-9-

328 13 18
                                    

Joe'nun ne kadar kızgın olduğunu tahmin etmek zor değildi. Yapacak bir açıklamam yoktu hatta söyleyecek yalan dahi bulamıyordum. Apaçık onu aldatmıştım. İğrenç hissediyordum.
"O piç burada mı Tay?"
Joe'nun kızgın sesi kulaklarımı acıtmıştı. Bana bağırıyordu. Ona ne kadar aşık olduğumu düşündüm. Evet ona delicesine aşık olduğum günler gerçekti. Ona hislerim gerçekti ama sanırım sonsuza dek değildi. İçeride gerçekten istediğim biri vardı. Öyle ki günlerce bir şizofren gibi hayalini görmüştüm. Sessizliği arkadan bir anda çıkan Tom böldü. Ben iyice iğrenç bir durumun içine düştüğüme emin oldum.

"Öncelikle İngiltere prensi, benimle bu şekilde konuşamazsın. Kız arkadaşın ve sen gerçekten olağanüstü kabasınız."

Tom'un ne yapmaya çalıştığını anlıyordum. Kurtarmıştı... Anı veya her şeyi... ya da mahvetmişti. Oyunu devam ettirmekten başka çarem yok gibi hissesiyordum.

"Sen ne düşündün ki Joe! Seni aldatacağımı hatta bunu yaparken onun kız arkadaşını da çağıracağımı mı?"

Joe sinirle Alexa'ya baktı.

"Seni çağırdı mı? Bana doğruyu söyle!"

Alexa bir adım geri attı kekeledi.

"E evet ama ben ben gitmedim sonuçta. Sabaha kadar ne yaptılar bilmiyoruz. Ben hala burada-"

Tom sözünü kesti.
"Yeter Alexa gidiyoruz. İğrenç insanlar ile uğraşacak durumda değilim. İkiniz de birbirinizden kötüsünüz"

"Sadece git!" Diye bağırdım arkalarından. Bu oyuna ihtiyacımız vardı.

Tom sinirli bir suratla arabaya bindi. Saniyelik de olsa gülümsediğini gördüm. Bu, iğrenç bi durumda olduğumu bilmeme rağmen bana iyi geldi.

Ağlamak istiyordum. Gözlerim dolmuştu ancak kendimi tutma konusunda kararlıydım. Joe öylece bana bakıyordu. Hiçbir şey anlamamıştı ve olaydaki en masum kişiydi. Ona sarılmak ve onu öpmek istedim. Neler hissettiğimi ve ne yapacağımı bilmiyordum. Hangisini daha fazla sevdiğimi bulmam gerekiyordu. Yalnız kalmam gerekiyordu.

Dolmuş gözlerim ile Joe'ya baktım.

"Sadece git. Sen de git. Nasıl ya nasıl? Nasıl düşündün bunu ha? Seni aldattığımı... İnanamıyorum Joe!"

Bir de utanmadan onu suçluyordum. İğrenç bir insandım. Bana değer veren birini üzüyordum zamanında aynı kötülüğü Tom'a yapmıştım. Ben hiçbir mutluluğu hakettiğime inanmıyordum.

Joe kırmızı gözleri ile baktı bana. Eli yanağımdaydı.
"Tabii ki öyle bir şey düşünmedim. Ben Alexa'nın haksız olduğunu kanıtlamak istedim sadece."

Hala bana karşı çok iyiydi. Buna daha ne kadar tahammül edebilirim bilmiyordum.

"Yalancı! Sen kocaman bir yalancısın Joe Alwyn! Sadece evimden gitmeni istiyorum."

Onu uzaklaştırmak için daha ne kadar berbat bir insan olabilir diye düşündüm. Duşa girip saatlerce ağlamak istiyordum. Kedilerime tüm problemlerimi anlatmak. Daha iyi bir hayat nasıl olurdu bilmek istiyorum. Şu an kendime çıkış yolu bile seçemiyorum.

"Bana bunları söylediğin için çok üzüleceksin Tay." Ekledi " İşte şimdi bir şeyleri mahvettin."

Nefes almanın zorlaştığını hissettim. Ölen birisi neler hisseder? Bundan çok farksız olamazdı.

Eve girip sertçe kapıyı kapadım. Kapının arkasında gözyaşlarım saatlerdir beklediği ana kavuştu. Kapı deliğinden gittiğini gördüğümde hıçkırıklarıma da izin verdim. Tam o sırada telefonuma bildirim geldi. Tom...

İki saat içinde seni arayacağım. Joe'dan kurtul.

Yasak aşk nasıl yaşanır öğrenmek üzereydim.

Berbat bir insan olduğumu iliklerime kadar hissediyordum. Hiçbir şeyi haketmeyen aşağılık biriydim. Ama Tanrı bana yine de bir hediye yollamıştı. Beni kötü insan yapan kişi... onunla bu oyunu oynamaya hazırdım. Tom ve Ben tüm dünyaya karşı.

AFTERGLOW//hiddleswiftWhere stories live. Discover now