7.BÖLÜM

242 14 2
                                    

Uras dudaklarımdan ayrılırken benden yaklaşık yirmi santim uzun olması ve yağmur yüzünden yukarı bakamıyor olmam kötü bi tesadüftü. Uras elimden tutup beni evin çatısının olduğu yere çekti. Artık yağmur gelmiyordu. Yine de yağmurun gelmesi daha mı iyi olurdu.. bilmiyorum.

Ne söylemem gerektiğini, ne yapmam gerektiğini hatta az önce ne yaptığımı bile bilmiyordum. Uras saçlarını tek hamlede düzeltirken vücuduna yapışan beyaz gömlekte kaybolmamak için dua etmem gerekirdi.

Arkasını dönüp eve girerken bunun burada böylece kalmaması gerektiğini biliyordum. Burada kapanmamış yarım bi defter gibi kalmaması gerektiğini çok iyi biliyordum. "Uras!"dedim korkak ama kararlı sesimle. Durdu. "Bi şey söylemek zorunda değiliz. Ama eğer olsaydım.. sadece kalbimin sesini dinlediğimi, yaptığımız şeyin doğru olup olmadığını bilmediğimi, ama yine de.. sevdiğimi.. söylerdim."dedim gözlerine bakarken.

Uras bi şey söylemedi. İçeri gittiğimde her yerimin ıslak olduğunu yeni yeni hatırlamıştım. Uras yukarı çıkmıştı. Ne yapacağımı bilmeden durdum. Öylece beklemeye başladım salonda. Bir kaç dakika sonra Uras üstünü değiştirmiş geliyordu. Mavi bi sweatshirt ve koyu gri bi eşofman giymişti. Saçları dikleşmişti. Yine kusursuz görünüyordu.

"Bunları getirdim."deyip elindeki kıyafetleri gösterdi. "Normalde şehrin içinde olsak bu kadar kalın kıyafer giymek zorunda kalmazdık. Ama burası bi sahil evi ve sen hastasın."deyip elindekileri koltuğa fırlattı. Şimdi kıyafetlerimi giydireceği bölüme gelmiştik. Deli gibi yanan şey sırtım değil kalbimdi. Heyecandan dilim yine tutulmuştu. Sadece Uras'ı izliyordum.

Uras üzerimdeki sırılsıklam, ağır tişörtü yavaşça çıkarırken gözlerime bakıyordu. Bu sefer ben de gözlerine bakıyordum. Ve bu sefer daha ciddi bi durum vardı. Sütyenim de sırılsıklamdı ve sütyenimi kendim giyemeyecek kadar çok yara vardı sırtımda. Uras'a kafamı çevirdim tekrar. Uras hiçbir şey söylemeden kıyafetlerimin olduğu çantadan siyah sütyenimi çıkardı. Hiç nefes almadan, ne yapacağını kavramaya çalışıyordum. Yanaklarım yanmaya başladı.. her zamanki gibi! Umarım hasta oluyorumdur. Umarım kızarmamışımdır!

Uras iki omuzumdan tuttu. Tamam gözlerimi kapatabilirim çünkü burdan sonrasına dayanamayacak bu iki duyu organım.

Uras tam öpecek sandığımda.. bi anda beni yavaşça arkama döndürdü. Gözlerimi hafif araladım. Uras arkamda kalmıştı. Yavaşça çıplak ve yara bere dolu sırtıma inen elleri bütün tüylerimi ürpertmişti. Sütyenimin kopçasını çıkardıktan sonra koltuğa uzanıp kremleri aldı. Sırtıma kremleri sürerken nefes alışverişimi kontrole sokmaya çalışıyordum. Çünkü karşısında tüm çıplaklığımla -kelimenin tam anlamıyla- dururken nefeslerimin heyecandan ve tuhaf bi histen değiştiğini görmesini istemiyordum. Uras sırtıma bir kaç krem daha sürerken acıdan yanan sırtıma tepki veremiyordum bile. Sonra eline tekrar sütyenimi aldı. Sonra kollarını iki kolumun altından atıp bekledi. Bense elletim titrerken salak saçma hileri bastırmakla meşguldüm. "Aslı, sütyeni giy."dedi boğuk bi sesle. Tamam bayılmam için son saniyelere gelmiş bulunmaktayız. Beni gömün gidin siz.

Tabii öyle olmadı! Boğazımı temizleyip sütyeni uzattığı yerden aldım. İki göğsüme yerleştirdikten sonra Uras sütyenin iki ucunu aldı. Yavaşça sütyenin kopçasını taktıktan sonra yavaşça sırtıma bıraktı. Başta yandı ama düşünemeyecek kadar meşguldü kafam zaten. Derin bi nefes alıp Uras'a döndüm. Bana bakıyordu. Kendinden emin ve ciddiydi bakışları. Yutkundum. O da yutkundu. Yüzü kaskatı kesilmişti. Aslında bu hali hoşuma gitmişti. Kendini sıktığı her halinden belliydi ama yine de bana oranla daha iyi gizliyordu. Son olarak kalın beyaz bi sweatshirtü de giydirdikten sonra geri çekildi. "Akşam ilaçlarını iç. Su masanın üstünde."deyip koltuğun arkasında duran büyük su bardağını gösterdi. Sonra arkasını döndü. Beni yanlız mı bırakıyordu! Ne! Zaten büyük bi şoktan çıkmaya çalışırken, beni yanlız mı bırakacaktı? Nerede uyuyacaktım. Ne yapacaktım?

SİYAH Where stories live. Discover now