13

425 52 31
                                    


Jensen'ın içi içini yediğinden, Danneel'in söylediklerini duymuyordu. Sadece dudaklarının hareketlerini görüyordu, ses yoktu. Misha o kadar canını sıkmıştı ki. Hani gay'di bu adam? Kızlar ilgi alanına girmiyordu falan? Jen'e aşıktı, güya. Barda gördüğü ilk kızı ayarlamış eve götürmüştü, sabah yaşadıklarına rağmen. Düşüncelerinin arasında telefonun titrediğini hissetti cebinde.

M: Üzgünüm, biraz çalkantılı geçiyor zaman. Şimdi de adını unuttuğum bir hatunla Jensen'in evindeyim.

Jensen parmakları titreyerek cevap yazdı, neden bu kadar gergin olduğunu anlamadan.

J: Vay canına! Onun evine kadar girebileceğini düşünmemiştim. Başka biri ne alaka?

M: Barda karşılaştık, Danneel de var ve üçüncü kişi gibi hissetmek istemedim. Bir süre burda kalacağım ya, takılacak biri olur en azından.

J: Güzel.

Gerçekten güzeldi. Jensen kendisiyle takılmasını istediği için burda kal demişti, ama Misha beyimiz anında diğer tarafa dönmüştü.

"Neden bu kadar dalgınsın?" diye sordu Danneel. "Kime yazıyordun?"

Jensen hem gerginliğinden, hemde sessizlik istediğinden konunun uzamaması için "Bana hesap mı soruyorsun Dani?" dedi. "Her hareketimi haber vermem mi gerekiyor? Bugün biraz yorgun olacağım, yada bugün fazla konuşma modunda değilim gibi."

Danneel yüzü tamamen düşerek, çantasını alıp ayağa kalktı. "Sabahtan beri mutluluğunu göstermek için çabalıyorsun resmen. Belki de mesafe bize iyi gelmedi, bensiz daha iyi olacağını düşündün. Herneyse, sen içmene devam et. Gidiyorum ben."

Jensen'dan hamle beklercesine orda dikildi birkaç saniye. Ama hamle değil, tek bir hareketlenme dahi olmadı. Danneel'in sert adımları sonrasında Jensen tek başınaydı. Birkaç kadeh daha içip daha da sinirlendi. Belki de sarhoş olduğundan, büyük cesaretle arabasına geçti eve gitti. Kaza yapma yada polise denk gelme ihtimali umrunda değildi.

Eve geldiğinde kapıya vurdu, hızlıca. Bu birkaç dakika boyunca sürdü. Sonunda kapıyı Misha açtı. Üzerinde sadece lanet olası bir baksır vardı ve saçları ıslaktı. O anki öfkesiyle sol gözüne bir yumruk attı. Geriye doğru sendelemesinden faydalanarak içeri geçti.

"Tam bir pisliksin, benden daha pislik."

Jensen alayla güldü. "Gözümün önünde fahişenin tekiyle seksi danslar yapıp onu benim evime getirdin, ama ben daha pisliğim öyle mi?"

"Şimdi sarhoşsun zaten, git uyu sabah tartışırız bunu."

Misha bir eli gözünde içeri geçmeden, kapıyı kapattı. Umursamazca uzaklaşıyordu. Jensen "Hey!" diye seslendi, sırtını duvara dayayarak. Bir eli başının sağ tarafında, diğeriyse çıplak göğsündeydi.

"Mish," fısıltısı boşluğu doldurdu. "Seni öyle istiyorum ki, her bir hücremle. Bu sihir, büyü gibi. Ama o kadar güzel ki etkisinden çıkmak için çabalamak bile gelmiyor içimden. Benim ol, sadece benim. Anlıyor musun? Bana ait ol."

Misha cevap vermedi bir süre. Öylece gözünün içine baktı.

"Sarhoşsun demiştim. Artık uyur musun lütfen? Senin yüzünden duş alamadım doğru düzgün. Hadi, oyalama beni."

strangers //cockles ✔️Where stories live. Discover now