(36)

184K 9.5K 4.1K
                                    

Parmaklarımı Engin'in kumral saçlarından geçirirken yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. Çok yorgundu, normalde sabah beşte ayağa kalkıp koşan ve yüzen adam sabah dokuz buçuk olmasına rağmen hâlâ uyuyordu. Yanından kalktığımda bile hafif mırıldanmış, sonra uykusuna devam etmişti.

Operasyonun dün bittiğini söylemişti ve bir hafta izin aldığını. İlgi arsızı olan ben, hamilelikte yükselişe geçen hormonlarımın etkisiyle "Benimle hiç ilgilenmiyorsun," diye ağladığım için almıştı bu izni.

Parmaklarımı yanaklarında, kısa sakallarının üzerinde gezdirdiğimde huylanarak başını karnıma gömdü. Ben kahvaltı yapmak için kalkıp tekrar yatağa oturduğumda Engin beni kendine doğru çekip başını da karnıma yasladı.

Hep o benden önce uyandığı için onu uyurken izlemeye fırsatım olmuyordu, hatta belki de ilk kez onu uyurken izliyordum. Şimdi bu fırsatı bulmuşken onu uyandırmak istemiyor, uyurken gevşeyen ifadesini doyasıya seyrediyordum.

Parmaklarımla saçlarını hafif hafif çekiştirdim. Engin burnunun ucunu karnıma sürttüğünde, başta bunun uykusunda yaptığı alelade bir hareket olduğunu düşünmüştüm ama sonra dudaklarını da karnımın üzerine koyarak karnımı birkaç kez öptüğünde uyandığını anladım.

Gülümseyerek "Hiç uyanmayacaksın sanmıştım," dediğim zaman karnımın üzerindeki dudakları gerildi. O da gülümsedi. Çünkü bu, onun lafıydı. Hiç uyanmayacaksın sanmıştım, Beril.

"Biraz daha uyuyalım." Bu da benim lafımdı.

Yüzümdeki gülümseme büyüdü.

"Ama bugün hastaneye gideceğiz, geç kaldık randevuya."

Uyku mahmuru sesiyle "Saat kaç ki?" diye sordu. Eliyle belimin kenarından tuttu, başparmağıyla da yavaş yavaş belimin oyuntusunu okşadı.

"On olacak."

Engin benim cevabımı duyduğu gibi anında sırtını dikleştirerek, sanki hiç yeni uyanmamış gibi bana baktı. Ben olsam saatlerce ayılmaya çalışır, gözlerimi zar zor açardım.

"On mu?" diye sordu inanamaz bir şekilde. "O kadar uyudum mu ben ya?"

"Hı hım... Hemen kahvaltı yapar çıkarız, yetişiriz zaten, daha vakit var."

"Kahvaltıyı dışarıda yapalım, şimdi hiç onunla uğraşmayalım."

"Kahvaltıyı hazırladım ben."

Engin "Vayy!" dercesine şaşkın ve inanamaz bir tavırla bana baktı. Şaşırmıştı, ben de evliliğimizin ilk ayında Engin her gün bana kahvaltı hazırlarken böyle şaşırıyor ve seviniyordum.

Çünkü bizim akrabalarımız arasında, yani benim çevremdeki erkeklerden yemek yapan kimse yoktu. Aslında el becerileri gelişmişti fakat mutfakta iş yapmayı kadın görevi olarak gören çağ dışı insanlardı.

Engin ise... Dışarıdan gerçekten çağ dışı biri gibi duruyordu. Bazı davranışlarıyla arada bir milattan önceye gitmiyor değildi fakat son derece modern bir insandı. Bunun yanında kötü özelliklerini sayacak olursam, biraz kabaydı ve arabasına çok değer veriyordu.

Arabasını satsa aslında on numara kocaydı.

Beni dizlerimden çekerek yatakta yüzüstü yatırdı, ani gelen hareketiyle refleksle çığlık attım, sonra da "Ne yapıyorsun?" diye sorarken güldüm.

Üzerime çıkarak bakışlarını gözlerime kilitledi.

"Benim karım sabah erkenden kalkıp bana kahvaltı mı hazırladı yani?"

Polis Şakaya Gelmez Where stories live. Discover now