31

435 45 31
                                    


(Tatil bitmeden bir bölüm yazıp yayınlayabildim. Malum diğer türlü ara biraz uzuyor.)

---Mirona---

Teddy koşar adımlarla kızın yerde yığılı beden ile arasındaki mesafeyi kapattı. Duvarı aşamamış olduğuna sevinse mi yoksa ne olduğunu bilmediği bir sebepten ötürü kendinden geçmiş olmasına üzülse mi bilemiyordu.

Anın şaşkınlığı ile gelen tüm hislerini bir kenara bırakarak yanı başında diz çöktü. Önce nabzını kontrol etti. Sonra da kulağını kalbine dayadı ve ritmi duymaya çalıştı. İstediğinin aksine bir sonuç ile karşılaşınca irkildi. Düşünmek istemiyordu. Düşünmek yavaş yavaş kabullenmek demek olurdu. Kızın ölmüş olabileceğini aklının ucuna dahi getirmek istemiyordu. Hem nasıl olurdu ki? Ortada hiçbir sebep yokken, durup dururken yeni kavuştuğu sevdiğini nasıl kaybederdi ki?

Vicdanı sızladı. Acaba engel olmasa mıydım diye düşündü. Ben de peşinden giderdim ve sağ salim insanların arasına karıştığına emin olurdum diye geçirdi içinden. Ama artık her şey için geçti. Kız hareketsiz bir şekilde kolları arasında yatıyor, yaşadığını gösteren en küçük ayrıntıyı bile esirgiyordu.

Gözlerinden süzülen yaşları fark ettiğinde şaşırdı genç adam. En son ne zaman ağladığını hatırlamıyordu bile. Ancak şimdi durmuş daha bir kaç gün öncesine kadar varlığından haberdar bile olmadığı biri için akıtıyordu duygularını ele veren damlaları. Karar verdi. Engel olmayacaktı kendine. Yıllar sonra bir şey hissetmişken sonuna kadar yaşayacaktı duygularını. Kızı göğsüne sıkıca bastırarak iri kolları ile sarmaladı ve koca gövdesi sarsıla sarsıla ağlamaya başladı. Birbiri ardına akan yaşlar kızın saçlarını ıslatırken içinde biriktirdiği her şeyi boşaltırcasına bir haykırış peyda oldu boğazında. Hem bağırıyor, hem ağlıyor bu esnada da sarılmayı da ihmal etmiyordu.

Bu vaziyette saniyeler saniyeleri, dakikaları dakikaları kovaladı. Gözleri ağlamaktan şişmiş, boğazı bağırmaktan dolayı sızlamaya başlamıştı. Kendini toparladı. Kızaran gözlerindeki yaşları avuç içleri ile sildikten sonra kızı biraz doğrulttu. Alnına hüzün yüklü bir öpücük kondurup kalktı ve bedeni kucağına alıp kulübeye yöneldi.

Aksak ve yalpalayan adımlarla içeri girdiğinde kızı yatağa yatırdı. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak istiyordu. Kız hiç uyanmamış ve gitmeye yeltenmemiş gibi.

Masanın üzerindeki sürahiye uzanıp içki doldurdu bardağına. Sonra da bardağı bir kenara atıp sürahiyi aldı eline. Bir dikişte dibini gördü içkinin. Gözlerini yumup başını tiksintiyle salladı ve sürahiyi de odanın bir ucuna fırlattı. Yuvarlanan bakır annesinin tabutunun dibinde yolculuğunu sonlandırdığında bakışlarını dökülen kırmızı sıvıdan çekip karşısısındaki güzel yüzde sabitledi. İç çekip ilerlemeye başladı. Sarhoş değildi ancak yalpalıyordu adım atarken. Birkaç adımda kızın başucuna ulaştı. Hafif aralık dudaklarını öpme isteği ile doldu bir an. Sonra bir fırsatçı gibi davrandığı için kendinden nefret etti. Uzanıp canı çekilmiş narin elini avuçları arasına aldı. "Ölmüş olamazsın değil mi Prenses?" İmkansızı ister gibi bir cevap, bir işaret bekledi. "Neden ölesin ki? Yaşaman için bu kadar uğraşmışken, zor anları atlatmışken sebepsiz yere beni bırakıp gitmezsin değil mi? Keşke duvarı geçip gitseydin ama karşımda böylece yatmasaydın." İçkiyi döktüğü için pişman oldu. An itibariyle fazlaca ihtiyaç duyuyordu çünkü. "Her şey öldüğünü gösteriyor ama ben inanmıyorum. Biliyorum ölmedin."

Başka bir şey söyleyemeden karşısındaki yüzü seyrederek sükunetle doldu. Ardından tuttuğu eli bırakıp oturduğu yerden kalktı ve ayaklarının hakimiyetini yüreğine kaptırdı. Annesinin başında aldı soluğu. "Biliyorum bu yaptığım şey için bana kızmazsın. Sen hiçbir zaman kızmadın ki bana. Küçük kedimizi öldürdüğümde ya da kulübeyi yanlışlıkla yaktığımda. Şimdi kalbim yangın yeri anne. Oğlun yanıyor. Böyle bir şey olduğunu bilseydim. Bilseydim yine de koşa koşa gider,seve seve düşerdim sevdaya. Kül olmak olsa da sonu bu yaşadığım duygu için değerdi. Ne ara bu kadar sevdim, ne ara yitirdim aklımı aşktan bilmiyorum. Bildiğim tek şey hayatımdaki her şeyin önüne geçmiş olması. Senin bile. Özür dilerim ama senin sevginden bile fazla aşkım. Beni sorma. Ben zaten ben olmaktan çıktım onu gördüğüm ilk an." Tabutun kapağını açtı. "Aklımı kaçırmış olduğumu düşüneceksin. Ama biliyor musun artık hiçbir şey umrumda değil. Onu ne başkasına ne de toprağa veremem. O benim ve benimle kalacak." Uzandı ve annesinin bedenini tabuttan çıkardı. "Burası artık onun anne. Tıpkı Anna'ya söylediğim gibi bu tabut benim kalbim ve kalbimde her şeyim gibi onun artık." Kadını yere bıraktı ve baş ucunda diz çökerek içini dökmeye devam etti. Elleri ile başını okşuyordu. "Sana verdiğim sözü tutamadım. Zaten hiç tutamazdım bilirsin." Elinin tersi ile yaşını sildi. "Hani dizine yattığım günlerde yüzünü uzunca seyrederdim sonra da kalkıp boynuna sarılır ve saçlarını koklardım. Çocuk aklımla kulağına fısıldayıp senin gibi saçları olan bir kız seveceğim derdim. Bu masum sözümü bile tutamadım. Ama nerden bilebilirdim ki o zamanlar insanların yaşlanmasa bile beyaz saçlı olabileceğini." Bir tebessüm belirdi yüzünde. Hem gülüyor, hem ağlıyordu.

KEHANET NOTALARI -2 - AĞYAR (TAMAMLANDI)Onde histórias criam vida. Descubra agora