Bölüm 27 - Avada Kedavra

549 37 0
                                    

Charles neredeyse koşarak ihtiyaç odasına gitti. Harry'e neden sarıldığını bir türlü anlayamıyordu. Zor zamanlarda düşmanların bile dost olduklarını duymuştu çoğu kez. Ama Harry ile dost filan olmak istemiyordu. Peşinden gelen ayak seslerini duyunca asasını çekip dönüp arkasına baktı. Gelen Ellie'ydi. "Ne işin var burada?" dedi Charles. Ellie onu kolundan sürükleyerek "İhtiyaç odasına gitmiyor musun? İksirine bakmaya. Bende geliyorum yürü" dedi ve o anda Hogwarts yine sallandı. "Başımıza çökecek" dedi Charles eğilerek. "Hadi bitirelim şu işi. Neye ihtiyacın olduğunu biliyorum" dedi Ellie. Charles anlamamış gibi baktı ona. "Ne?" dedi ama çoktan ihtiyaç odasına girmişlerdi bile. "Dur biraz. Sen benim iksir yaptığımı nereden biliyorsun?" dedi Charles. Ellie konuşamayacak kadar yoğun olsa da bir yandan dolapları karıştırırken bir yanda Charles'a cevap verdi. "Geceleri buradasın değil mi? Hiç mi buranın değiştiğini farketmiyorsun. Gündüzleri de ben buradaydım, derslere girmiyordum günlerdir" dedi hızlı hızlı Ellie. "Sen benim iksirimi mi karıştırdın? Demek o yüzden aradığımı bulamıyordum" dedi Charles sinirle. "Tam bir başbelasısın ayrıca inanılmazsın." dedi sonra. Aklından geçen şey ise "İşte bu yüzden sana aşığım" oldu ama bunu söylemedi. Ellie onu dinlemedi ve "Kes sesini de bana yıldız tozu bul" dedi Ellie ve sonra kazanı karıştırdı. "Yıldız tozu ile ne alakası var" dedi Charles. O sırada Hogwarts birkez daha sallandı. Charles'ın başı döndü ve masaya tutunarak yere eğildi. "Ölüm yiyenler içerde. Şuan yukarıda savaşıyorlar" dedi Charles. Ellie kaskatı kesildi. "Ve ölüyorlar..." dedi. Sonra yutkundu ve ihtiyaç odasına seslendi. "Yıldız tozuna ihtiyacım var" dedi. Anında odaya tavandan altın renkli tozlar yağmaya başladı. Ellie hemen bunlardan birkaç tanesini bir şişeye doldurup kazana boşalttı. Kazan bir anda fokurdamaya başladı. "Ne yapıyorsun?" dedi Charles sesini yükselterek. Sabrının taştığını hissediyordu. "Zamanla yarışıyoruz. Şimdi sadece on beş dakika geçmesi gerekiyor. Sen dün geceden beri dokunmadın değil mi iksire?" dedi Ellie. Charles başını salladı ve "Hayır dokunmadım" dedi. Ellie gülümsedi ve "Başardık Charles. Sen sonuca çok yaklaşmıştın. Ama bir efsaneden haberimiz yoktu. Yıldız tozu ömrü uzatan ve ölümü kovan bir tozdur. Bu sabah kütüphanede rastgele gördüğüm bir cümle. Sanki kader bu iksiri yapmamızı istermiş gibi bir anda o cümleyle karşılaştırdı beni. Sen çok başarılı birşekilde gelmişsin. Tek eksiğimiz işte buydu" dedi Ellie havada hala yağmakta olan yıldız tozlarını yakalayarak. Charles duyduklarına inanamıyordu. "Demek ki bu yüzden bir türlü başaramadık" dedi. Sonra kendi etrafında döndü Charles. Ellie'nin gülümseyen yüzüne baktı ve onun omuzlarını tuttu. "Yani biz şimdi kimsenin başaramadığı şeyi başardık. Yüzyııllardır imkansız denileni öyle mi?" . Ellie başını salladı. Charles kaynayan kazanın yanına gitti ve "On beş dakika. Bir ömür gibi..." dedi. "Peki bundan nasıl bu kadar eminsin?" dedi Charles. "Yıldız tozundan eminim sadece. Deneyip göreceğiz" dedi Ellie. Charles'ın gülümsemesi yukarıdan gelen seslerle durdu. "Yardım gerek onlara" dedi Ellie. "Hadi on beş dakika hadi..." diye mırıldandı Charles.

