dokuz

77 6 0
                                    

Ama olmadı,dönemi bitirmeyi beklerken senin intihar haberini almıştım. Yıkılmıştım Emre,tek değerlimi kaybetmiştim. Daha bir kez öpemeden,bir kez sarılamadan,bir kere dokunamadan.

Bir kere 'seni seviyorum'diyemeden kaybetmiştim işte.

Hatırlıyorum,annen aramıştı beni. Sesinde bir ton kırık vardı,fazlasıyla çatallıydı. Yorgundu,mutsuzdu,umutsuzdu.

Senin intihar ettiğini,cenazenin kaldırılacağını,okuldaki tek arkadaşının ben olduğumu bu yüzden bilmem gerektiğini söylemişti.

İnan bana tepki verememiştim,öylece,sadece,saatlerce kalakalmıştım. Gerçek değildi,olamazdı,şimdi değildi.

Ellerimden kayıp gidemezdin,daha yapılacak çok şeyimiz vardı Emre. Daha sana içimdekileri dökecektim,sonra kokunu uzun uzun içime çekecektim. Sen de beni sevdiğini söylerdin değil mi? Gelince beni affederdin,tekrar bir olurduk. Zaten çok fazla mahrum kalmıştım senden,o soluk tenli çocuktan çok fazla uzak kalmıştım.

Ben seni bu kadar özlemişken sen beni bırakıp öylece gidemezdin,gitmemeliydin.

Bilmem aklım ne kadar zaman sonra başıma geldi,geldiğinde de beynimden vurulmuşa dönmüştüm resmen. Kimseyi dinlemeden, en hızlı şekilde gelmiştim Türkiyeye. O an dünya yansa umrumda olmazdı ya.

Sanki kalbimin ortasına saplanan o bıçak,şimdi kalbimi oyuyor gibiydi,kalbim yok oluyordu. Ve bu tahmin ettiğimden de çok acıtıyordu. Çaresizdim,fazlasıyla çaresizdim.

Çok çabalamıştım,tüm gücümle uğraşmıştım,koşmuştum. Düştüğümde elimi tutmadığın hâlde yine de kalkıp sen demiştim.

Ama şimdi yoktun işte,kelimeler yanlışlıkla değil yalnızlıkla dizilmişti  boğazıma. Konuşmayı unutmuştum. Boğazımda bi yumru,kocaman bi yumru vardı. Yutkunuyordum,sanki daha çok batıyordu her seferinde.

Senin gibi birinin intihar etmesi çok tuhaftı bana göre,güzel giden bir hayatın vardı. Melek vardı. Ne yaşamış olabilirdin ki? Neye bu kadar dayanamamıştın sarışınım? Canını yakan neydi?

Neydi de ben gittikten üç ay sonra canına kıydın? O güzel canına nasıl kıydın? Benim dokunmaya kıyamadığım tenine,benim bakmaya doyamadığım gözlerine nasıl kıydın?

Ne yaşamıştın Emre,ne yaşamıştın sevgilim?

Cenazende kendimi kaybetmiş gibiydim,bağırmaktan yorulmuştum,konuşmaktan sesim kısılmıştı. Gözlerim ağlamaktan şişmiş,göz altlarımsa uyuyamadığımdan morarmıştı.

Perişan hâldeydim sarışınım,ne kadar debelendim biliyor musun?

Senin yanında olamadığım için,sen kendini bu kadar yıpratırken ben sana 'anca beraber kanca beraber'diyip sırtını sıvazlayamadığım için, bencilce davranıp gittiğim için,ne kadar debelendim biliyor musun?

Vicdan azabı mıydı hissettiğim? Yoksa seni kaybetmenin acısı mı?

Seninle doldurduğum kalbimin şimdi deşilmesi miydi?

Döndüğümde böyle mi karşılayacaktın beni Emre? Ben elimde kamelyalarla gelecektim sana. Koşarak sarılacaktım . Fısıldayacaktım kulağına,ya da neden fısıldayayım ki? Haykıracaktım seni ne kadar sevdiğimi. Herkes bilecekti,belki tüm şehir duyacaktı.

