3. BÖLÜM

344 25 8
                                    

Merdivenler, upuzun merdivenler..
İndikçe, adım attıkça daha da uzayan merdivenler.

Her nefes aldığımda bi alkış sesi çoğalırken, her gözümü kırptığımda bi flaş daha patlarken göremez olmuştum.

Hiçbir şey gözükmüyordu. En son gördüğüm şey Aras'ın alkış tutan elleriydi.

Kalabalığa kaybolurken, üstümüze gelen insanların arasında güvenebildiğim tek şey Uras'ın büyük ve nemli eliydi. Parmaklarını parmaklarıma geçirmiş, gittiği yere beni de götürüyordu. Kafamı kaldırıp bakmaya çalıştığımda onun da pek mutlu olmadığı belliydi. Yine de gülmeye çalışıyordu. Onun bu güçlü ve bilmiş halleri beni güldürüyordu. "Uras?"dedim bu kalabalık içinde sadece Uras'ın beni duyacağını umarak. Uras duymamıştı. Tekrar korkak ama yüksek bir sesle "Uras!"dedim. Uras bi anda sahte sahte bakıp güldüğü insanlardan kafasını çevirdi. "Efendim?" , "Uras sormak için geç kalmış olabilirim ama, doğru şeyi mi yapıyoruz?" dedim. Uras kalabalığa tekrar döndü. Derin bi bakışla herkesi süzdükten sonra bi yere odaklandı.  Bakışları bi anda sertleşince baktığı yere döndüm.  Babasına, Sami amcaya bakıyordu. Bizi bu durumlara sürükleyen iki kişiden biriydi.

Bu sırada merdivenler bitmek üzereydi. Biz aşağı indikçe uzayan merdivenler bitmek üzereydi. Uras sanki güzel bir şey söylüyormuş gibi kulağıma eğilip, "sadece biraz daha sabret. Sonunda iyi mi kötü mü yaptık göreceğiz."dedi  gülerek. Sadece gülmeye çalıştım. İyi ya da kötü.. sonuç her ne olursa olsun bir çok şeyden, Aras'dan vaz geçmiştim bu plan uğruna. Belki planlarım zamanla yontunacak şeylerdi. Belki saçmaydı.. her ne olursa olsun daha çocukken bu günün geleceğine hazırlamışlardı bizi.
Şimdi sadece daha profesyonel rol yapıyordum.

Bu sırada kalabalık arasında kaybettiğim Aras'ı arıyordu gözlerim. Merdivenler bittiğinde kalabalık açılıp havuzun hemen karşısında duran, her haliyle pahalı ve görkemli olan masamıza gitmemiz için izin verdiler. Uras sandalyemi çekip oturmamı bekledi sonra hemen kendisi geçti masaya. Bütün gözler üzerimizdeyken ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Sadece kendimi kodlamış gibi aynı sahte gülüşü atıp duruyordum. Gözlerimdeki hüzünü gizlemeye çalıştıkça aynı gülüş çıkıyordu ortaya. Uras ise bana kıyasla bu işte çok daha iyiyidi. Arkadaşlarına selam veriyordu, insanlara ve kameralara gülüyordu. Her şey normaldi. Her şey, normaldi.

Annem elinde mikrofonla bütün düşüncelerimden kopardı beni. "Herkese iyi akşamlar." Herkes annemi alkışladı. Dikkatleri üstüne çekmişti. "Bu gün burada, canım kızım Aslı ve kendi oğlumuz gibi gördüğümüz Urascığım'ın hayallerini birleştirmesindeki ilk adımlarına şahitlik etmek üzere bulunmaktayız."dedi. Sonra bize minnetle baktı. "Ahh canlarım.. o kadar güzelsiniz ki.. sizinle gurur duyuyorum."dedi. Bu arada babam da annemin arkasından gelip beline sarıldı. Elindeki içkiden bir yudum alıp mikrofonu aldı. "Ahh tatlım insanları ağlatacak duygusal konuşma konusunda ne demiştik?"deyip bütün misafirlerle birlikte güldü. Çok komik (!) "Her neyse. Haklısın hayatım. Gerçekten çok güzeller. Daha çocukken bile geleceğinizi görmüş gibiydik çocuklar. Birbirinize her halinizle o kadar benziyordunuz ki.."dedi. Urasla bakıştık. Uras elimi tutup güldü. Gülmem gereken an gelmişti yine. "Sorumluluklarınıza karşı disiplinli yaklaşımlarınız, arkadaşlarınızla olan ilişkileriniz, duygusallıklarınız, merhametiniz.. her şeyiniz o kadar benziyordu ki.. bu gün burada sizi bu şekilde görmek bizi çok mutlu ediyor çocuklar."dedi. Duygusal bakışları sanki gerçek düşüncelerini söyler gibiydi. Öyleyse bile doğru değildi. Uras ve ben.. aynı değildik. Uras iyi biriydi. Çok.. iyi biriydi. Bense bir sene boyunca beni sevdiğini bile bile Aras'la ne kadar gizlemeye çalışsak dasevgili olmuştum. Hayır. Uras benim gibi değildi.

"Her neyse lafı fazla uzatıp Sedacığım gibi duygusallaşmadan, bu özel günümüzde gençlerin kurdalesini kesmek üzere sayın Hikmet Guven beyciğimi çağırmak istiyorum."dedi. Tekrar bir alkış tufanı koparmen Uras'a döndüm. "Hikmet Güven kim?"dedim. Uras kulağıma eğilip -yine o mükemmel koku!- konuştu, "Bizim şirketin en büyük dayanağı. Ürünlere sponsor olan yatırımcı. Tam bi pisliktir."dedi. "Neden?"diye sordum. "Paranın neden olduğu büyük şımarıklık,patavatsızlık ve tabii ukalalık. Kendisi tam bir patron yani."dedi. Gülerek yanıtladım. "İleride biz de patron olacağız"dedim. "Emiin ol sen ve ben öyle insanlar olmayacağız."deyip ayağa kalktı. Sonra elimden tutup beni de kaldırdı. Masanın önüne doğru yürüdük. Bu sırada bi garson elinde tepsiyle yüzükleri ve makası getirdi. Adam yüzükleri takarken mikrofonu alıp gülmeye başladı. "Demek şirketin mirasları sizlersiniz ha?"dedi alaycı bi tavırla. "Dua edin de babalarınız doğru seçim yapmış olsun. Yoksa paralarım boşa gider."dedi. Uras'ın demek istediğini şimdi anlamıştım. Yavaşça Uras'a döndüğümde ben demiştim bakışlarıyla eğlendiğini gördüm. Kendimi gülmemek için zir tutuyordum. Hikmet bu sırada kırmısı ipi keserken bi alkış daha koptu. Bu kadardı. Zor kısım belki de bu kadardı deyip Uras'a döndüm. O da gülerek bana bakıyordu. Anlıma bi öpücük kondurdu. Yaklaşık 4 senedir sevgiliymiş gibi yapmamıza rağmen ilk defa beni öpmüştü, öpmek zorunda kalmıştı. Gülmeye çalışarak etrafa bakıyordum. Gözüm Aras'ı ararken insanlar tebrik için geliyordu.

SİYAH Where stories live. Discover now