Forest

6.8K 612 2.4K
                                    

Harry'nin babasıyla olan diyaloğunu atlamamanızı öneririm. :)

Harry dersteki eksiklerini tamamlarken bir yandan da iki gün önce Chad'in getirdiği hafif bayatlamış tarçınlı kurabiyelerden yiyordu. Çalışma masasının önündeki pencereden gördüğü kadarıyla yağmur şiddetini artırmış, kara bulutlar güneşi tamamiyle örtmüştü.

Yağmur sesini dinlemeyi severdi. Ve Chad'den aldığı yazıları deftere geçirirken hafta sonunu düşünmekten bir türlü kendini alamıyordu. O kadar heyecanlıydı ki, iki gün boyunca kulakları Kuzey ormanı gezisinden başka hiçbir şeyi işitmemişti. Doğrusu her şeye alıcılarını kapatıp onları dinlemişti ya, bu daha yerinde olurdu.

Bu zamana kadar ormanlardan hep uzak kalmıştı. Zaten ilk kez küçük bir kasabaya taşınmışlardı ve bu, ormana olan merakını iyice körüklemişti. Sonuçta sıradan insanlar asla ormana girmeye cesaret edemiyordu ve Harry de çoğu zaman önden gördüğü kadarıyla biliyordu ormanı. Belki internette, medyada veya gazetelerde ormanlar hakkında daha fazla bilgi yazabilirdi ama sıradan insanlar, sürü ekibinin lanetini üzerlerinde istemedikleri için buna pek fazla yaklaşmıyorlardı.

Ormanlara karşı kendini neden bu kadar yakın hissettiğini de bilmiyordu. Her ne kadar ormanlar ve içindekiler hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olmasa da ona oldukça ilgi çekici geliyordu. Sanki...

Harry düşüncesini tamamlamak için penceresinden gözüken kara bulutlara bakıp derin bir nefes aldı. "... sanki oraya aitmişim gibi."

Evet, bu aitlik hissi oldukça karmaşıktı çünkü görmediği bir yere ait olduğunu hissetmek kesinlikle normal gelmiyordu. Hah.

Kendi kendine mırıldanarak başını salladı. Kalemini kenara bırakarak gerindiğinde babasının arabası sokağın başında görünmüştü. Gülümsedi ve onunla sohbet etmek için dersine daha çok gömüldü.

Babasıyla konuşmayı çok seviyordu. Üstelik ailesiyle birlikte sohbet edecekse keyfine kimse değemiyordu. Onlardan başka kimsesi yoktu sonuçta, en değerlileriydi. Her ne kadar kardeşi olmasını istese de ailesi tek çocukta kalma konusunda ısrarcıydı. Bunun üzerinde fazla düşünmüyordu ve küçükken annesine yaptığı "kardeş istiyorum" nutuklarını da unutmaya çalışıyordu.

Yaklaşık yarım saatte işini bitirdiğinde annesi tam zamanında gelerek, kapıyı tıklatıp başını uzatmıştı. Harry ona gülümseyip sandalyesini annesine çevirdiğinde, Sienna içeriye girerek oğluna küçük bir öpücük verdi.

"Bitti mi?" Dedi çalışma masasının üzerindeki dağınık defterlere üstten göz atarak.

"Evet, sonunda."

"Hadi o zamam," dedi Sienna omuzlarını hafifçe sıkarak. "Yemek hazır bir tanem."

Masaya geçilmiş, sessizce yemekler yenmiş ve sonrasında herkes salona geçerek gün değerlendirmesi yapmak üzere toplanmışlardı. Harry babası Frank'in yanında, hafif çıkmış göbeğine sarılırken annesi Sienna da elindeki yünden kazağı bitirmeye çalışarak karşılarında oturmuş, gülümseyerek arada bir onları seyrediyordu.

"Okulda şikayet ettiğin meseleler var mı?"

"Yok. Herkes çok iyi." Hevesle başını kaldırıp babasına gülümsedi. "Niall diye biriyle tanıştım. Ya çok komik çocuk, bir görseniz!" Kıkırdayıp yeniden sokuldu babasına. Anne ve babası da onun bu haline sevimlice gülümsemişti.

"Bir gün tanıştırırsın o zaman," diyerek kolunu sıvazladı. "Chad'le aran nasıl?"

Harry omuz silkti. "İyi," demekle yetinince Frank ve Sienna birbirlerine bakmak zorunda kalmıştı. Durumu eşelemeye çalışarak boğazını temizledi.

hum-ega | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin