8. Bölüm

58.9K 1.2K 118
                                    

8. Bölüm

Yatağın üzerine oturmuş elindeki evlilik cüzdanının ilk sayfasına takılı kalmıştı. Bundan sonra artık Ayaz Aslan olmuştu. Resminin yanına Tuğrahan'ın ki yapıştırılmış ve hayatları resmi bir bağla birleşmişti. Onun eşi olmuştu. Anın hissettirdiklerinin güzelliğini yaşayan kalbi gerçeği de biliyordu. Bunun sadece kağıt üzerinde olduğunu, bir anlam ifade ettiğini...

Özenle kapattığı evlilik cüzdanını komodinin üzerine koymuş ve elbisesini çıkarmak için giyinme bölümüne gitmişti. Üzerine geçirdiği eşofmanlardan sonra sıra yüzündeki ve saçlarındaki fazlalıklara gelmişti. Makyaj masasının önüne oturmuş, kendi yüzüne bakıyordu. Yüzü ne kadar değişik görünüyordu. Hele gözleri... Onların bu kadar yeşil olduklarını daha önce hiç görmemişti. İnsan yüzüne bu kadar mı yabancı olurdu? Ama bu aynadaki değişik biriydi. Tüm makyaj kalıntıları da gitmiş, saçındaki tokalarda çıktıktan sonra yine eski haline dönmüştü. Kendini Sindrella masalında gibi hissetmişti. Şimdi de saat on ikiyi geçmiş ve her şey balkabağına dönüşmüştü.

Aklındaki tüm düşünceleri uzaklaştırdıktan sonra banyoya girmiş ve elini yüzünü yıkadıktan sonra rahatlayarak yatağa uzanmıştı. Aklıysa kendinden ne kadar uzaktaydı... Bir yanı babasını düşünürken, diğer tarafı Tuğrahan'la doluydu. Onun görüntüsü hafızasına kazınmıştı. O yanında olduğu sürece kendini rahat ve güvende hissediyordu. Bu öyle eşsiz bir duyguydu ki... Bu düşüncelerle uykuya daldığında saatte epey geç olmuştu.

        ***

Evliliğin üzerinden iki hafta geçmişti. Bu sürede Ayaz genellikle hastanede kalmayı tercih etse de, Aslan ailesinin kendisine gösterdiği iyi niyete minnettardı. Geçen sürede Tuğrahan bazı günler hastanede kalarak, onu dinlenmesi için eve gönderiyordu. Eve gittiğindeyse herkes seferber oluyor, onun kendini rahat hissetmesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. Böylesi bir ailenin parçası olmak çok güzel bir duyguydu.

Yinede zamanının büyük çoğunluğunu hastanede geçirerek, babasını bir an bile yalnız bırakmak istemiyor her anını onunla geçiriyordu. Sanki geçen günler ikilinin sessiz vedası gibiydi.

Ayaz doktorların umutsuz sözleri ve babasının gün geçtikçe daha da kötüleşmesiyle ayrılığın yaklaştığının bilincindeydi. Ama bu hiçbir şeyi hafifletmiyor, gün geçtikte kalbinde daha büyük bir ağrı hissediyordu. Babası olmadan ne kadar boş bir hayatı olacaktı. Zaten annesini hiç tanımamıştı. Yıllarca çekmişti bunun eksikliğini. Babası her ne kadar hem anne hem baba olmuş olsa da, kalbinin bir yeri hep bunun özlemini çekmişti. Şimdi de kalbinin diğer yarısı gitmek üzereydi.

"Yine gitmeye niyetin yok, değil mi?"

Duyduğu sesle yatakta daha da küçülmüş bedene dönmüştü. Hemen yanına gitmiş ve ellerini tutmuştu. "Tabi ki de yok." derken gözlerinden taşan sevgiyle bakmıştı.

"Ama çok yoruluyorsun. Biraz dinlensen."

"Ben burada da dinleniyorum. Sen beni dert etme babam. Sen söyle bakalım bugün nasılsın?" derken tek isteği onunla konuşmaktı. Biliyordu aslında nasıl olduğunu.

"Gördüğün gibi güzel gözlüm… Sen kahvaltı yaptın mı bakayım?"

"Ben... Şey..."

Aynı anda kapıdan gelen sese dönmüşlerdi.

"Günaydın..."

"Gün... Günaydın..." derken gözleri ışık saçarak bakmıştı.

"Günaydın oğlum. Gelsene..."

"Bugün nasılsın Cemal Usta?"

"Bildiğin gibi." deyip çektiği acıyı belli etmemeye çalışarak gülümsemişti. 

Sen Geldin Bahar Geldi - Mevsim Serisi 2 (Kitap oldu)Where stories live. Discover now