23

221 34 11
                                    

Bu bölümü Said hayranı olan 4141ak isimli arkadaşımıza ithaf ediyorum.

Keyifli okumalar...

Timuçin kendisine dayadığı genç adamı biraz daha sıkı tutup zili çaldı. Her ne kadar yardımsız yürüyebileceğini iddia etse de konuşanın zihni değil egosu olduğunu anlayacak kadar aklı vardı. Eğer bırakırsa bir saniye ayakta duramaz, yere yığılırdı. Akira kapıyı açmış, vaziyeti görünce sonuna kadar açtığı gözleri ile kalakalmıştı. Kız olduğu yerde dikilmeye devam ederse ikisi birlikte yere kapaklanabilirdi. Bu yüzden dişlerini sıkıp gücünü biraz daha zorladı Timuçin. "Hey orda durup devrilmemizi seyretmek mi istiyorsun?" Kız bir anda irkilerek kendine geldi. "Önümüzden çekil de bir an önce içeri girip yatırayım Said'i." Ağırlığı fazlaca zorladığı için konuşurken dişlerini sıkmıştı. Alnından terler boşalıyordu. Baygın gibi duran arkadaşının kolunu kendi boynuna doladı ve omzunun üzerinden geçirerek bileğinden tuttu. Diğer eli ile belinden destek yapıp Heaven'ın olduğu salona geçti.

Genç kız kocasının perişan halini görünce mantığı ve kalbi arasında büyük bir savaş başlamıştı. Bir yanı kendisine bağırıp çağırdıktan sonra bir başına bırakan bu adama tavrını koymasını söylerken diğer yanı yüzü morluklar ve kan içerisinde olan kocasının yanına koşmasını, her şeyi unutup onunla ilgilenmesini söylüyordu. Her aşık gibi o da kalbini dinledi ve oturduğu yerden kalkıp perişan bedenin yatırıldığı koltuğun baş ucuna diz çöktü. Kalbi ve gururu incinmişti evet. Ancak bununla idare edebilirdi. Yine de kalan azıcık gururu devreye girdi ve biraz mesafeli davranmaya karar verdi. "Ne oldu sana böyle?" Parmaklarını dudağındaki yarada gezdirdi.

Said kızın sesini duyduğunda ilahi nameler duymuş, ab-ı hayatı içmiş gibi bir anda araladı gözlerini. Onu o kadar çok özlemişti ki acı ve işkenceden dolayı değil ama kızın hasretinden ölebilirdi. Patlamış dudağının el verdiği kadarıyla gülümsedi. Kalan son gücüyle elini kaldırıp yüzünü okşadı kızın. "Seni ölesiye özledim. Sen benim oksijenimsin. Az daha sensizlikten ölecektim."

Kafası karıştı Heaven'ın. Sensizlik de ne demekti? Daha birkaç saat öncesinde hakaretler yağdırarak kendi isteği ile çekip gitmemiş miydi? Aklındakilerinin cevabı ne olursa olsun bildiği tek şey vardı ki o da az önce duyduklarına kayıtsız kalamayacağıydı. Yüreği aşkla eridi ve bir çağlayan olup kocasına doğru aktı.

Tam yüzlerce soruyu ardı ardına sıralamaya başlayacaktı ki Timuçin elini omzuna koyarak durdurdu. "Biliyorum konuşacak çok şey var ama bırakalım gün doğana kadar dinlensin. Baksana perişan görünüyor. Hem biz de dinlenmiş oluruz. Sabah da güzel bir kahvaltı eder, her şeyi konuşuruz. Ne dersin?"

Heaven başını çevirdi ve omzunun üzerinden Timuçin'e baktı. Söylediklerine hak veriyordu. Kesinlikle konuşmak için doğru an değildi. Yutkundu ve kocasının yüzünde morluk ve kan olmayan küçük bir yer bulup öperek çömeldiği yerden kalktı. "Çok haklısın. Hiçbirimiz iyi durumda değiliz. Dinlenmek hepimize iyi gelecek." Aklında sorularla arkadaşının yanından geçip karşıdaki koltuğa oturdu. "Ben burada yatarım. Yanında kalmalıyım. Sizi yeterince rahatsız ettik."

"Olur mu öyle şey?" diye sitem etti Akira.

"Hadi siz de odanıza geçip dinlenin. Sabah konuşuruz." Koltuğa uzanıp ellerini yanağının altına koydu ve kocasını izlemeye başladı. Timuçin de karısının elinden tutup bir şey söylemesine olanak vermeden kendine çekti. Akira huysuzlandı. "Orada yatamazsın diyemedim bari yastık vereyim diyeyim."

"Gerek yok. Görmüyor musun bir an önce yalnız kalmaya çalışıyorlar." Karısına sıkıca sarıldı ve uykusuzluğu üzerinden atmak için odasına doğru adeta koşarak yürüdü.

KEHANET NOTALARI -2 - AĞYAR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now