1| Karalama sınav kâğıtları

11.7K 972 641
                                    

"Bak, seninle bir anlaşma yapalım." demiştim sakin kalmaya çalışarak. "Eve işini taşıma ve karşımda âşık olduğum Kim Taehyung olarak kal, ne dersin?"

Kolları göğsünde bağlı, sakin bir tavırla karşımda oturmaya devam ederken gözlerini devirdi. Hiçbir şey dememişim gibi tenceredeki adını zor hatırladığım yemeği tabağa koyarken kısaca bana baktı. "Jimin sen benim hastam değilsin, sana istesem de öyle davranamam zaten." Önümdeki tabağı aldı. "Sağlıklı beslenmenin nesi yanlış?"

"Sen önceden böyle değildin."

"Üç yıl önce tanıştığımızda da diyetisyendim ve evlendiğimizde de öyle."

Taehyung kişilik olarak sakin bir karaktere sahipti, en azından bana karşı öyleydi. Ne kadar üstüne gidersem gideyim –özellikle bu konuda- sabırla cevap verirdi. Aynı yanıtları vermiş olmaktan sıkılsa da –biliyordum çünkü yüz ifadesinden her şey belliydi- ona sataşmak aşırı hoşuma gidiyordu.

Kahverengi saçlarını ufak bir hareketle gözlerinin önünden çekerken ona bakmaktan vazgeçip önümdeki makarnaya odaklandım. "Üzerinde brokoli ve karnabahar var, ne kadar mutluyum bilemezsin şu an."

Derin bir nefes aldı sessizce. "Beğenmiyorsan-"

"Beğenmiyorsam ne? Sipariş mi verelim? Tamam, ben varım."

"Beğenmiyorsan şu mezeyi deneyebilirsin." Çatalın ucundan beyaz, içinde havuç ve bezelye olan mezeden tattığımda gerçekten hoşuma gitmişti. Fakat benim amacım inadını kırmaktı.

"Okulda zaten diğer öğretmenlerle dışarıdan yiyorsunuz, bünyen zayıf düşecek."

Çatalı kenara bırakarak ona döndüm. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamamıştım fakat o normal bir ifadeyle beni izliyordu. "Sağlıksız beslenmiyoruz ki hayatım, dışarıdaki restoranlardan söylüyoruz sadece."

"Onlar nasıl yapılıyor haberin var mı? İçine ne katıyorlar, ya da mutfakları ne derece temiz, aklınıza geliyor mu?"

Pes etmişlikle omuzlarım düştü. Çatalıma yaptığı leziz makarnadan dolarken aksi aksi attım ağzıma. Benim aksime sakince yemeğini yemeye devam ediyordu. Üzerindeki tişörtün açık yakasından köprücük kemikleri gözüme takılsa da fazla bakmamaya çalıştım, çünkü okumam gereken yazılı kâğıtları vardı ve gecemi sadece buna harcamak zorundaydım.

"İyice paranoyak oldun sen de, tamam bir dahakine sipariş vermeden önce denetime giderim."

İçeceğinden bir yudum alırken güldü. "Sadece göz önünde tutmak istemediğin ihtimalleri söylüyorum."

"Tamam aşkım sen haklısın tamam!" Ağzıma dolduracak büyüklükte makarna alarak sinirle çiğnemeye başladım. Bu 'daha fazla tartışmak istemiyorum, sen de sus yoksa kafanı ısırırım' işaretiydi. O hararetle brokoli ve karnabaharı da attım ağzıma. Ne kadar laf etsem de gerçekten mutfakta iyiydi ve ne tür bir sosla yaptığını bilmesem de tadı hoşuma gitmişti.

Elini çenesine dayayarak lokmamın bitmesini bekledi. Benim öfkeli –ya da sadece bıkmış ve bu bıkkınlığın vermiş olduğu agresiflikti- hallerime nazaran sakin hâlini koruyordu. Tabağımdaki bitmeye yüz tutmuş yemeği yarıda bırakarak dudaklarımı sildim peçeteyle. "Doydum ben."

"Emin misin?"

"Çok eminim. Hayatımda hiç bu kadar emin olmamıştım. Hayır, aslında-"

"Aslında?" Kaşlarını kaldırıp cevap beklerken ayağa kalktım. Aslında senle evlenmeye karar vermek, güzel geçeceğine emin olduğum en önemli şeydi.

"Hiç," Omuz silktiğimde o da peçeteyle ağzını silerek kalktı. Tabakları mutfağa taşırken yardım etti o da fakat temizlik işini ona bırakacaktım. Zaten nöbetçi olduğum için fazlasıyla yorulmuştum. Tekrar salona gidecekken Taehyung'la çarpışan bedenlerimiz yüzünden bir adım geri gittim. "Pardon."

