12.Bölüm - Dilek Feneri -

361 23 40
                                    

Keyifli okumalar diliyorum. 🌸

...

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım'

~~~~

Zeynep

Hafif hafif yüzüme dokunan esintiyle gözlerimi aralerken burnuma dolan Kerem'in kokusuyla tebessüm ediyorum. Öyle güzel bir kokusu var ki, alıp böyle bi şişenin içine hapsetmek istiyorum.

Gündoğumunu izlerken uyuyakaldığımız salıncağın üzerinde kuşların cıvıltısını dinliyorum bir süre. Oksijen bolluğundan şehirde alamadığımız nefesler yerine alabildiğim kadar derin bir nefes alıyorum. Yine kokusu doluyor burnuma.


Hayatta tesadüfler var, dünya küçük derlerdi de inanmazdım. Bir akşam öncesinde mezarlıkta karşılıklı silah çektiğimiz adamla birlikte uyanıyoruz. Meslektaşım olman utanç verici dediğim adam benim başkomiserim. Kalbimi defalarca kırmış olan bu adam aslında bana kalbimin var olduğu gerçeğini hatırlatıyor. Yağmur'dan ve Hakan abimden başka kimseye güvenmediğim, açamadığım, anlatamadığım dertlerimi az zamandır tanıdığım bu adama açmış olmam çok normal geliyor. Benim hakkımda bir şeyler biliyor ama ben bundan rahatsız değilim.

Bir gün bir dizinin fragmanında görmüştüm ilgimi çekmişti, bugün hayatımı özetleyeceğini bilemezdim. Aşk zamansızdır. Aşk gerçekten zamansızmış..

Boynuna yasladığım başımı onu uyandırmamaya gayret ederek geri çekiyorum. Sağ tarafımda duran kırlenti alıp eğilen kafasının altına koyuyorum. Güneşin vurduğu kirpikleri rüzgarla hareket edince öpesim geliyor gözünden. Durduruyorum kendimi.

Yanından yavaşça kalkıp içeriye giriyorum. Salona girip telefonlara baktığımda kapalı olduklarını görüp elime alsam da Kerem'in rahatsız edilmemek için kapattığını düşündüğüm için bırakıyorum. Dolapların nostaljik gözüktüğü ama aslında yeni olduğu çok belli olan mutfağa giriyorum. Buzdolabına yönelip açtığımda dolu olması Kerem'in ince fikirli olduğunu gösteriyor bir kez daha. Ya da midesine çok düşkün.

"Bir daha ben uyanmadan kalkma yanımdan." gelen sesle sıçrayıp arkamı dönmemle burun buruna geliyoruz. Nefesim hem korkudan hem de bu yakınlıktan dolayı kesilirken o tüm ciddiyetiyle bakıyor yüzüme. "Sakın."

"N-noldu?"

"Gittin sandım." ciddiyetini kaybeden gözleri küçük bir çocuk gibi bakmaya başlıyor bu sefer. Dayanamayıp sarılıyorum boynuna. Belimi sıkıca kavrayıp çekiyor kendine. "Beni bıraktın sandım."

"Daha yeni buldum seni, ne bırakması."

"Dokunduğum insanlar gidecekmiş gibi hissediyorum."

"Ben onlardan biri olmayacağım. Sana söz veriyorum."

"Tutamayacağın sözler verme."

"O ne demek ya? Sözünün eri birisiyim ben." deyip boynundan ayrıldığımda kıkırdıyor.

"Mesleğimiz belli, bir gün vurulurum şehit olur giderim. Bırakmış olursun."

"Canım bilmiyorsan ben de polisim. Ben de vurulup şehit olabilirim." gerilen yüz hatları ile bir müddet bakıp sonra sıkıca gözlerini yumuyor.

"Sussana sen ya." diyip açık kalan buzdolabının kapağını kapatıyor. Kahve makinesinin yanına gidip 2 çay kaşığı kahve atıp çalıştırıyor. Ciddiyeti yine üstünde.

BANA KENDİMİ VER  - ZeyKer-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin