Bölüm 12 - Şok

836 56 19
                                    

Arkadaşlar @hayaldoluinsan adlı kullanıcı ile ortak bir hikaye yazıyoruz. Hikâyenin adı Yaz Kampı. :) okumanızı tavsiye ederim çönkö ablaniz yazıyor :) aslında ortak yazıyoruz. Neyse hepinize iyi okumalar :)

Ölümden 3 hafta sonra

Okulda yas ilan edilmiş ve güvenlik açısından büyük önlemler alınmıştı ne Charles ne Luthien ortalarda yoktu. Arık herkes onun hain olduğunu biliyordu. Harry ise Sirius'a elinden geldiği kadar destek olmak istiyordu. Ama başarısız oluyordu. Sirius gitmek istediyse de Dumbledore onu Hogwarts'ta tutuyordu. Sirius artık daha ciddi ve suskundu. Kimse onun bu hallerini kabullenemiyordu.

Hogwartsa bir de yaşayan bir ölü vardı artık. Her şeyi içine atmıştı Ellie. Yemek yemiyor, ders çalışmıyor, uyumuyordu hatta bir kere bile ağlamamıştı. Tüm okul bunun farkındaydı. Kimse onun yanına gitmeye cesaret etmiyordu. Etse bile konuşmuyordu ki Ellie. Ölüydü o artık. Herkes onun bir anda patlayıp içini boşaltacağından emindi. Çünkü Ellie Charles'ın ölüm haberini aldığında sessizleşmiş ve o günden sonra hiç konuşmamıştı. Profesör Snape ona özel bir iksir vermiş ama Ellie usulca iksiri bir saksıya boşaltmıştı. Hem de Snape'in önünde. Dumbledore onun yaşadığı sarsıntıyı anlayabiliyor ve sık sık onu ziyaret ediyordu. Dumbledore konuşuyor Ellie dinliyordu. Ve bir gün Draco Ellie'nin yanına oturup "Sana iyi gelecek şeyi biliyorum" dedi hiçte üzerine vazife olmadan. Sonra eğilip Ellie'nin kulağına fısıldadı. "İhtiyaç odasına girmeyi dene" Ellie'nin gözleri büyüdü birden. Sonra Draco'ya baktı. "İstersen seni oraya götürebilirim" dedi Draco. Bu yoğun ilginin sebebini kimse anlayamamıştı ama Draco kıza acıyordu. Sonuçta bir zamanlar Ellie onun için çalışıyordu. Draco Ellie Vancamp'ın elini tuttu ve "Bu taraftan" dedi. İhtiyaç odasının kapısına geldiklerinde Ellie'nin gözleri yaşarmıştı. İçeri girdiler ve Ellie'nin anıları canlandı. Nefes alışverişleri hızlandı. Masalara iksirlere yatağa Charles'ın notlarına dokundu. Yastığı bile kokladı. Aklına birlikte uyudukları o gece geldi. Sonra da bir daha hiç öyle bir gece olamayacağını düşündü. Birden panikledi. "O artık yok" dedi hıçkırarak. Draco duygulanmıştı ama Ellie'nin üç hafta sonra konuşmasına da sevindi bir yandan. "İşe yarayacağını biliyordum" dedi. Ellie onu duymadı. "O artık yok..." . "Boş mu kalacak burası. Ne yapacağım ben... Charles... Char.." ve ağlamaya başladı Ellie. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. İçindeki her şeyi attı dışarı. "Ben bittim. ÖLDÜM ben. Ben ne yapacağım, Charles neredesin?" Draco Ellie'ye yaklaştı. Ellie kendine gelmekte zorlanıyordu. Draco kızı kucakladığı gibi odadan çıkardı. "Gidelim artık" dedi ve Ellie'nin itirazlarına aldırmadan çıktı dışarı.

