Bölüm 22 - Taraflar Karşı Karşıya

519 38 6
                                    

"Burada duramayız. Cisimlenmek zorundayız" dedi Charles üzerindeki şoku atlatarak. Ellie donup kalmıştı. Draco onu hafifçe salladı ve "Hadi" dedi. "Aklıma bir fikir geldi" dedi Ellie bir anda. "Hogwarts şuan hala kapalı. Orada korunuruz" dedi. "Orada mutlaka en az bir ölüm yiyen bizi bekliyordur" dedi Charles alaycı bir şekilde. "Orada Dumbledore da bizi bekliyordur" dedi Ellie. "Dumbledore bizi koruyamaz" dedi Charles. Draco gülerek "Dumbledore'dan bahsediyoruz, bizi Voldemort'a asla teslim etmez" dedi. Charles o anda Draco'nun bileğini ve kendi bileğini sertçe sıyırdı. "Unuttun galiba, bak bu karanlık işaret. Biz bu işaretten kaçıyoruz. Hogwarts'a öyle elini kolunu sallayarak giremezsin. Üstelik okul şuan kapalı. Ancak gizli bir geçit bulabilirsek..." Ellie'nin gözleri parladı bir anda. "Gizli geçitlerde uzman birilerini tanıyorum" dedi. Charles Ellie'ye baktı. "Hayır, hayır olmaz, büyük risk hayatta olmaz sizi tehlikeye atamam" derken Ellie Charles ve Draco'yu kendine çekip bir anda Kovuk'un tavanarasına cisimlendiler. "Burada bizi yakalarlar Ellie. Buralar gözetleniyor." dedi Draco sesini alçaltarak. "Hogwarts'a gitmek istiyorum" dedi Ellie sadece. Sonra yavaşça merdivenlerden inmeye başladı. Draco tozlu tavan arasında kendisini hiçte iyi hissetmiyordu. Üstelik nefret ettiği Weasley ailesi ile karşılaşacaktı. Belki Harry'i bile görürdü. Draco derin bir nefes aldı ve kendini bunlara hazırladı. "Geri dönelim lütfen" dedi Charles fısıldayarak. "Şşt, beni izleyin" dedi Ellie. Bir koridora geldiğinde durdu. Tam o anda karşılarındaki kapıdan Harry Hermione ve Ron çıkıyordu. Hermione Ellie'yi görünce küçük bir çığlık attı. Ron da kapıyı kapatıp arkasına dönünce Draco'yu gördü ve olduğu yerde kaldı. Harry'nin gözleri ise ona sert sert bakmakta olan Charles'taydı. Bu iki üçlü ayakta öylece birbirlerine bakıyorlardı. Draco Ron'a, Charles ise Harry'e kenetlenmiş duruyordu. Charles ve Harry'nin birbirine olan düşmanlığını bilmeyen yoktur. Charles Harry'nin babasını çaldığını ve hayatını mahvettiğini düşünüyordu. Tüm bu olanların en büyük suçlusu Harry'di ona göre. Herşey Harry doğduktan sonra olmaya başlamıştı çünkü. Harry de Charles'tan nefret ediyordu neredeyse. Sirius'u ondan kıskanıyordu. Charles'ın bela getirdiğini düşünüyordu. Ellie solundaki Charles'a baktı. Kaşları çatılmış gözlerinden neredeyse ateş püsküren Charles yumruklarını sıkıyordu. Harry'de öyle. Bu saniyelik karşılaşmadan hemen sonra Fred ve George kendi odalarından çıktılar. Fred bu üçlüyü görünce hayal gördüğünü sandı. George ise koşarak Ellie'ye sarıldı. Draco ve Charles küçümseyerek karşılarındakine bakıyorlardı. "Döndün" diye bağırdı George. Ellie ona sarıldıktan sonra kapının önünde kendine gelmeye çalışan Fred'in yanına gitti. Fred hiçbir şey söylemeden aniden sarıldı Ellie'ye. "Oo yavaş ol ufaklık, öldüm mü sandın yoksa?" dedi Ellie ona sarılırken. Fred neredeyse ağlamaklı bir sesle "Bir daha sakın gideyim deme" dedi. Charles gözlerini kısarak onları izledi. Draco bu güzel anı "Fazla kalamayacağız" diyerek bozdu. Charles içinden Draco'ya teşekkür etti. Draco bozmasa Charles bozacaktı bu anı çünkü. "Evet fazla kalamayacağız, size ihtiyacımız var. George ve Harry sizde gelin. Hogwarts'ın gizli geçitlerini en iyi bilen sizsiniz. Bizi Hogwarts'a sokun."  dedi kararlılıkla. "Tabi ki, gizli geçitler bizim işimiz" dedi George Ellie'nin omzuna vurarak. "Sirius ve Dumbledore Hogwarts'ta, sizi çok merak ettiler" dedi Harry. Sirius lafını duyunca kulak kabarttı Charles. "Merak etmeyin sizi oraya sağsalim ulaştıracağız" dedi Fred. Gözlerini zayıflamış, güçten düşmüş ama hala güzelliğini kaybetmeyen Ellie'den alamıyordu. Ron Ginny'e seslendi, "Babamlara bizim Hogwarts'a gittiğimizi söyle, olası bir durumda anında oraya gelin" dedi. "Bulanık ve sende mi geleceksin kızıl kafa?" dedi Draco. Charles gülümsedi ve "Aferin Draco" diye fısıldadı. Ellie Draco'ya döndü ve "Evet onlarda gelecek. Ne kadar kalabalık o kadar iyi. Ölüm yiyenlere yakalanırsan bizi kim koruyacak sanıyorsun" diye kızdı. Charles kaşlarını kaldırarak Ellie'ye baktı ve "Fazla ileri gidiyorsun" dedi. Ellie Charles'ın elini tuttu ve "Onlara güvenmeyi öğren, bu aile senin düşmanın değil" dedi sinirli ama şefkatli bir şekilde. "O benim düşmanım" dedi Charles gözleri ile Harry'i işaret ederek. Harry'nin eli korunma iç güdüsüyle belindeki asasına gitti. "Burada nefes alan hiçbir şey senin düşmanın olamaz" diye bağırdı Ellie. Onun bağırması ile Charles sustu. Ellie'yi kızdırmak istemiyordu. George Fred'in beline dirseği ile dokundu. "Görüyorum kardeşim" dedi Fred hafifçe gülümseyerek. George bir adım öne çıktı ve "Beni izleyin" diyerek onlara yolu gösterdi.

-----

Kısa bir süre sonra bu sekiz yoldaş gizli ve karanık bir geçite girdiler. "Buraya gelmeyeli çok olmuş" dedi ve güldü Fred. Hermione tam arkasındaki Charles'ın soluğunu hissediyordu o sırada. Draco'nun başı ise örümcek ağları ile dertteydi. Bu dar geçitte herkes teker teker yürümek zorundaydı. En önde George sonra Ellie, Fred, Ron, Hermione Charles, Harry, Draco şeklinde yürüyorlardı. Charles'ın klostrofobisi vardı. Bu dar geçit onun hem sinirlerini bozuyor hem nefes almasını zorlaştırıyordu. Herşey ile başa çıkabilen Charles'ın başa çıkamadığı tek şey küçük kapalı alanlardı. Yakasını gevşetti Charles ve derin bir nefes aldı. Yan duvarlar üzerine üzerine geliyormuş gibi hissetmeye başladı ve tek elini hemen yanındaki duvara dayadı. O durunca Harry ve Draco da durmak zorunda kaldı. Charles soğuk soğuk terlemeye başladığını hissetti. Harry tam Charles'a iyi misin diye soracakken Draco onu kenara itti ve Charles'ın yanına gitti. "İyi misin?" dedi. Charles başını iki yana salladı. "Draco Charles'ın önüne geçi ve "Derin nefes al, birşey yok"  dedi. "Orada bir problem mi var?" diye sordu George duranları görünce. Ellie Charles'ı bembeyaz gördü ve doğruca duvarların kenarından geçerek onun yanına gitti. "Klostrofobi mi?" dedi hemen. Charles başını salladı ve gözlerini kapadı. "Daha çok yolumuz var mı?" diye bağırdı öndekilere Ellie. "Az kaldı?" dedi Fred ona bakarak. "Gel tut elimi" dedi Ellie ve Charles'ın önüne geçerek yürümeye başladı. Charles tek eliyle alnındaki teri siliyordu. "Derin nefes al, geldik sayılır" dedi. "Ben iyiyim" dedi Charles Ellie'nin elini sıkarak. "İşte kapı geldik beyler bayanlar" diye bağırdı George. Kapıyı açıp içeri girdiklerinde sekizi birden tanıdık manzara ile karşılaştı. "Hogwarts" diye içini çekti Ron. "İnsana daima güven veriyor" dedi Hermione. "Dumbledore'un odası bu tarafta" dedi Harry. Tam o sırada "Buna gerek yok biz buradayız" dedi dünyanın belkide en huzur verici sesi. Ellie anında öne çıktı. "Dumbledore!" diye bağırdı. Dumbledore'un bir yanında Severus bir yanında Sirius vardı. Charles babasını görür görmez koşarak ona sarıldı. Draco da Severus Snape'in yanına gitti. Ama onlar sarılmadılar. Severus sadece Draco'nun omzuna elini koydu ve "İyi iş çıkardın Malfoy" dedi. Ellie de Dumbledore'un yanına gitti. "Pek değişmemişsin küçük hanım. Yine çelimsiz kollar yine ateş gibi bir zeka. Seninle gurur duyuyorum" dedi ve Ellie'ye sarıldı Dumbledore. Sirius oğlunu yanına alarak Harry'e baktı. "Emanetleri sağsalim getirdiğiniz için teşekkürler" dedi ve güldü. "Her biriniz bir kahramansınız. Sizinle ne kadar gurur duysam az. Hadi konuşacak çok şeyimiz var. Gelin odamda üzümlü kek var" dedi Dumbledore yaşlı dede ağzıyla. George kolunu Fred'in omzuna koydu ve Fred'e "Şu manzarayı hiçbir şeye değişmem" dedi. "Bende öyle" diyen Fred arkadaşlarını gözlüyordu. Hepsi mutlu, hepsi gülüyordu. 

Orada duvara sırtını vermiş beyazlar içinde biri onları izliyordu. Gülümsüyordu. Sonra durup onları izlemekten vazgeçti ve bir süre boş Hogwarts koridorlarında yürüdü. Bir odaya girip kapısını kilitledi. Masanın üzeri kağıtlarla doluydu. En üstteki kağıt bir mektup kağıdına benziyordu. Üzerinde bir takım dizeler vardı. Mektuptaki imza ilginç bir isimdi. "Carmen..." Beyazlar içindeki bu kişi uzun ve zarif parmaklarını bu kağıdın üzerine koydu ve kağıdı yavaşça buruşturdu...

☯Nine Days☯Where stories live. Discover now