19.BÖLÜM

167 13 1
                                    

Uras kim mi?

O.. Karanlığın içinde, pencereden vuran ay ışığı gibiydi. Onun olduğu yerler aydınlıktı. Gerisi harabe.

O olmadığında, ne yapardım.. Bilmiyordum. Bilmek istemiyordum da. Ama bi şekilde plan en sonunda, ikimizkn yollarının tamamen kesileceği bi karanlığa açılacaktı.

Planın sonunda o Londraya taşınacaktı, ben de.. Belki de bi sahil kasabasından ev alırdım, ya da.. Ya da Amerikaya dönerdim. Anneannem emiinim çok sevinirdi. Orada bi şeyler kurardım, yaşamaya çalışırdım.

"Ne düşünüyorsun?" dedi Ongu.
Gözlerimi yavaşça pencereden çekip Onguya bakmaya başladım. Hala çok yakışıklıydı. Ama farklıydı da. Biri ağlasa, şaka olduğunu düşünerek pis peçete veren o Ongu gitmiş, yerine uzaklara düşünceli düşünceli bakan birine neyin var diyen birine dönüşmüştü.
"Şu aralar kafam biraz.. Karışık." dedim iç çekerek.
Açelya kahve yapıyorum deyip 15 dakika önce falan yanımızdan ayrılmıştı.
"Evet, kafası karışık insanları bilirim." dedi. Kafasını yavaşça önüne eğdi, sanki o da düşünceli gibiydi. "Senin de kafan karışık gibi?" dedim ciddiyetle.
"Belki, biraz." deyip çarpık bi gülüş attı. "Ailenle mi ilgili?" dedim.
Ailesi hakkında hiçbir şey bilmiyordum, sadece bu sessizlik beni ürkütüyordu, o yüzden konuşma açmaya çalışıyordum.
"Hayır, hayır ailemle sorun yaşamam ben." dedi dalgacı bi tavırla gülerek.
"Ne güzel. Ailesiyle sorun yaşamayan insanlar, kusursuz falan olmalı!"dedim gülerek.
" Evet kusursuzum ben de. "dedi Ongu.
İkimiz de kahkaha atarke Açelya üstünde 4 fincan bulunan tepsiyle içeri girdi.
"Üzgünüm, kahve makinem bu sıralar ağrızalı. Sanırım süzgeçinde bi sorun var. "dedi mahçup bi şekilde. Gayet inandırıcıydı ses tonu. "Sorun değil. Biz de Aslıyla kafa karışıklığı hakkında konuşuyorduk." dedi gülerek. "Ve Ongu'nun kusursuzluğu hakkında?" dedim kahkha atarken.

"İnanılmaz. Ongu, Aslı senin kusursuz olduğunu söylüyor. Ona ne içirdin?" dedi gülerek.
"Hey! Öyle söylemiyorum. Bu onun iddiası."
"Hayır. Kusursuz olduğumu söylüyorsun Aslı." dedi Ongu.
Göz devirerek tekrar pemcereden dışarıya döndüm. Pencere, bahçede asılı olan kuş ve kelebek figürlerini gösteriyordu. Bence Uras'ın bahçesine de bunlar çok yakışırdı. Bi kaç tane balık, bi kaç tane kelebek hatta belki küçük renkli ışıklar.. Kesinlikle çok yakışırdı.

"Ee, demek pazarlama müdürü olacaksım direk. Bunun için tecrübe falan gerekmez mi?" dedi Açelya. Soruyu Ongu'ya sormuştu tabii ki.
"Baban çalışacağın şirketin Ceo suysa gerekmez Açelya." dedi göz kırparak.
"Ongu, hayat burada. Anneme buraya taşınmaları için o kadar ısrar ediyorum ki!" dedi ciddi bi bıkkınlıkla.
Ongu gerçekten de düşünceli gibiydi. "Ünüversite yılları en güzel yıllardı. Kaleiçi'nde bi barda deli gibi sarhoş olduğumuz günü hatırlıyor musunuz? "dedi Ongu gülerek.
"Hayır, sizin sarhoş olduğunuz, benim de sizi toplamak için şehrin diğer ucundaki bi adadan geldiğim, gün olacak o!"dedim kahkaha atarken. Açelya ve Omgu da kahlaha atıyordu.
Açelya: "Evet, hatta gelirken denize düşmüştüm!" dedi.
"Hayır hayır, Efe'nin doğum günü partisinin dönüşündeydi." diye düzeltti Ongu.
Karnıma kramplar giriyordu gülmekten.

-"Sürekli bi yerlerde partileyip, beni evden çağırıyordunuz! Peki şeye ne demeli, Açelya bi keresinde bi barmenin üzerine kusmuştu." dedim.
-"Ahh! O gün nen yoktum. Hala nasıl barın arkasına kusmuk firlatabildiğini anlamadım." dedi Ongu.

Aslımda üniversite hayatım hep Açelya, Ongu ve bir kaç yakın arkadaşımın arkasını toplamakla geçmişti. En kötü olaysa Açelya'nın Can'ın yeni sevgilisi olduğunu öğremdiği kızın üzerime kazara kusmasıydı. Kız ve bi kaç düşük IQ'lu arkadaşları Açelya ve bana saldırmıştı. Neyseki Açelya tek tokatta tıpkı filmlerdeki gibi bir kızı devirmişti. Gerçekten berbattık!

SİYAH Where stories live. Discover now