuk gibi pişkince gülerek.

"Hey, hayır." O da güldü.
Bu sırada içeri Müzik Tarihi öğretmeni Bay Thompson girdi.
"Merhaba çocuklar, lütfen, oturun. Benim için kalkmanıza gerek yok."
Tam bu sırada arkadan derin ve güçlü bir ses: "Bay Thompson, lütfen böyle söylemeyin. Sizin gibi saygıdeğer bir eğitmen karşısında oturmamız büyük saygısızlık."
Arkama baktığımda biraz önceki çocukla yine göz göze geldim. Bana doğru bakıp kaşlarını iki kere kaldırdı.
Sırıtarak önüme döndüm.
Bay Thompson gülerek:
"Charlie, bugün çok kibarsın. Teşekkür ederim fakat ben kendimi 'saygıdeğer bir eğitmen' olarak görmüyorum. En azından şimdilik."
"Bay Thompson cidden yanılıyorsunuz. Bence fikirlerinizi gözden geçirmelisiniz." Güldü. Arkama döndüm. Gülüşü. Gerçekten ÇOK güzeldi.
"Pekala Charlie. Seni kırmayacağım ve bunu düşüneceğim."

Charlie. Özgür adam. En sevdiğim isim.
Müzik Tarihi dersi bayağı eğlenceli geçmişti. İlk dersimde bile başka şeyler düşünmek gerçekten eğlenceliydi.
Gerçekten, koskoca iki saat boyunca ne düşünmüştüm?
Ah... Bu da soru mu sanki cevabını bilmiyoruz. Tabii ki de Charlie'yi.
~~~~~~~~~~~
ilham gelmedi ay beğenmedim :/
o değil de ben aklımdaki mükemmel entrikayı unuttum ya
neyse bi dahakine daha güzel olcak söz
oy verin yorum yapın kitabımı okuyun kütüphanenize ekleyin ne çok şey istedim aaa
nys gidiyom ya ben bb.

Haunted Boy (Charlie Puth FanFic)Where stories live. Discover now