Nihayet on beş dakika geçmişti. Charles ve Ellie iksirin başına gittiler. Kazanda sarı bir sıvı oluşmuştu ve parlıyordu. Hemen iksiri hiç israf etmeden minik minik şişelere boşalttılar. Kazanda tek bir damla bile bırakmak istemiyorlardı. Sonra ikisi de eline birer minik şie alıp kapağını açtı. "Ya başaramazsak..." dedi Charles. "Yukarıda işkence çekerek ölmekten iyidir" dedi Ellie. Sonra Charles Ellie'nin elini tuttu ve parmaklarını onun parmaklarına kenetledi, "Üç deyince" dedi. "Dur" dedi birden Ellie. "Eğer başaramazsak ve geri teperde... olur ya ölürsek eğer..." Ellie daha sözünü tamamlayamadan Charles "Seni seviyorum" diyerek Ellie'yi öpmeye başladı. Charles geri çekildiğinde Ellie "Bende seni seviyorum" dedi. "En azından bunu söylemeden ölmek istemedim" dedi Charles ve gülümsedi. Sonra şişeyi havaya kaldırdı. "Üç deyince" dedi tekrar. "Bir"... "İki"... "Üç"... ikisi de aynı anda iksiri kafalarına diklediler. Hafif bir ürperti geldi ve geçti tüm vücutlarından. Ellie masanın üzerinde bulunan hançeri aldı ve elini kesti. "Ne yapıyorsun?" diye bağırdı Charles. "Test ediyorum" dedi Ellie ve kesik hızla birden bire kapandı ve görünmez oldu. "Ellie bu mucizeye bakarak "Sanırım başardık" dedi ve bir sevinç çığlığı attı. Sonra birbirlerine sarıldılar ve ceplerini küçük şişelerden doldurdular. "Hadi bitirelim şu işi" dedi Charles ve birlikte ihtiyaç odasından çıktılar. 

-----------

Odadan çıktıkları anda Voldemort ile karşılaştılar ve Ellie küçük bir çığlık atıp Charles'ın arkasına saklandı. Voldemort elini onlara uzattı ve "İksirleri alayım" dedi ciddiyetle. "Ne iksiri?" dedi Charles. Voldemort gülümsedi ve "Demek bilmiyormuş gibi davranacaksın öyle mi?" dedi. Sonra Bellatrix Draco'yu neredeyse sürükleyerek getirip Voldemort'un yanında durdu. "İksiri vermezsen arkadaşın ölür" dedi Voldemort. Sonra Ellie'ye bakarak "Senin için de sürpriz planlarım var" dedi ve parmağını şıklattı. Oldukça çirkin iki ölüm yiyen Fred ve George'u getirdi. "Ceplerini boşaltmazsan dostlarını göremezsin" dedi. Ellie her tarafından kanlar akan perişan olmuş ikizlere baktı. "Ah unuttuğum birkaç kişi daha var" dedi Voldemort ve bu sefer de Hermione, Ron ve Luna kanlar içinde getirildiler. "Luna!" diye bağırdı Ellie. Sonra elini cebindeki şişeye götürdü. Charles hemen onu durdurdu ve "Hiçbiri umrumda değil, hepsini öldürebilirsin" dedi Voldemort'a. "Charles!..." diye bağırdı Ellie. Ağlamaya başlamıştı. "Peki öyleyse..." dedi Voldemort ve Draco'yu kendine çekti. "Emin misin?" dedi Voldemort Charles'a son bir şans daha vererek. Charles dostu olan Draco'ya bakıyordu ve "Eminim" dedi. Voldemort bunun üzerine Draco'yu yere itti. Draco'nun karşı koyacak gücü yokmuş gibiydi. "Aveda Ka..." . "Voldemort" dedi bir ses ve Voldemort arkasını döndü. "Harry Potter, bu kadar çabuk mu geldin" dedi. "Arkadaşlarımı bırak, ben buradayım işte" dedi Harry. "Şu ikisinde küçük bir emanetim var onu alacağım" dedi Voldemort. "Bırak onları" dedi Harry ve asasını salladı Voldemort'a. "Görmeyeli cesaretin artmış Potter? Annen nasıl? Ah unuttum ölmüştü değil mi?" dedi sonra büyük bir keyifle Voldemort. "Oğullarımın nedir senden çektiği" dedi Sirius ve saklandığı yerden çıktı. Sirius'un orada olmasına herkes şaşırmıştı. Charles ve Harry'e göz kırptı Sirius. "Beni bu kadar kişi mi durdurabilecek, güldürmeyin beni" diyerek dalga geçti Voldemort. Sonra Charles'a yaklaştı ve asasını onun boynunda gezdirdi. Ve anında Sirius'a işkence laneti yolladı çevik bir hareketle. Sonra bu laneti tek tek herkese uygulamaya başladı. "Verecek misin şu iksirini artık?" dedi. Charles babasının yerd acı içinde kıvrandığını görünce eli cebine gitti ve şişeyi çıkardı. Voldemort bir adım geri gitti ve kahkaha atmaya başladı ve "Harry burada. Ölümü yakın. Ve be artık ölümsüz olacağım. Başka daha ne isterim ki" dedi. "Kendine o kadar fazla güvenme" dedi Charles ve cam şişeyi bir anda yere attı. Ellie tuzla buz olmuş şişeye bakıyordu. Voldemort sendeledi ve "Aptal, ne yaptın sen?" diye bağırdı ve rastgele asasını savurarak Draco'ya işkence laneti savurdu. Charles gülümsedi ve cebindeki şişeleri çıkararak tek tek Voldemort'a atmaya başladı. Şişelere kırılınca içinden sadece buhar çıkıyordu. İçindeki sıvı bir anda yok oluyordu. Voldemort sinirlerine hakim olamadı ve birden Draco'ya ölüm lanetini savurdu. Ama Charles bunu fark etti ve Voldemort'un bir anda kolunu itip asayı savuşturdu. "Ne duruyorsunuz. Rehineleri öldürün" diye bağırdı Voldemort ve bu sefer tüm ölüm yiyenler rehin tuttukları kişiye asalarını doğrulttular. Ama kimsenin eli armut toplamazdı öyle değil mi? Herkes rakibine olanca gücüyle karşı koymaya çalışıyordu. Voldemort ise Charles'a işkence laneti uygulayarak Ellie'nin yanına gitti. "Akıllıca davran kızım, sen zekisin. Şişeleri bana ver" dedi sakince. Ellie cevap vermedi. "Bak onlara. Fazla dayanamazlar. Onları kurtarmak senin elinde" dedi Voldemort ve o sırada Fred'in asası elinden uçtu. Ama Harry çevik bir harektle Fred'in ölüm yiyenini savunmasız bıraktı. Ellie cebindeki üç küçük şişeyi çıkardı. Charles'a bakıyordu. Ellie de şişeleri Charles gibi yere attı. Voldemort bir anda Ellie'nin boğazına sarıldı ve "Sen öldün işte şimdi" dedi. Asasını savurdu ve "Aveda Kadevra" dedi. Charles "Hayır" diye bağırdı. Ellie gözlerini kapadı ve mavi bir ışığın tüm bedenine yayıldığını hissetti. Sonra gözlerini açtı. Charles delirmiş gibi kahkaha atıyordu. "Ben ölümsüzüm" dedi Ellie tek kaşını kaldırarak. Sonra asasını Voldemort'a doğrulttu. "Beni öldüremezsin küçük kız" dedi Voldemort. "Tek başıma öldüremem" dedi Ellie. "Ama..." diye devam etti ve Voldemort'a arkasına bakmasını işaret etti. Herkes ölüm yiyenlerden kurtulmuş ve asasını Voldemort'a doğrultmuştu. Charles ayaktaydı. Harry de onun yanında. Sirius Harry'nin yanındaydı. İkizlerin yanında Luna onların yanında da Ron ve Hermione duruyordu. "Cidden on kişi ile başa çıkabilecek misin Voldemort? Üstelik ikisi ölümsüzken?" dedi Charles kaşlarını kaldırarak. 

"İşte şimdi bittin" 

Arkadaşlar artık okullar başladı ve ben 8. sınıfım. Malum Teog var. O yüzden artık hiçbir kitaba yb gelemeyecek. Belki Teog ilk sınavından sonra olur. Hatta bundan sonraki bölümde final olacak. Hepinizi yanacıklarınızdan öpüyorum. Nox!

☯Nine Days☯Where stories live. Discover now