7. Test

69.4K 2.1K 259
                                    

Bu bölümün şarkısı Christina Perri - A Thousand Years, multimedyada...

Ayrıca multimedyada Dünya' nın Ayırıcı Savaş' tan sonraki hali var.

Uyandığımda duyduğum tek şey defalarca teklarlanan adımdı, Christopher...

Gözlerimde birikmiş az miktarda çapağı elimle uzaklaştırdım ve etrafıma bakındım. Adımı defalarca tekrarlayan Lydia' ydı, uyandığımı görünce gülümsedi ve beni güzelliği ile yalnız bıraktı:

'' Christopher! Sonunda uyandın, Bayan Hera seni görmediği için sanslısın, kadın tam bir manyak. Bu arada biyoloji bitti, sırada coğrafya var. ''

Sandalyemden kalktım ve sırtıma geçirdiğim çantamla Lydia' yı takip etmeye başladım. Coğrafya dersi ilgimi çekmese de okulun bitmesine bir adım daha yaklaşacaktım, bu bile yeterli bir nedendi. Birazcık daha yürüdükten sonra üzerinde '' Coğrafya 3 '' yazan kapıyı ittim ve içeri girdik. Sınıf tam da beklediğim gibiydi, kare şeklindeki sınıfın tam ortasına devasa bir hologram yansıtıcı yerleştirilmiş, sıralar ve sandalyeler ise çember şeklini oluşturacak şekilde yansıtıcının etrafına dizilmişti. Şanslıydık ki daha birkaç kişi gelmişti ve çoğu sıra boştu, hemen yanyana oturabileceğimiz bir yer bulduk.

Birkaç dakika sonra sınıf tamamıyla dolmuş, coğrafya öğretmeni de gelmişti. Kırklı yaşlarını tamamlamak üzere olan adamın saç kökleri beyazlamaya başlamış, dişleri de gençliğin verdiği bembeyaz etkiden kurtulmuştu. Adam adının '' Sion '' olduğunu söyledi ve herkesin ismini önündeki ekrana girmesini istedi. Parmaklarım sırayla C, H, R, I, S, T, O, P, H, E, R harflerinde gezinirken gözlerimi adama kenetlemiştim, yanlış bir şey vardı ama ne olduğunu çıkaramıyordum. Sanırım bütün bir yıl boyunca incelemek için yeterince vaktim olacaktı.

Bay Sion hepimize teşekkür ettikten sonra gözlüğüne '' Bilgisayar, Dünya simülasyonunu başlat. '' Bilgisayar robotik bir sesle '' Dünya simülasyonu başlatıldı '' dedi ve bizi odanın ortasında beliren devasa Dünya ile yalnız bıraktı. '' Evet çocuklar... '' Bay Sion hafifçe sırıttı ve konuşmasına devam etti:

'' önünüzde gördüğünüz şey Dünya' nın holografik bir yansıması. Ama bu hologram daha önce gördüklerinize hiçbir şekilde benzemez, izleyin. Bilgisayar, Match' i göster. ''

Bilgisayar bu sefer hiçbir şey söylememesine rağmen emri yerine getirmekten kaçınmamıştı. Önümüzdeki Dünya Simülasyonu döndü ve eski adıyla Avrupa olan yer hologramı kaplayana kadar büyüdü. Sonrasında daha da büyüyen görüntü Match' in hologramına dönüştü. Öğretmen bilgisayara daha da yakınlaştırmasını söyledi ve hologram gözlerimiz artık sadece bir sokağı görene kadar büyüdü. Bay Sion haklıydı, bu simülasyon daha öncekilerle karşılaştırılamazdı, şu an gördüğümüz sokakta yürüyen yüzlerce insan vardı, ama diğerlerinde sokaklara giremezdiniz bile. Şu an gördüğümüz yüzlerce insanın gerçek olduğu fikri bile beni korkutmuştu, yani bizi her zaman izliyor olabilirler miydi?

Aklımı bu korkutucu fikirden arındırdım ve Bay Sion' un konuşmasına odaklandım:

" Gördüğünüz gibi bulabileceğiniz en gerçekçi program budur. Daha evlerin içine bakamasak da! "

Bay Sion ve sınıftaki herkes bu espriye gülmüştü, Lydia ve ben hariç herkes.

" Her neyse, asıl konumuza gelelim. Bu ders yılı süresince batıdan başlayarak bütün Dünya' yı inceleyeceğiz. Bu da demek oluyor ki ilk olarak Aren Kıtası' ndan ( Amerika ) başlayacağız. Tarih dersinde de öğrenniş olmanız gerektiği gibi Aura ile Ayırıcı Savaş' tan beri barış antlaşmamız var, zaten politik olarak bile hiçbir anlaşmazlığımız olmadı. "

Bildiğim kadarıyla büyükannem Aura' lıydı ama babamın genlerinde su ön plana çıkmıştı.

" Aura, eskiden Dünya' nın ekonomi alanında en güçlü ülkelerinden biri olan Amerika Birleşik Devletleri' nin yıkıntıları üzerine kuruldu. Yüzölçümü geniş olsa da halk sadece kıyı kesimlerde yaşıyor, teknoloji konusunda bizim kadar gelişmemiş olsamına rağmen kolunuzdaki bilekliklerin ilk tasarımı bir Aura' lıya ait, "

Bay Sion Aura' yla ilgili birkaç şey daha söyledikten sonra zil çaldı ve o gün hızlı bir şekilde geçti. Sonraki dersler Uluslararası ilişkiler, matematik ve moleküler kontrol dersiydi. Okulun bittiğini belirten zil ise bugün başıma gelen en iyi şey olmalıydı, kendimi dışarı atar atmaz özgürlüğün verdiği heyecanla eve kadar koşmaya karar verdim, otobüse binmek istemiyordum. Üzerime düşen yüzlerce yağmur damlası üzerimi sırılsıklam yapmıştı ama umursamıyordum, tek istediğim uzun sokaklar boyunca özgürce ilerleyebilmekti, aynı bir kuş gibi...

+++++

Eve vardıktan yarım saat bilekliğim titredi ve bir mesaj geldi:

" Bay Lux, ilk testiniz için başkanlık sarayının yanındaki spor salonuna bekleniyorsunuz. Lütfen olabilecek en hızlı şekilde buraya gelin. "

Benim dışımda kimsenin bilekliğimi açamaması çok güzel bir şeydi, yoksa annem veya babam bu mesajı görebilirlerdi. Bilekliklerimiz derimize ilk kez değdiklerinde bileğimize çok küçük bir iğne batırıyor ve bir damla kadar kan örneği alıyorlardı. Bu kan örneği sayesinde sizden başkası bilekliği taktığında bileklik onları tanımıyor ve açılmıyordu.

Anne ve babama biraz spor yapmak istediğimi bu nedenle şehir merkezindeki spor salonuna gideceğimi söyledim ve evden çıktım. Otobüsün mavi kumaş kaplı koltukları yine sadece beni ağırlıyordu, kimsenin toplu taşıma kullanmaması garipti. Otobüs birkaç dakika içinde beni spor salonunun önünde indirmişti, gergindim. Yavaş adımlarla kapıya yaklaştım ve elimi tarattım, beni tanıyan bilgisayar " Girin " dedi ve kayarak açılan kapıdan girmemi izledi.

Karşımda Başkan' ı görmeyi umuyordum ama bunun yerine beni bekleyen kişi mavi saçlarını örmüş, lacivert döpiyesli bir kadın olmuştu. Kadın arkasını döndü ve bana onu takip etmemi söyledi, birkaç oda daha geçtikten sonra birlikte asansöre bindik. Kadın duvardaki ğpanelde 2,0,3,7 rakamlarını tuşladı ve bilekliğinde beliren " Gizli Salon " u seçti, böyle bir şeyin olabileceğini bilmiyordum.

+++++

Gizli Salon bir sürü yere açılan kapılarla dolu devasa bir lobiydi, kadın sola döndü ve yanında " Antreman Salonu " yazan kapıyı açmak için elini tarattı. Kapı sessiz bir şekilde açılırken gözlerimi içeriden alamamıştım, yer hariç her yer siyah ekrandandı ve her ekranın ortasına hologram yerleştirilmişti. Kadın başını bana çevirdi, hafif bir şekilde gülümsedi ve ekledi :

" Çok güzel değil mi? "

Başımı yukarı aşağı salladım ve içeri girdik, kadın hiç vakit kaybetmemek için direk konuya girdi.

" Burası bundan sonra deneyler sonlanana kadar çalışacağın alan, her deneyde ben de seninle olacağım ve yandaki odadan izleyeceğim."

Kadın ellerini çırptı ve sağdaki ekrandan kapı boyutunda bir parça yerin altına kaydı, diğer tarafında ise bilgisayarlar ile dolu bir oda vardı. Kadın odaya yöneldi ama bana burada kalmamı belirten bir el hareketi yapmayı da unutmadı. Kadın içeri girdikten sonra arkasındaki ekran yerden çıktı ve eskiden olduğu yerine geri geldi. Kadının sesini hala duyabiliyordum ama mikrofona konuştuğu için biraz cızırtılıydı.

" İlk test, refleks. Bu testte sana atılan oklardan kaçmanı istiyorum. Merak etme oklar holografik yani çarparlarsa içinden geçip gidecekler, ama senden yine de gerçelermiş gibi davranmanı bekliyorum. Hadi başlayalım. "

Kadının sesi kesildi ve oda karardı, görebildiğim tek ışık holoram yansıtıcıların çalışmaya başladığını gösteren ışıktı. Ne olduğunu anlamadan mavi bir ok başımın yanından hızla geçti, gerçek olmasa da gerçek bir ok gibi vızıldamasını duymuştum. Sonrasında gelen ok direk olarak göğsümü hedeflemişti, kendimi hemen sağa attım ve kendimş yerde buldum. Daha kalkamadan başka bir okun başıma doğru geldiğini görmüştüm, hemen arkaya dopru süründüm ve ayağa kalktım. Birkaç saniye boyunca hiçbir ok gelmeyince bittiğini sanmıştım ama sonra göğsümden bir ok çıktı ve karşı duvara çarptı, arkadan vurulmuştum.

Birkaç kez daha vurulsam da testim gayet başarılı geçmişti, en azından Wera ( kadının adı ) öyle demişti. Bugünlük testin bittiğini söyledi, ben de binadan çıktım ve boş otobüse bindim, evin yolunu tutarken aklıma daha nasıl testler olacağını düşünüyordum...

ELEMENTWhere stories live. Discover now