3| Tezahüratla gelen aşk dalgası

9.7K 802 564
                                    

Hayat bazen yapılan tatlı kaçamaklarla daha güzel bir hâle gelebiliyordu. Gizli yapılan her türlü aktivite garip bir heyecan ve zevk dalgası yayardı ya vücudumuza, benim de öyleydi tam olarak.

Bazı farklılıklarla...

Taehyung'la evli olduğumuz günden itibaren -ki buna sevgililik dönemi de giriyordu- yiyecekler konusunda ciddi bir kısıtlama yaşamıştım. Öyle böyle değil. Tabi bir anne edasıyla elimden alıp 'bu yasak' dememişti fakat psikolojik baskıyı öyle bir yapıyordu ki elime cips aldığımda 'acaba yesem mi' ya da 'Taehyung olsa ne düşünürdü' diye fikir yürütmeye başlıyordum.

Hayat gerçekten bazen oldukça zordu.

Fakat bugün değil.

Bugün eve normal saatinden iki saat daha geç gelecekti işindeki birkaç aksamadan dolayı. Telefonla verdiği haberi onayladığımda ise hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Sınav kâğıtlarını okumuştum, notları girmiştim ve yaklaşık üç hafta neredeyse yapacağım hiçbir iş yoktu. Bundan istifade film kitaplığının karşısına geçerek Taehyung'un yıl yıl ayırdığı düzene baktım. Ancak bundan da vazgeçiren sınıf öğretmeni olduğum sınıf grubundan yağan mesajlardı.

Elliye yakın mesajı hızlıca okuyarak sona geldiğimde önemli bir basketbol maçının olduğunu öğrenmiştim. Şokla tarihe baktım. Doğru ya, sınıftaki çocuklarla beklediğimiz maçın oynanacağı gündü bugün.

Tek başıma Taehyung gelene kadar sıkılacaktım ve yalnız başıma maç izlemekten nefret eden biriydim.

Jimin:
Çocuklar, gelin bizim evde izleyelim. Saat henüz geç değil.
Eğer sorun olursa ben bırakırım sizi eve.

Lee Hyung Jun:
Hocam mütüşsünüz!

Kim Shin:
Legends never die arkadaşlar, görüyorsunuz anlatmaya gerek yok.

Park Yoora:
Hocam bize yok mu?
Kalbim çıt diye kırılıverdi.

Jimin:
Olur mu, erkeklere yönelik konuşmadım sadece.

Park Yoora:
Hocam basketbol maçı mıydı?

Kim Jungkook:
Aynen güzelim, basketbol.
Siz çok seversiniz alksdjkl

Park Yoora:
O zaman önümüzdeki maçlara bakacağız.
Size iyi eğlenceler hocam <3

Konuşmadan çıktığımda hâlâ kendi aralarında konuşuyorlardı. Kızlar basketbol ve futbola pek sıcak bakmadıkları için -en azından bir kesimi- çoğunlukla erkekler kabul etmişti. İsim panelinden sevgilimin adını bulduğumda aradım.

"Taehyung."

"Söyle hayatım," dedi öte taraftaki ses. Alt dudağımı istemsizce hafifçe ısırarak vereceğim haber için ses tonumu ayarlamaya çalıştım.

"Nasılsın? İşin uzun mu sürer?"

Arkadan kâğıt hışırtıları duydum. "Aşkım birazdan toplantıya katılacağız. Önemli bir şey miydi?"

"Yok," demiştim reflekse. Söyleyeceğim haberden vazgeçerek boğazımı temizledim. "Yok önemli değil. Kaç gibi evde olursun diyecektim."

"On gibi gelirim herhalde."

"Tamam sevgilim," demiştim ayaklanarak. "Seni seviyorum görüşürüz."

Konuşmayı sonlandırarak pek de dağınık olmayan evi düzenlemeye başlamıştım. Saat yedi buçuğa geliyordu ve maç saat sekiz buçukta başlayacaktı. Mutfağa ilerleyerek tabaklara çerez koyarken biraz da mısır patlattım. Tek başıma yapacağım aktiviteleri öğrencilerimle yapacak olmam nedensizce mutlu etmişti beni çünkü gerçekten yalnızlıktan hoşlanan biri değildim.

[✓] dietician ➸ vminWhere stories live. Discover now