1.BÖLÜM

1.2K 108 21
                                    

                                                                              "Efsaneler Kitabı"

Victoria dönemini yaşayan o zamanın İngiltere'sinde, ılık bir bahar akşamının tatlılığına kendisini kaptırmış; odasının camından yıldızlara bakan küçük Vivienne, yine uyuma numarası yaparak ailesini ve dadısını kandırmıştı. Tatlı tatlı esen akşam esintisi, dalgalı açık kumral saçlarını tüm sıcaklığıyla okşuyordu. Kendisi gibi küçük ellerini yanaklarına dayamış, toprak rengi gözleriyle gökyüzüne bakarak hayallere dalmıştı. Özellikle büyükbabasının anlattığı hikayeler geceleri rüyalarını, gündüzleri hayallerini süslüyordu. Kimse aklından neler geçtiğini tahmin dahi edemezdi. Vivienne ailesi için ideal bir evlat görümündeydi.

Ailesi her daim onunla gurur duyar, gittikleri her yerde mutlaka kızlarından bahsetmeyi ihmal etmezlerdi. Vivienne, ailesine göre; evlenme yaşına gelince zengin bir beyefendiyle evlenip sonsuza kadar mutlu bir hayat yaşayacak türden birisiydi.

Ne büyük bir yanılgı!

Vivienne, kendisine öngörülen karakter ve davranışlardan fazlasıydı. Her denilene katlanacak, boyun eğecek birisi değildi. Onun bu özgürlükçü tarafını ailesi daha görmemişti. Doğrusunu söylemek gerekirse; görmelerini sağlayacak bir çocukluğu olamamıştı. Yaşıtlarından farklı geçirdiği çocukluğu, onun hep çocuk kalmasına sebep olmuştu. Küçük yaşta almaya başladığı; piyano, dans vb. için özel olarak tutulan öğretmenler derken evde tıpkı bir hapis hayatı yaşar olmuştu.

Ailesinin dikkatini çekebilmek için eline geçen her fırsatta yaramazlık yapmayı ihmal etmezdi. Ayda en az bir kere mutlaka bir şeyleri kırardı. Ayrıca elbiselerinin bazı yerlerinde çamur izleri şekiller oluştururken, dizleri hep kabuk bağlamış yaralarla doluydu. Bu sebeple annesinden sürekli azar işitir ve yaptığı yaramazlığı sonucu olarak tüm günü odasında geçirme cezası alırdı. Bir keresinde evlerinin arkasında duran ağaca tırmanmaya kalkmış, sağlam olmayan bir dala basmasıyla ağaçtan düşerek her tarafını yara bere içinde bırakmıştı. Hayatında bu kadar canın yandığını hatırlamıyordu. O günden kalma bir yara izi yıllar boyunca onunla kalacak, her gözüne iliştiğinde o günü hatırlayacaktı. Yaramazlık yapamadığı zamanlarda onun için tek kurtuluş yeri büyükbabasının kırsalda olan eviydi. Babası Mr. Robert Wilson, bazen onu yanına alarak kırsaldaki eve giderlerdi. Kırsaldaki o evde kocaman bir kütüphane her zaman onu karşılardı. Vivienne, kütüphanede saatlerce oturup ilgisini çeken kitapları açıp okumayı çok severdi. Kendisini esir alan öğretmenleri olmadan birkaç saatin keyfini çıkarırdı.

Çocukluğuna dair hatırladığı en net şeylerden birisi yine kırsaldaki eve ziyaret için gittikleri bir hafta sonuydu. Vivienne, her zaman olduğu gibi annesi Mrs. Wilson'ın seçtiği açık mavi renkli, kolları kabarık ve dantel detaylı bir elbise giyinmişti. Bu elbise her zaman onun kahverengi gözlerini ortaya çıkartıyordu. Açık kumral saçlarına tutturulmuş beyaz bir kurdele zarif bir şekilde aşağıya doğru süzülüyordu. Sekiz yaşında, yaramaz bir kız çocuğu için pek rahat bir giysi değildi.

"Vivienne, lütfen kendini rahibeler gibi o kütüphaneye kapatıp saatlerce orada durma." diye uyardı annesi. Sesindeki ciddiyet kadının yüzüne yansıyordu. Mrs. Wilson, karakteri gerekçesiyle kızıyla ters düşen bir kadındı: Ağırbaşlı, disiplinli ve oldukça dindardı. Her hafta sonu mutlaka kiliseye giderdi. Fakat kiliseye gitmesinin tek amacı sadece dindarlığı değildi. Orada ibuluştuğu birkaç arkadaşıyla beraber çay saatlerinde bir araya gelirler; ülke içindeki olaylardan, son zamanların en gözde bekarlarına kadar her türlü konuyu konuşurlardı. Mrs. Wilson pek bu tür şeylere meraklı değildi. Onun tek amacı kendinin ne kadar iyi durumda olduğunu göstermekti.

Orion KuşağıWhere stories live. Discover now