4.Ders Bakara Sûresi 25-29

113 19 73
                                    

4. ders :

1. Cüz, 2. Sûre 4. Sayfa 
Bakara Sûresi 
25-29. Âyet-i Kerîm'eler 

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠﻪِ ِِالرَّحْمٰنِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢ

25

وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ
"İman eden ve salih ameller işleyenleri müjdele!"

أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ
"Onlar için cennetler var."

تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ
"Altlarından nehirler akar."

Bu ayet, önceki cümleye atıftır ve bundan maksad, Kur'ana inananların halini ve bunun karşılığının vasfını, onu inkâr edenlere ve cezalandırılmasına atfetmektir. Zaten Kur'andaki ilâhî üslûbta terğip ve terhip (rağbet uyandırma ve korkutma) beraber zikredilmektedir. Bu üslûbta, kurtarıcı amelleri kazanmaya bir teşvik ve helak edici işlerden bir sakındırma vardır.

Veya ayet, önceki ayetteki "o ateşten sakının" kısmına atfedilebilir. Çünkü Kur'anın meydan okumasından sonra onun bir sûresinin mislini getiremediklerinde Kur'anın i'cazı anlaşıldı. Bu ortaya çıktıktan sonra, elbette onu inkâr eden cezaya, inanan da sevaba layık olur. Bu ise enkâr edenleri uyarmayı, inananları müjdelemeyi gerektirir.

Ayetteki "müjdele!" emri Hz. Peygamberedir. Her asırdaki âlimlere, hatta bu müjdeyi vermeye gücü yeten herkese de dolayısıyla bir emirdir.

Burada, biraz önce kâfirlere olan hitaptan farklı bir şekilde bu üslûbla cennetin müjdelenmesi, hem mü'minlerin şanını göstermektir, hem de onların müjdelenmeye ve tebrik edilmeye layık olduklarını bildirmektir.

Ayetteki müjde (beşaret) kelimesi, sürur verici haber demektir. Fukaha, beşareti "ilk haber" şeklinde değerlendirirler. Mesela, birisi kölelerine "oğlumun gelişini kim bana müjdelese, onu azat ederim" dese, onların her biri gelip tek tek buna haber verdiklerinde haberi ilk getiren azat edilir. Ama aynı adam "müjde" tabiriyle değil de "kim bana haber verse" şeklinde ifade etse, haber verenlerin hepsi hürriyetine kavuşur.

"Onları elem verici bir azapla müjdele!" (Âl-i İmran, 21) gibi ayetlerdeki müjde tabiri ise ya bir tehekkümdür veya "onların birbirlerine selamı tokattır" ifadesinde olduğu gibi müşakele yoluyla anlatmaktır.

الصَّالِحَاتِ
Salihat, dinin emrettiği ve güzel gördüğü amellerdir. Bunun elif – lâmlı gelişi, her türlü salih amel cinsini içine alması içindir.

Ayette salih amelin imana atfedilmesi ve hükmün bunlara terettüp ettirilmesi bu müjdeye hak kazanmak için ikisinin de gerektiğini ve bu iki özelliği cem etmek lüzumunu hissettirmek içindir. Çünkü tahkîk ve tasdikten ibaret olan iman, bir temeldir, Salih amel ise bunun üzerine yapılan bina gibidir. Üzerinde bina olmayan temelin bir faydası olmaz. Bunun içindir ki bunların birbirinden ayrı zikredilmeleri çok çok azdır.

Bunda, salih amellerin imanın müsemmasından hariç olduğuna bir delil vardır. Çünkü bir şeyin kendine ve dahil olduğu şeye atfedilmemesi bir asıldır.

Cennet kelimesi C-N-N kökünden gelir. Bu kelimeden türeyen kelimelerde "örtmek" manası ön plandadır. Mesela, dalları birbirine girmiş gölge veren ağaç, bu kelimeyle ifade edilir. Sık ve gölge yapan ağaçlarla dolu bostana "cennet" denilir. Sevap yurdu olan yere de "cennet" denilmesi, kendisinde bulunan bahçeler, ağaçlar dolayısıyladır.

Cennete "cennet" denilmesi şöyle de değerlendirilmiştir: Beşer için orada hazırlanan çeşit çeşit nimetler, dünyadaki gözlerden örtülüdür. Nitekim Allahu Teâlâ şöyle bildirir:

✔️1-Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz📚 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin