22. Karar

29.6K 716 154
                                    

Bu bölümün şarkısı BANKS - Drowning, multimedyada...

Başkan daha da hızlandı ve birkaç saniye önce arkasında kelepçeli halde olan ellerini özgürce açarak boynuma atıldı. Reflesklerim beni kurtaramadı ve ikimiz de yere kapaklandık. Tek sorun altta kalanın ben olmamdı. Başkan ellerini boynumda sabitledi ve yavaş ama acılı bir şekilde sıkmaya başladı. Beni boğmaya çalışıyordu.

Kalın parmaklar boğamızı her saniye daha da sıkarken nefes almak için kıvrandım. Başkan benden çok daha ağırdı ve tüm gün odasında oturup vergilerden gelen parayı yemesine rağmen şaşırtıcı şekilde güçlüydü. Bacaklarımı savurdum ve onu üzerimden atmaya çalıştım. Olmuyordu, hiçbir şey işe yaramıyordu.

Birkaç saniye sonra birkaç asker hızla yaklaştı, biri başkanın boynumda kenetlenmiş ellerini çekerken diğer ikisi de adamı üzerimden alıp odanın diğer tarafında kalan duvara götürdüler. Derin derin nefes aldım ve ciğerlerime alabildiğim kadar çok hava almaya çalıştım. Komutan Ares yanımda diz çökmüş durumumu anlamak için sorular sorarken kafamı evet anlamında sallamakla yetindim.

'' Asker Jhons, konuşma izni istiyor. ''

Komutan başını kaldırdı ve askere baktı.

'' İzin verilmiştir, rapor ver asker. ''

Asker yutkundu, başını salladı ve konuşmaya başladı.

'' Efendim, suçlunun... '' demek başkan artık bir suçlu olarak görülüyordu '' kelepçeden nasıl kurtulduğunu bulduğumuzu düşünüyoruz, şuna bakın. ''

Asker komutana iğneye benzer küçük bir alet uzattı ve konuşmasına devam etti.

'' Bunlar bir tür gelişmiş maymuncuk, neredeyse her türlü kilidi açabiliyorlar ama kırılmamaları için saf altından yapılıyorlar. Bu nedenle de herkeste bulabileceğiniz bir alet değil. ''

Başımı komutana çevirdim ve sorgular şekilde sordum.

'' Neden holografik kelepçe kullanmadınız? Artık bu ilkel kelepçelerin varolduğunu bile bilmiyordum. '' Ses tonum baskın olmasa da sinirliydi.

'' Sakin ol evlat, Yargı Bakanlığı da aptal değil herhalde. Ama sorun şu ki, burası başkent ya da bir metropol değil, buradaki hücrelerde yıllarca gün ışığı görmeyenler var. Kaçma ihtimalin yok bu nedenle suçlular kelepçe bile kullanmazlar. ''

Bıkkınlıkla başımı salladım ve askere konuşmasına devam etmesini belirten bir el hareketi yaptım.

Asker bakışlarını yeniden komutana çevirdi.

'' Dava yarın Phoenix' de, dört ülkeden de gelen vekiller ve başkanlar tarafından görüşülecek ve sonuca varılacak. En azından ' Ortak Bülten ' e göre durum böyle. Asker Rad ve Asker Abel, suçluya uyuşturucu bir iğne yaptılar. Aslında yabani hayvanlar için ama umarım bir yan etkisi olmaz. '' Asker tam bir aptal gibi sırıttı. '' Yarınki mahkemeye kadar uyanacağını düşünmüyoruz. ''

Komutan elini sırtıma koydu ve beni dışarı kadar neredeyse itmeyi andıran bir hareketle çıkardı. Ardından kendsi ve diğer askerler de çıktılar ve kapıyı dışarıdan kitlediler. Uzun koridor boyunca ilerledik ve binadan çıktık. Jet yüz metre kadar ileride bizi bekliyordu ve jetin alt kısmında biri mavi diğeri siyah saçlı iki kızı görebiliyordum, Cassia - artık adını aklıma getirince bile içimi garip bir hüzün kaplıyordu - ve Lydia..

Komutanı ya da askerleri beklemeden jete doğru yürümeye başladım ama metal araç ile aramdaki mesafe her saniye azalırken içimdeki huzursuzluk da büyüyordu. Sonunda jete ulaştım ve bakışlarını bende sabitlemiş iki kıza selam verdim. Lydia öne atıldı ve neler olduğunu sordu. Yutkundum ve cevap verdim:

ELEMENTWhere stories live. Discover now