Geçmesi için geri çekilsem de üzerime gelerek tezgâhla arasına sıkıştırdı bedenimi. Kollarını etrafıma sararak hafifçe üzerime eğilirken yakışıklı suratına baktım. "Ne?" diye sordum yakınlık daha artarken. Bundan memnun muydum?

Kesinlikle.

"Hiç," demişti benim gibi omuz silkerek. Yüzüme tamamen yaklaşırken, dudaklarım hafifçe aralandı, gözlerim kapandı. Az sonra öpecek olmasının vereceği haz şimdiden kalbimi tekletirken sadece beklemekle kalmıştım. Usulca aralanmış gözlerimle davetkâr ifadesine bakarken burnunu çeneme sürttü ve boynuma derin bir öpücük kondurdu.

Tam-anlamıyla-erimiştim.

Göğsüm anın hazzıyla hızlıca inip kalkmaya başlarken gelecek adım önemliydi benim için o an. Ne sınav kâğıtları ne de başka bir şey!

Dudakları tenimde sürtünerek yüzüme çıkarken dudaklarım onu öpmek için ihtiyaçla tekrar aralanmıştı ve sonunda beklediğim hamle gelmişti. Öpücüğünü kısa tutarak geri çekildi. Onun da kendini tuttuğunu anlamıştım ve şu bitmeyen sınav kâğıtları falan... tüm güzel anın ortasına darbe gibi düşebiliyordu.

Boğazımı temizleyerek kendime gelmeye çalıştım. Yana geçerek cam şişeden –evde, sayesinde plastik şişeler de yasaktı- soğuk su doldurarak kafasına dikerken âdem elmasına baktım. "Kâğıtları çabuk bitirmeye çalış, Jimin."

Yüzümde istemsizce oluşan gülümsemeyle arkamı dönerek hızlıca çalışma odasına ilerledim. Yalnızca ikimiz yaşadığımızdan ötürü bir oda fazla duruyordu ve önerimle burayı kütüphane-çalışma odası gibi bir şey yapmıştık.

Masamın üzerinde ayarlı suyumu görünce histerik bir şekilde güldüm. Ne ara koymuştu bilmiyordum fakat gün içinde üç litre su içmem konusunda baskılarına maruz kalıyordum.

Bir deste kâğıdı dosyamdan çıkararak gözlüğümü taktım. Taehyung odaya elindeki bitki çayıyla girerken raftan bir okuma kitabı çıkardı. Dikkatimi dağıtmamaya çalışarak öğrencilerin yazdığı paragrafı okumaya devam ettim.

--

"Kör oldum kör!"

Sinirle kalemi masaya bırakırken aynı hırsla gözlüğümü de çıkarmıştım. Gözlerimi kırpıştırırken sulandığını yeni fark ediyordum. Arkama yaslanarak kendime gelmeye çalışırken Taehyung bana döndü. "Çok mu karışık yazmışlar?"

"Valla bir karartı var ama yazı mı o emin değilim. Karalamış da olabilir. Anlarken beynim yavaşça süzüldü masaya doğru."

Güldü. Keyifli kahkahasına ben de eşlik etmek isterdim fakat hâlâ bitmeyen sınav kâğıtlarıyla bu pek mümkün değildi. Yanıma gelerek omzumdan hiza eğilirken o da yazılanları okumaya çalıştı.

Kaşlarını çattı gözlerini önümdeki sayfalarda gezdirirken. Tamam, yorulduğum için ben de dikkatimi pek veremiyordum fakat özenli yazmaya biraz gayret edebilirlerdi. Özellikle edebiyat gibi bol yazmalı bir derse tabii tutuluyorlardı.

"Sen ne sordun bu öğrencilere ya, çocuk destan yazmak zorunda kalmış oraya. Resmen acımamışsın."

"Zümreyle hazırlamıştık soruları," dedim. Altındaki kâğıtları da çevirirken yazı düzenine baktım.

"Ama anlayabiliyorum onları, baksana sonlara doğru bozulmuş hepsinin yazısı. Bilek mi dayanır şu sorulara." Yanıma bir sandalye çektiğinde isme göre düzenleme işini ona bırakmıştım ve işime gelmişti. Seviyordum eşimi.

"Ben nasıl zamanında dayandıysam onlar da dayanacak. Bu işler böyle Bay Kim."

"Iyy en nefret ettiğim öğretmen tipisin," demişti okuduğum kâğıtları önüne çekerek. "Öğrencilerinin yerinde olmak istemezdim."

"Sus, onlar beni çok seviyor. Ben de onları seviyorum."

Kafası eğikken desteleri dağıttı. Dikkatini önüne vermiş gibiydi. "Ama en çok beni."

"Yoo."

"Sus."

***

işte bunlar böyle böyle biraz. jimin bey edebiyat öğretmeni ama kendi tabiriyle 'hayat onu yoruyor' ve taehyung bey de beslenmeye oldukça dikkat eden biri şskfşaiwkd

[✓] dietician ➸ vminWhere stories live. Discover now