1.BÖLÜM

788 32 4
                                    

Deniz.. her sabah yüzüme vuran güneşin ve parlak kumların göz alıcılığıyla birlikte tamamen aklımı çeliyordu.

Sahildeki eşsiz esinti ve rüzgar uğultusu her sabah kaçınılmazdı. Sonuçta burası bi ada eviydi.

Bu gün tam tamına 4 sene geçmişti. Hayallerime adım atışımın üstünden koskoca bi 4 sene geçmişti. Yepyeni insanlar, yepyeni işler ve hayatlar tanımıştım. Yeni hikâyeler ve gerçekler öğrenmiştim. Bu adaya, Aras'ın adasına taşınmıştım. En önemlisi büyümüştüm. Ve bütün bunlar olurken çok az insanla yürümüştüm bu yolda. Bu günse nişan törenim vardı. Bense burda bu koskocaman terasta, Aras ve benim şarkımı dinleyerek yeşil kupadan çay yudumluyordum.

Derin bir nefes aldım. Bu sırada çalan telefonumla birlikte bütün ortam bi anda dağıldı. Arayan babamın çok sevdiği damadıydı. "Efendim?" dedim.  "Aslı! Neredesin birazdan fotoğraf çekimleri başlayacak!" Bu iş gereksizce uzamamış gibi bir de fotoğraf çekimleri gibi sıkıcı işlere kalkışıyorduk. "Adadayım. Birazdan yola çıkarım. Annem oradaysa söyle ona makyöz ya da herhangi bir şey istemiyorum." , "Tamam Aslı. Sadece biraz acele et olur mu? Herkes seni bekliyor." Telefonu cevap vermeden kapattım. Haklıydı. Kendi nişanına geç kalan bi gelin tuhaf karşılanabilirdi. Hele de bu gelinin her halinden bu nişanı istemediği belliyken.

Elimdeki bardağı sehpaya bırakıp koşarak anahtarları aldım sehpadan. Sonra kapıyı kilitleyip evden çıktım. Ne kadar 'ıssız' sayılabilecek bi ada olsa da tatil sezonu geldikçe buraya çok yakın olan ve hatta benim de tekneyi bıraktığım Cennet Koyu'na yüzlerce turist akın ediyordu. Yüzerek ya da tekneyle merakına yenik düşen birkaç kişi daha önce adaya bile gelmişti. Bu yüzden ne olur ne olmaz diye kapıyı hep kilitli tutuyordum. Aras'ın aksine.

Tekneye atladığım gibi koya, ordan da arabama gittim. Yol fazlasıyla uzundu. Neredeyse şehrin diğer tarafına gidecektim. Son sürat gitsem bile yarım saatten fazla süreceği kesindi. O yüzden gazı kökleyerek yola koyuldum.

Bu gün her şey çok tuhaf ilerliyordu. Sabah kalktığım andan itibaren, şu son üç senede kendime inandırdığım "sen iyi kızsın, Aras böyle daha mutlu, her şeyi onun için yaptın" imajım yok olup gitmişti. Merdivenden inerken bana evi ilk tanıttığı zamanlar, çay içerken inatla bana yeşil bardaktan içirmeye çalışması, kıyafetlerimi giyerken bana hep uyumam için kendi kıyafetlerini vermesi gibi yüzlerce anı vardı aklımda. Şimdi de bu yollarda geçirdiğimiz zamanlar geliyordu gözümün önüne. Her şey o kadar saf ve temizdi ki. Şimdi sadece birer anı olarak kalmış olması.. acı vericiydi.

Bi sigara yakıp daha da hızlandım. Yol neredeyse bitmek üzereydi. Yaklaştıkça içimdeki heyecan çoğalıyordu. Aras abisinin nişanına gelecek miydi? Ya da şöyle mi demeliydim; Aras onu en mühim zamanlarında terk eden eski kız arkadaşı ve abisinin nişanına gelecek miydi?
Ne kadar iğrenç bi insan olduğum şu son zamanlarda daha da çok aklıma geliyordu. Telefonun çalmasıyla derin düşüncelerden bir kez daha koparıldım. Bu sefer arayan en yakın arkadaşım Açelyaydı. Nişanı olan ben olmama rağmen benden çok heyecanlı ve talaşlıydı. Kıyafetimi, süreceğim rujun rengini hatta fotoğraf çekimi esnasında vereceğim pozu bile o planlamıştı. Onun tatlı telaşı beni güldürmüştü. "Efendim?"dedim. Yüksek ve telaşlı bi şekilde konuşmaya başladı. "Aslı sana inanamıyorum!" Kendimi tutamayıp gülmeye başladım "Yine ne yaptım?" Bu sefer sinirlice çemkirdi. "Nişan gününe geç kalan ilk gelin olarak tarihe geçtin başka ne yapmış olman gerekiyor ki?" Gülerek yanıtladım. "Yanılıyorsun. 3 dakikaya kapıdayım." , "Ah öyle olsa iyi olur yoksa geldiğinde sinirden saçı başı dağılmış bi Açelya göreceksin." Gülerek telefonu kapattım. Evin kapısına geldiğimde bahçede büyük bi telaşa vardı. Annem hizmetlilere görevler yağdırıyor, Seda teyze masaları kontrol ediyor, Açelya ve Burak da -ki burak pek telaşa kapılan biri değildir- telaşlı telaşlı ordan oraya koşturuyordu.

SİYAH Where stories live. Discover now