Belki de gece yarısı olurdu saat,küçük bi mahallede olurduk. Ben bağırırken sen gülüyor olurdun,camdan huysuz bi teyze çıkardı ve ellerini beline yerleştirip kızardı bana 'tüm mahalleyi ayağa kaldırdın,terbiyesiz'diye.

Belki de mahallenin yaşlı bakkal amcası kalkardı,evden çıkıp bizi kovalamaya kalkardı. Biz el ele tutuşur sokak sokak kaçardık.

Gecenin bir yarısı,seninle,el ele.

Ne ikna edici bi intihar sebebi olurdu bu benim için.

Sen gitmeseydin.

Sen gitmeseydin,sen beni bırakıp gitmeseydin.

Haklısın,ama ben de gitmiştim. Bencillik de korkaklık de,sevgimi içime taşıramayıp,yorulup kaçmıştım.

Ama senin bu kadar uzaklara gideceğini bilseydim yapar mıydım? Yemin ederim yapmazdım Emre. Yanında kalıp ne kadar acıtırsa acıtsın o kızla olan aşkınıza şahitlik ederdim.

Belki size alkış tutardım ha?

Şimdi düşünüyorum bazen,o kız yüzünden mi? Melek mi yaptı bunu sana?

O kadar seviyor muydun onu? Ölesiye seviyorsan söylemeliydin. Ben senin en yakın arkadaşındım değil mi? Gerçi bu bana fazlasıyla acı veriyordu. Ama olsun,yine de söylemen gerekirdi.

Mutlu olman için her şeyi yapardım, o kızla görünce ölecek olsam bile,onu bu kadar sevdiğini bilseydim orada kalıp sana yardım ederdim.

Günlerce oturdum,taziye bitti. Pek de akrabanız yoktu zaten. Yeni okulda da benim yüzümden arkadaş edinememiştin.

Melek de gelmemişti,sahi ayrılmış mıydınız onunla?

Ayrılığa mı dayanamadın? Sen de benim gibi güçsüz mü düştün yoksa?

Ona da ayrı kızgındım,hâlâ kızgınım. Sanırım bir gün karşısına geçip hesap soracağım. Seni neden kırıp döktü diye. Üstelik cenazende bile yoktu.

Sonra seni bi tabutun içine koydular,ben,ben o zamana kadar gerçek olmamasını dilemiştim. Belki de sen değilsindir,yanlış anlamışlardır diye diretmiştim. Gerçi inanmak istememiştim. Biri çıkıp ölemedi dese,o kadar şeye rağmen yine de ona inanırdım. Belki doğru olduğundan değil,sadece ihtiyacım olduğundan.

Ama öyle bir şey olmadı. Kimse çıkıp yalandı diyemedi,ya da kötü bir şakaydı deyip gülmedi.

Keşke deseydi,keşke şakadan ibaret olsaydı.

Sen o tabutta o kadar sırıtıyordun ki, o kadar tersti ki sana o tabut.

Hem sen benim hayallerimde hep en güzel yerdeydin,en baş köşedeydin. En süslü noktadaydın.

Tabut sana yakışmamıştı Emre,ölüm sana yakışmamıştı,hem de hiç.

Sen güçlüydün, sen düşüp tekrar kalkardın. Saklardın,o duygusuz yüzün arkasında yatan duyguları bilirdim ben.

Ama tek mimik oynatmamıştım Emre,tek bir mimik oynatamamıştım. Sanki kendime ihanet ediyormuş gibi hissetsem de kıpırdayamamıştım. Sanki kalbim atmayı unutmuş,sanki beynim artık işlemiyormuş gibiydi. Kontrolümden çıkmıştı her şey.

Seninle birlikte bir çok şey daha yitip gitmişti işte hayatımdan.

Anlatamıyorum seni | mektup | b×b Where stories live. Discover now