Bölüm 10 - İhtiyaç Odasında İki Kalp

1.1K 56 34
                                    

Voldemort Ellie’nin ölüm emrini verdiğinde Charles hiç düşünmeden Ellie’nin önüne atladı.

“Söz vermiştin” diye bağırdı. Ellie ayağa kalkmaya çalıştı zar zor.

“Sözümde duracağımı mı sandın?” dedi Voldemort gülerek. Charles zekasını kullanarak

“Ona ihtiyacım var. O benim asistanım. İksir yapımlarımda bana yardımcı oluyor, onu öldürürsen sana yardım edemem” dedi soğukkanlılıkla. Ellie ayağa kalkmış sırtını duvara dayamıştı. Gözlerini kapamış ölümü bekliyor gibiydi.

“Doğru mu bu Luthien?” dedi Voldemort. Luthien saygıyla

“Doğru lordum. Ellie Charles’ın asistanı olursa daha başarılı işler çıkarabiliriz” dedi.Voldemort kararını verdi. Ellie’ye doğru yürüdü. Charles Ellie’nin önündeydi. Voldemort asasını Charles’ın boynunun hizasından Ellie’ye uzattı. Ellie yeşil gözlerini açtı ve dosdoğru Voldemort’a baktı. Acı çektiği her halinden belliydi. Duvara sıkı sıkı yaslanmıştı.

“Tek bir ihanetinde” dedi Voldemort asasını Charles’ın yüzünde gezdirerek. “Tek bir ihanetinde kızı kaybedersin. Her şeyini kaybedersin” dedi. Charles Luthien’e baktı. Luthien sert ve tepkisizdi. Charles’ın tekrar tekrar ve tekrar kalbi kırılmıştı. Gözlerini aşağı indirip Voldemort’u onayladığını belli etti.

''Şimdi Hogwarts’a gidecek bir anahtar bırakıyorum size. Charles zihnini açık tut. Çağırdığım zaman bu anahtarla geleceksiniz” dedi. Gözleri sert ve katil bakışlarıydı. Charles bir adım geri atarak Ellie’nin soğuk elini tuttu. Sonra masanın üzerindeki anahtar kadehi alıp gözden kayboldu.

Hogwarts’ın saat kulesine cisimlenmişlerdi. Ellie yorgun ve bitgindi.

“Söylemedim Charles” dedi sadece. Sonra Charles’ın kollarına bayıldı. Charles onu orada uyandırmaya çalıştı ama daha sonra Ellie’nin kolundaki çizikleri fark etti. Bu sıradan bir yara değildi. Bilekten başlayarak spiral bir biçimde Ellie’nin ince kolunu doluyordu. Bu yaradan kanlar sızıyordu hala. Charles Ellie’yi kucağına aldı ve ıssız Hogwarts koridorlarında ilerledi. Ellie kolunu Charles’ın boynuna doladı.

“Söylemedim Charles, ölümsüzlük iksirini bilmiyor” diye fısıldadı. Ama bu fısıldama daha çok inleme gibiydi. Charles ihtiyaç odasına girdi ve orada hemen beliren yatağa yatırdı Ellie’yi. Ellie derin derin nefesler alıyordu. Charles pansuman yapmak için elinin kolunu sıyırdı. Yaralara sargı bezi sardı. Ellie’ye bir sıvı içirdi. Ellie kendine gelmeye başlamıştı. Tek eliyle tshirt’ünü yavaşça kaldırdı Ellie. Karnında da bir çok kesik izi vardı. Charles

“Tamam sen bırak ben yaparım” dedi sertçe ve Ellie’nin karnındaki dövme biçimindeki çizikleri inceledi. Sonra onlar için de ilkyardım uygulaması yaptı. İşi bittiğinde ise Ellie neredeyse sargı bezleri ile mumyalanmış gibiydi. T-shirtünü eski haline getirip belindeki ve karnındaki sargıların görünümünü kapattı. Charles ellerini başının üzerine koyarak eğildi.

“Bu hatayı nasıl yaparım, nasıl anlamam. Sana bunları kim yaptı?” dedi.

“Boşver şimdi kimin yaptığını, ben iyiyim” dedi Ellie. Charles hala aynı pozisyondaydı.

“Benden uzaklaşmak istiyorsan anlarım. Artık bir ölüm yiyenle arkadaş olmak istemezsin” dedi sakince. Ellie yatakta doğruldu ve Charles’ın sağ elini tuttu. “Dokunma” dedi Charles. Ama o kolunu çekmeden Ellie Charles’ı kendine çekti ve gömleğin kolunu yavaşça yukarı kaldırdı. Oradaydı işte. Karanlık işaret hareket ediyordu.

“Neden yaptın bunu?” dedi Ellie sessizce. Charles Ellie’ye döndü ve

“Ne yapabilirdim. Unuttun mu sana ne demiştim? Sen benim, ben sensin. Benim yerimde olsaydın sen de aynı şeyi yapardın. Bundan emindim” dedi sertçe. Sonra yumruğunu yatağa vurdu. Ellie irkildi ama sonra

“En azından neyin üzerinde çalıştığımızı bilmiyor, üstesinden geleceğiz” dedi. Charles yaşlanmış gözleri ile Ellie’ye baktı ve

“Üstesinden ben geleceğim sen değil. Artık sen olmayacaksın. Şu haline bak. Delik deşik etmişler seni” dedi gözlerini Ellie’nin belinden alamayarak.

“Bu söylediğine sende inanmıyorsun bunu ikimizde biliyoruz” dedi Ellie. Charles ayağa kalktı ve yataktan uzaklaştı. İhtiyaç odasında nereden geldiği belli olmayan sıcacık bir şömine vardı. Muhtemelen ısınmak için Ellie dilemiş olmalıydı. Onun önünde durdu Charles.

“Canın çok yandı mı?” dedi Charles yutkunarak.

“Hayır. Buna inan canım yanmadı. Çünkü o sırada güzel şeyler düşünmeye çalıştım” dedi. Charles Ellie’ye baktı.

“Biraz uyusan iyi olur” dedi. Ellie başını sallayarak yatakta yana kaydı.

“Buraya gel” diye seslendi Charles’a. Charles onun yanına gitti. “Korkuyorum” dedi Ellie titreyerek. Charles onun hala ısınmamış soğuk elini tuttu ama hiçbir şey demedi. Kalbi hüzün, nefret, pişmanlık, tiksinti duyguları ile kaplıydı ve Charles böyle zamanlarda sessizleşiyordu. Ellie onu kendine çekerek

“Beraber uyumalıyız” dedi. Yüzü son derece ciddiydi. Charles neredeyse ağlayacaktı. Gözleri zaten hep ıslaktı. Ellie’nin yanına uzandı. Ellie arkasını döndü ve Charles’ın elini kendine çekerek onun beline sarılmasına izin verdi. Charles gözlerini kapatıp Ellie’nin saçlarını kokladı.

“Şimdi huzurlu musun?” dedi. Ellie “hı hı” diyebildi sadece. Gözlerini kapadı ve huzurlu bir uykuya daldı. Charles onun nefes alıp verişlerini dinledi. Hiç uyumadı Charles. Ellie’ye sarıldı öylece. Onun sarı saçlarından gelen kokuyu özlediğini fark etti. Onun elini bir an bile olsun bırakmadı.

Ertesi sabah okul tatilden sonraki ilk güne hazırdı. Öğrenciler bıkkın bir şekilde derslere girmeye başlamışlardı. Bir hafta boyunca her şey olaysız geçmişti. Luthien Charles ile hiç konuşmamıştı. Ellie ve Charles sürekli birbirleri arasında olan bu çekimi inkar ediyorlardı. Birbirlerinin sadece çok yakın iki dost olduğuna inanıyorlardı. İkisi de kendilerini bu duruma şartlamıştı. Halbu ki tam tersi durumda daha mutlu olacaklardı. O bir haftanın sonunda bir haber Charles’ın kalbine bomba gibi düştü. Luthien’den bir mektup aldı. Aynı okulda olmalarına rağmen mektuplaşmaları daha güvenliydi. Mektupta aynen şöyle diyordu.

“Ben senin annenim. Ve bilmen gerektiğini düşündüğüm bir şey var. Baban döndü Charles. Nereden çıktı bilmiyorum ama şuan burada. Dumbledore onu Hogwarts’ta misafir etmek istiyor. Gelmesi bizim için daha iyi olur. Hakkında ölüm emri verildi. Şimdi sana belki de en güç haberi vermek zorundayım oğlum. Sirius Hogwarts’a geldiğinde onu öldürmek için lordum beni görevlendirdi. Bunu sana söylüyorum çünkü onunla vedalaşman için sana fırsat sunuyorum. Bu akşam burada olacak. Beni durdurmaya kalkma sakın. Aklından geçirdiğini biliyorum. Fakat şunu unutma sen bile benim güçlerimin farkında değilsin. Benim her şeyden haberim olur oğlum. Kendine iyi bak…

                                                                                                                      Luthien”

Not: Multimedyada Charles var :D

☯Nine Days☯Where stories live. Discover now