(34)

189K 10.3K 3.6K
                                    

Arkadaşlar 🥹🥹🥹 benim yarın da bütüm var da, tekrar bana dua eder misiniz? Birileri bana dua edince güvende hissediyorum. Şimdiden teşekkür ederim, keyifli okumalar
🫶🫶

"Günaydın sevgilim,

Sabahın köründe uyuduğumuzu göz önünde bulundurarak, kahvaltı yapmak için seni uyandırmak istemedim. Kalktığında beni aramayı unutma, ikide ve beşte de ara. Özlüyorum seni.

Tüm bunları mesaj olarak atmamamın tek nedeni, not olarak karşında gördüğünde daha çok hoşuna gideceğini düşünmem. Gerçekten ince herifin tekiyim ve sana deliler gibi âşığım."

Sabahtan beri kaç kez notu okuduğumu bilmiyorum, bana neredeyse her gün kahvaltı hazırlayarak işe gidiyordu fakat ilk defa not bırakmıştı, muhtemelen onu bugün de aramayacağımı bildiğinden. Gerçekten eğer böyle tatlı bir not bırakmamış olsaydı, onu aramayacaktım. Çünkü söylediklerini hâlâ unutmamıştım ama dayanamadım.

Aradım.

İkinci çalışta açtı.

"Benim güzeller güzeli karım uyanmış mı?"

"Not bırakmışsın, uyanınca arayayım diye, bir şey mi oldu?"

Sesli bir nefes aldı, kıyafet hışırtısından anladığım kadarıyla muhtemelen doğruldu.

"Hayır, sadece sesini duymak istedim." Sessiz kalmamla birlikte benim yerime o konuştu. "Şimdi senin 'Ya, gerçekten öyle mi?' demen gerekiyordu."

Bunu söylerken sesini de aynı benimki gibi inceltmişti.

"Siktir!" dedi anında. "Rezil oldum."

İçime dolan kahkahama engel olamadım, Engin'in bu ses tonuyla konuşmasını benden başka biri duymuşsa gerçekten rezil olmuştu.

"Bakıyorum da çok hoşuna gitti."

"Evet, sa-" Cümleme devam edemedim çünkü aniden felaket bir mide bulantısıyla elim dudaklarıma çıktı. "Kusacağım," dedim inlercesine. Lavaboya doğru giderken telefon elimden kayıp düştü, geri dönmedim. Adımlarım hızlandı, kapıyı çarpıp açarken lavaboya zor yetişim.

Dün yediğim her şeyi çıkarırken gözlerim doldu, boğazımdaki ve ağzımdaki o acı tat, midemin tekrar tekrar bulanmasına neden olurken öğürerek başımı lavaboya doğru eğdim. Bu sefer sadece salya gibi bir su çıktı.

Ellerimle sıkıca lavabonun iki kenarından tutuyorken, hızlanan soluklarımı düzene sokmaya çalıştım. Kustuğum hâlde midemin bulantısı hâlâ geçmemişti. Başımı kaldırarak aynaya baktım; boynum terlemişti, terleyen boynuma da saçlarım yapışmıştı. Gözlerim sulandığı için rengi daha açık gözüküyordu. Derin bir nefes aldım, sonra da musluğu açıp avucumun içinde biriktirdiğim suyla ağzımı çalkaladım. O acı tat hâlâ gitmemişti.

Kahvaltı yapmamıştım ama ağzımdaki metalik tattan rahatsız olunca dişlerimi fırçaladım. Normalde kusan biri değildim. Üşütmemiştim, başım da ağrımıyordu, sadece biraz hâlsizdim.

Hep Engin'in yüzündendi, ilk defa böylesine bir stresle baş başa kalmıştım. İlk defa birine bu denli kırılmıştım, bu da mideme vurmuştu.

İçeri geri döndüğümde, yere düşen telefonumu elime aldım. Üç cevapsız çağrı vardı ve hepsi de Engin'dendi. Tam onu arayacaktım ki telefon tekrar çaldı.

Yine Engin'di.

"Efendim?

"Niye açmıyorsun telefonu?" dedi azarlarcasına.

Polis Şakaya Gelmez Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin