Diana, öğlen olduğunda kendini ortak salonda ki koltuklardan birine attı. Şu stajyerlik vesilesiyle herkes ondan hıncını çıkarıyordu. Genç kız çığlık atıp hepsine isyan edebilirdi ama çekip gitmeyi de gururuna yediremiyordu. Kendince hırs yapmıştı ve hepsine sabırla yaklaşıyordu. Ayrıca buraya taşınalı 3 gün olmuştu bile.
Ellerinde kahve bardaklarıyla içeri giren Sam, Bucky ve Clint boş yerlere oturdular.
"Ne o? Yoruldun mu Diana?" diye sordu Bucky, oldukça eğlenen bir ses tonuyla.
Diana'nın boynunda bir kart asılıydı ve üstünde ismi yazıyordu. Bu yüzden ikizleri karıştırmıyorlardı. Daha doğrusu bu çözümü Diana'nın arada insanları ben Sierra'yım diye kandırdığı için yapmışlardı. Ama sürekli bunu da takamayacağı için başka bir çözüm yolu bulmuşlardı. Bu akşam yapacaklardı.
"Hayır canım, ne alakası var? Sadece ölüm uykusuna yatıyorum." dedi Diana gözleri kapalı bir şekilde.
Üç adam ona gülerken aralarında sohbet etmeye başlamışlardı. Diana gözlerini açarak etrafı incelemeye başladı.
Karşı duvarda kocaman bir televizyon, ve etrafında birkaç tane raf vardı. Daha önceden rafların üstünde bir şeyler olduğunu hatırlıyordu ama hiç dikkatle incelememişti. Şeffaf bir kavanozun içinin para dolu olduğunu gördüğünde üstünde yazan yazıya baktı.
Sierra'nın bağırma kavanozu.
"O da ne?" diye sordu eliyle rafı işaret ederken.
"Sierra insanlara bağırdığında oraya bir dolar atıyor." dedi Sam. "Ve o kavanozlardan sadece bir tanesi. Daha önce bir sürü doldurdu."
Diana tam gülecekken içeri sinirle Sierra girdi. Rafın önüne yürürken arka cebinden on dolar çıkardı ve kavanozun içine attı.
