14

7.5K 705 151
                                    

Not: Bu kitap Epsilon yayınevi aracılığıyla basılmış olup, yalnızca 20 Bölümü Wattpad'te bulunmaktadır. İlk defa okuyanlar ya da yeniden okumak isteyenler, kitaptaki haliyle buradan okuyabilir. Sevgiler.

***

14

Uzun zamandır hiç bu kadar acı çektiğimi hatırlamıyordum. Hayatımın temposu çoğu zaman durgun bir deniz gibiydi ama bu durgunluk bana mutluluk veriyordu, bende tok gözlülük yaparak bu mutluluğa şükrediyordum. Ama şu an ortada bırakılmış hissediyordum kendimi ve bu öyle acı vericiydi ki... Bunun üstesinden nasıl gelecektim hiç bilmiyordum. Sadece birkaç dakika içinde hayatımdaki her şey önemini yitirmişti. Tek düşünebildiğim bundan sonra ne yapacağımdı. Ya da yapamayacağım...

Akarslan malikânesine ulaştığımda saat on iki buçuğu biraz geçiyordu. Eğer Beyaz Aslana bir söz vermiş olmasaydım bugün hiçbir şey beni evden çıkartamazdı.

Yine zili çalmama gerek kalmadan Daisy Hanım kapıyı benim için açtı. Yaşlı kadının yeşil gözleri geleceğimden haberdar görünüyordu. "Hoş geldiniz Rüya Hanım,'' dedi samimi bir ifadeyle.

"Hoş buldum,'' deyip beceriksizce gülümsedim. Oysa gülümsemek gelmiyordu içimden şu an.

"Nasılsınız, arkadaşlarınız nasıl?''

İçeri girdikten sonra Daisy Hanım merakla bana baktı. Üç gün önce bu evde yaşanan her şeye bizzat şahitlik eden kadının bu soruyu sormasını tuhaf karşılamamıştım.

"Hepimiz oldukça iyiyiz. Sorduğunuz için teşekkür ederim.''

"Ah, inanın buna çok sevindim. Gittiğinizden beri aklım hep sizdeydi.'' Elini uzattı. "Üzerinizdekileri alabilir miyim?''

"Tabii.'' Atkımı ve deri ceketimi çıkartıp Daisy Hanım'a verdim. Benden yaşça büyük bir insanın bana hizmet etmesi rahatsız olmama sebep olsa da bu gibi evlerde işlerin böyle yürüdüğünü az çok biliyordum.

"Erdem Bey, Masal Hanımla derste şu an,'' diyerek beni bilgilendirdi. "Aşağı yukarı yirmi dakikaya dersleri biter. Sizi biraz salonda misafir etsem olur mu acaba?''

"Elbette,'' dedim. Anlaşılan biraz erken gelmiştim. Ama yirmi dakika da olsa biraz kendimle baş başa kalma fikri kulağa hiç kötü gelmiyordu. Üzerimdeki kasveti atmam için işe yarayabilirdi.

Merdivenleri tırmanıp büyük salona geldiğimizde Daisy Hanım, "Size ne ikram edelim?'' diye sordu içtenlikle. "Eğer öğle yemeği yemediyseniz hemen bir şeyler de hazırlatabilirim?''

"Şey,'' dedim yine istemsizce duraksayarak. "Eğer zahmet olmazsa sadece sütlü kahve alabilirim.''

"Ne zahmeti Rüya Hanım,'' dedi gülümseyerek. "Hemen hazırlatıyorum.''

Daisy Hanım salondan çıkıp beni yalnız bıraktığında kocaman salonun içinde ne yapacağımı bilemeyerek öylece kalakaldım. Tanıdık eşyaların içinde yabancı ve tedirgin hissetmekten bir türlü alamıyordum kendimi. Yürüyüp üçlü koltuğa oturdum. Evin kasvetli sessizliği dikkat çekiciydi. Sanki renksiz bir tablo gibi evin tüm yaşam enerjisi alınmıştı. Bu gibi evlere gıptayla bakarak, küçücük evlerinde inanılmaz mutlu olan insanlar çok daha renkli ve sıcak geldi bir an.

Gözlerim duvardaki tablolara takıldı. Bu eve ilk geldiğimizde Buğra'nın merakla tabloları keşfetme aşkı, kahvaltıda kültürlü görünmek istediğini itiraf etmesi ve sonrasında Arın'ın bunu duyması... Eğer bugün yayınevim tarafından yarı yolda bırakılmasaydım şu an bu anıya keyifle gülümserdim. Ama değil bu anıya, bir süre hiçbir şeye gülümseyebileceğimi sanmıyordum. Çünkü bu şekilde feshedilmiş bir sözleşmeyle artık hiçbir yayınevinin kapısını çalamayacağımı biliyordum. Yazarlık kariyerim artık neredeyse bitmek üzereydi.

Bir Rüyanın PeşindenWo Geschichten leben. Entdecke jetzt