9

435 55 63
                                    

Happy new year!!
Yeni yıl hepimize mutluluk, huzur, aşk getirir umarım (: Ve tabiki bol bol destiel/cockles anı!
Son olarak, gençler yıldıza iki defa basıyorsunuz oy kaldırılıyor, ona dikkat edelim. Lütfen çokca yorum da yapın sizi seviyorum ~~

Yalnızca birkaç saat sonra Jensen düşünce denizinde boğulmuş, pişmanlığın eşiğine gelmişti. Ama yinede kendini ikna edemiyordu, nasıl onu öperdi? Nasıl devamını getirirdi? Gay değildi, daha önceden hiç bunun benzeri bir olay yaşamamıştı. Dehşet içindeydi, korkuyordu da. Heyecanlıydı, kabul etmek istemediği bir tarafı, devamını da yaşamak istiyordu. Her bir zevki deneyimlemek. Lanet olası Misha Collins, onu nasıl bir bok çukurunun içine sürüklemişti?

Onunla yüzleşmeyecekti, o kadar cesaretli değildi şu an. Zaten istese bile kaldığı yeri bilmiyordu. O yüzden yine Robbie kılığına bürünerek mesaj attı. En azından nasıl olduğunu öğrenebilirdi.

J:Selam! Geç cevap verdiğim için üzgünüm. Görüşme nasıldı?

M: İyi sayılır, seçmeler başladığında bana haber verecekler ama artık bunu isteyip istemediğimden emin değilim.

J: Ne demek istiyorsun?

M: Bu sette rahat ve mutlu olabileceğimi sanmıyorum. Büyük ihtimalle gelmem seçmelere.

Jensen sesli küfürler eşliğinde odada gezindi. Sinirle yatağına tekme attığını da unutmamak lazımdı. Gerçek manada her şeyi mahvetmişti. Eğer onu öpmeseydi hala iyi olacaklardı, yine görüşeceklerdi ve Misha rol için seçilecekti. O parıltılı gülümsemesi, masmavi gözleri ve eğlenceli tavrıyla yakınlarda olacaktı. Aslında Jensen kimliğini açıklayıp ondan özür dileyebilirdi. Eğer yeterince cesareti olsaydı. O yüzden, Robbie olmaya devam etti.

J:Neden?

M:Jensen'la denk geldik, ama pekte istediğim gibi ilerlemedi. En azından son 10 dakikası falan.

J: Baya zaman geçirdiniz yani? Vay canına, bunu beklemiyordum.

M: Evet ama sonuçta berbat bitti. Keşke gelmeseydim, tam bir aptal aşık gibi davranıp onca yolu çektim.

J: Anlatmak ister misin?

M: Hayır, ama ilgilendiğin için sağol. Keşke onun yerine seninle zaman geçirseydik. Gay olmadığın halde numaramı neden bulduğun ve neden hala benimle konuştuğunu falan tartışırdık.

J: O konuda hakkın var, ama karışık durumlar var. Pekte ilgi çekici sayılmaz.

M: Herneyse, umrumda değil. Ciddi manada moralim bozuk ve etrafımda tanıdığım kimse yok. İçmeye gitsem geri otelimi bulamam falan. Ne yapsam bilmiyorum.

J: Film falan izleyebilirsin? Yarında etrafı dolaşırsın, boş olursam eşlik ederim belki.

M: Yarın ilk uçakla gideceğim zaten. Erkenden gidip bilet alırım.

J: Ama bir süre kalacağım demiştin?

M: Artık o havada değilim.

Jensen ne yapacaktı? Cidden, ne yapacaktı? Yaptıklarının kötü sonuçlarıyla karşılaşmak beklediğinden daha zordu. Kim olduğunu söylemeli miydi? Yok, olmazdı. Tesadüfen görüşmelerini sağlayabilseydi. Dur bir dakika, Robbie vardı.

J: Anlaşılan baya canını sıkmış. İstersen onu Red Club'ta bulabilirsin. Genelde Cuma geceleri oraya gider.

M: Bilmiyorum, belki gidip bir şekilde onu rezil etmek için giderim.

J: Yada sakince sorun neyse onu konuşursun.

M: Bakalım.

Jensen hızla üzerini değişti, toz pembemsi bir tişörtle rahat bir kot pantolon giydi. Arabasıyla hızla kulübe gitti. Çoktan ordaymış havası vermek için barmenle biraz muhabbete girdi. Bir saat geçti, Misha yoktu. Bir yarım saat daha geçti ve Jensen biraz çakırkeyif olmuştu. Bir kadeh daha içtiğinde artık gitmesi gerektiğini düşünüyordu. Burnuna gelen tanıdık parfüm kokusuyla sağ tarafına döndü. Aslında çok yoğun değildi ama bir şekilde hafızasına kazınmıştı.

"Özür dilerim."

"Wow" dedi Misha, ellerini havaya kaldırarak. "Beni mi bekliyordun?"

"Hayır ama seni görünce aklıma gelen ilk cümle oydu. Gerçekten üzgünüm, normalde öyle değilimdir."

"Seninle fazla zaman geçirmediğim için bilemiyorum." diye devam ettirdi Misha. Sonra barmenden viski istedi. "Sadece öyle güzel ilerlerken, son tavrın beni şaşırttı. Hemde üzdü. Normalde duygusal biri değilimdir, hep eğlenceli ve umursamaz. Sana karşı öyle olamıyorum."

Doğru söylediğini biliyordu Jensen. Hiçbir sebeple yalan söyleyecek birine benzemiyordu çünkü karşısındaki adam.  "Evet güzel ilerlemişti," diye mırıldandı. "Ama sorun şu ki; ben gay değilim. Hem bir sevgilim var."

Misha yine sinirlendi, eliyle alnını ovuyordu. "Jensen, farkında mısın bilmiyorum ama biz resmen seninle seviştik. Bundan zevk alıyordun, sen başlattın zaten. Hala gelmiş ne söylüyorsun."

Jensen sesli güldü, önündeki kadehide bitirip tabureden kalkmaya çalıştı. Tabiki düzgün hareket edemediği için Misha yardım etti.

"Eve mi gideceksin? Şoförün falan var mı?"

"Senin dışında kimsem yok şu an." Jensen sırıttı, bu durum hoşuna gitmişti. Belki yanında kalır onunla ilgilenirdi.

"Tamam, o zaman benim otelime dönelim. Sabah erkenden gideceğim hemen yatmam lazım."

"Mish,gitme."

Bu kez memnun olan Mishaydı. "Mish mi?" diye tekrarladı. "Sen gerçekten de sarhoşsun. Ayrıca gitmem gerek, burda yaşamıyorum."

Jensen cevap verecekti ama içkinin etkisiyle olsa gerek unuttu. Eve gittiklerinin farkındaydı, yinede konuşmadan öylece etrafa bakındı. Kolu Misha'daydı, ona yakın olmak iyi hissettiriyordu. Vardıklarında Misha Jensen'in üstündekini çıkardı ve banyoya götürüp başına su tuttu. Soğuk. Fazla soğuk. Sonrasında Jensen hiç yorum yapmadan kendini yatağa attıysa da kurtulamadı. Misha hangi ara yaptığı bilinmeyen sade kahveyle başında dikildi ve asla susmak bilmedi.

Jensen kalkıp mecburen kahveyi içti, baya baya ayılmıştı. "Su o kadar soğuk olmak zorunda mıydı?" diye sordu. "Donuyorum, havlu da vermemişsin birde uyumama engel oluyorsun."

"Geri ödeme olarak düşün." deyip omzunu silkti. "Hadi bitir kahveyi, az kaldı."

Jensen son yudumu da aldı. "Tekrar özür dilerim Misha. Yaptığım tam bir öküzlüktü."

"Neyse, tüm o salak hallerini görmek beni biraz keyiflendirdi. Şimdilik affediyorum."

Jensen Misha'nın hala ayakta beklediğini görünce oturması için yanını işaret etti. İnatlaşacağını düşünmüştü ama hemen oturdu. "Jensen, beni anladığını pek sanmıyorum ama sen benim için farklı bir yerdesin. Yoksa o durum beni üzemezdi. Seninle ilgili sadece güzel hatıralarım olsun isterdim."

Jensen mümkünmüş gibi daha da mahçup hissetti. Yinede, hala az sarhoşluğun etkisindeyken ve Misha ile tamamen yalnızlarken gözlerinin dudaklarına kaymasına engel olamadı. Birazdan kendi dudaklarından dökülecek kelimelere de.

" Mish, öp beni."

strangers //cockles ✔️Where stories live. Discover now