Ölümden sonra 4. hafta

Geçen bir hafta Ellie, Sirius ve Harry'nin kalbini daha da iyileştiriyordu. Ama artık Ellie için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Aradan dört yıl geçti. Hogwarst tatile girdi. Harry Weasley ailesinin yanında kalıyordu. Hermione ise ara sıra oraya uğramak kaydıyla ailesinin yanında döndü. Weasley'lerin kovuğunu bilirsiniz. Vancamp'ların küçük kulübesi de oraya yakındı. Tatlı sevimli bir kulübeydi. Ellie Weasley ailesi ile komşu sayılırdı. Ron ve Harry ona destek olmak için ara sıra yanına gidiyordu fakat Ellie Harry'e çok soğuk davranıyordu. Harry bu durumun sebebinin Charles olduğunun farkındaydı. Charles Grey...

Ellie kulübenin önündeki sallanan sandalyeye oturdu. Babası ile kalıyordu evde. Annesini uzun zaman önce kaybetmişti. Ellie sandalyede bir ileri bir geri sallanırken Weasley ikizlerini gördü. "Hey Ellie!" diyerek el salladılar ona. Ellie hafiften gülümsüyordu. Weasley ailesinden zaten en sevdiği kişi ikizlerdi. Onların neşesi Ellie'yi biraz olsun sakinleştiriyordu. "Sana kurabiye getirdik" . "Evet. Annem az önce yaptı" . "Teşekkür ederim beyler" diyerek kurabiye sepetini açtı ve masaya koydu Ellie. Sonra sandalyesine tekrar oturdu. "İyi görünüyorsun, hatta müthişsin, kilo almışsın sonunda kendine gelebilmişsin" dedi Fred. "Kendime gelemem bir daha asla" dedi Ellie sonra gözleri uzaklara daldı. George bir parça kurabiyeyi ağzına götürdü ve "Benim çok sevdiğim biri ölse herhalde kendime gelemezdim asla" dedi ve Fred'e baktı. Sonra Fred "Evet mesela ben ölsem George'un yüzünün alacağı şekli çok merak ederdim. Kesin gülmekten ölürdüm gerçi bu mümkün olamazdı çünkü zaten ölüyüm" dedi gülerek. Ellie'nin yüzünde bir gülümseme oldu. Sonra hafiften bir rüzgâr esti. Ellie ürperdiğini hissetti. "Hadi çocuklar içeri geçelim orada sohbet edelim sanırım yağmur yağacak" dedi. Fred ve George havaya baktılar ve hemen masanın üzerindeki kurabiye sepetini alıp eve geçtiler. Ellie de içeri girdi ve tam kapıyı kapatacakken ileride sararmış uzun otların arasında bir karaltı gördü. "Az sonra geleceğim" dedi içeri bağırarak. "Çabuk ol yoksa kurabiyeler biter" diye bağırdı George. Ellie dışarı çıktı. Eli belindeki asaya gitti. İleri doğru yürüdü. Kara bulutlar gökyüzünü kaplamaya başlamıştı. İlerideki karaltıyı görebilecek kadar yaklaşınca durdu. Dondu. Kaskatı kesildi. Elleri titriyordu. Gördüğü şey aylar önce kaybettiği şeydi. Karşısında duruyordu işte Charles Grey. Ona doğru adım atmaya başlamıştı hatta. Ellie asasını uzatıp "Dur gelme. Hayaletsin sen" diye bağırdı. "Ben hayalet değilim" dedi Charles. O ses Ellie'nin gözlerinin yaşarmasına sebep oldu. Charles canlı ve sapasağlamdı. Hiçbir yara izi yoktu. "Ben gerçeğim" dedi Charles. "İmkansız" diye bağırdı Ellie. Charles ona yaklaştı iyice ve Ellie'nin asa tutmayan elini alıp kendi kalbine koydu. "Bak kalbim atıyor, ben gerçeğim" . Ellie onun kalbini hissetti ve yaşlı gözlerle "Charles" diye fısıldadı. Ama daha fazla bir şey diyemeden Charles'ın kollarında bayıldı. Yaşadığı şok ona çok ağır gelmişti. Kendinizi Ellie'nin yerine koyun. Siz ne hisseder ne yapardınız?

☯Nine Days☯Where stories live. Discover now