15

413 43 97
                                    

"Tanrım, ya her şeyi berbat edersem? Ya role tam giremezsem?"

Jensen son çare yataktan kalkarak üzerini giymeye başladı. Misha yarım saattir saçmalıyor, tüm kötü senaryoları kafasında canlandırıyordu. "İyi olacaksın, güven bana. Ayrıca sahnelerin hep benimle,rahat olman için elimden geleni yaparım."

"Jen, kendimden pek emin değilim. Aylardır, nerdeyse bir yıldır oyunculuk yapmadım."

"Kalk ve hazırlan, tamam mı? Saç ve makyaja erken gidelim, sonrasında prova yaparız karavanımda." dedi Jensen. Aslında o da biraz gergindi çünkü birlikte olduklarını Vicki dışında kimse bilmiyordu. Sorun şu ki; Jen bilmelerini de istemiyordu. Gay olmayı yanlış gördüğünden değildi, kendisiyle bütünleştiremiyordu. Diğerleri duysa magazine kadar ulaşırdı haberler ve tüm o garip sorulara maruz kalmak istemiyordu.

Misha hazırlanınca birlikte sete gittiler. İlk gün olduğundan olsa gerek Jared'da erkenciydi.

"Selam dostum," diyerek sıkıca sarıldı dostuna. "Seni özledim."

Jensen da ona sarıldı. "Bende."

"Peki bu kim?" diye sordu geri çekilince. Meraklı gözleri Misha'yı bulmuştu. O konuşmadan hemen cevap verdi Jensen. "Misha, eski bir arkadaşım. Tesadüfen yollarımız yine kesişti, Castiel rolünde olacak."

"Yani meleğimiz sensin? Selam, bende Jared. Zeki olan Winchester'ı oynayan şahıs."

Misha güldü ama içten değildi. "Tanıştığıma memnun oldum, oyunculuğuna bayılıyorum."

"Teşekkürler." Jared eski yerine döndü. Misha sessizdi ama Jen de şimdi konuşamazdı. Rol için hazırlandılar, son yarım saat "Çalışalım ister misin?" diye sordu Jensen ama cevap alamadı. Üstelemekte istemedi, biraz daha durup çekimleri için kalktı.

Castiel ve Dean'in sahnesi en sondaydı. Hiç yalnız kalamadıkları için sohbet edememişlerdi ve Jensen'ın içi rahat değildi. Yinede, Misha Castiel olarak kapıdan girerken o kadar muhteşemdi ki tüm gerginliği bitti.

"Kimsin sen?" diye sordu.

"Ben seni tutup cehennem azabından kurtaranım."

Misha'nın sesi, öylesine derindi ki. Öyle etkileyici. Jensen bir an kalakaldı, repliği bırakın nerde olduğunu bile unuttu.

"Kestik!"

Yönetmenin sesiyle kendine geldi. "Castiel'in repliğinden alıyoruz." dedi Robert.

"Ben seni tutup cehennem azabından kurtaranım."

"Bunun için teşekkürler."

Neyseki Jen bu kez toparlayabildi. Ama bakışlarının yoğun olduğunun farkındaydı, sık sık Misha'nın dudaklarına bakan gözlerinin de. Sahne bittiğinde Jared gülerek yanlarına geldi. "Dostum, tanıdıklarla oynamak yaramıyor sana. Karşımızda farklı bir Dean vardı resmen."

"Eğlenmene sevindim." Jensen'ın şu an tek düşündüğü, o ses tonuyla konuşurken Misha ile yatakta olmaktı.

"Ciddiyim, bu yeni adamla olayın ne? Değişiktin, ifadelerin, konuşma tarzın. Ayrıca o ses tonu neydi? Böyle seksi bir erkek sesi nadir bulunur."

Jensen hafif sinirlendi. "Lütfen, bunu daha sonra yapabilir miyiz? Yoruldum zaten."

"Tamam tamam."

Jensen arkasına döndü ama Misha yoktu. Farkettirmeden etrafa bakarken, telefondan da aradı ama açan olmadı. Koşarak karavanına baktı, orda da yoktu. Son çare arabasına atlayıp eve gitti, ama orda da yoktu. Yinede bakabileceği bir yer olmadığı için evde kaldı ve defalarca kez onu aradı. Nerdeyse 1 saat sonra kapı zili çaldı.

"Mish? Tanrı aşkına senin sorunun ne? Haber etmeden kayboluyorsun, telefonlarıma bakmıyorsun. Ne demek bu?"

Misha cevap vermedi, bakışları yerde içeri geçti. Bu normal değildi işte. Bir sorun vardı.

"Bebeğim, sorun ne? Konuş benimle." Jensen daha ılımlı yaklaşmaya çalıştı.

"Sorun, her gece birlikte uyuyup, sürekli seks yapıp birbirimiz hakkında her şeyi bilmemize rağmen; orda beni tanımıyor gibi davranman. Aylar oldu Jen. Geçen aylar hiç mi sevgi ekmedi kalbine? Yaşadıklarımız? Beni nasıl o şekilde yalnız bırakırsın?"

Haklı yanları olabilirdi, ama Jared'a 'o benim sevgilim' diyemezdi ya. Duruma biraz alıştırması gerekiyordu.

"Mish, böyle şeyler hemen olmaz. Söz veriyorum hep gizli bir aşk olarak kalmayacak aramızdaki. Bana biraz zaman ver."

"3 ay yeterli değil miydi?" dedi Misha, kırılmış olduğunu belli eden bakışlarıyla. "Her neyse. Belkide bugün misafir odasında kalsam daha iyi. Akşam yemeği de istemiyorum."

Jensen arkasından ayağa kalktı ama Mish kızgın gözleriyle "Dur," dedi. "Diğerlerinin yanında bana karşı nasılsan, şimdi de öyle ol."

Jensen çaresizce gitmesini izledi. Misha odadan hiç çıkmadı, su içmek için bile. Jen ise düşünüp duruyordu ve o stresten kurtulmak adına içmeye başladı. Tabi birde Jensen'ın seks bağımlılığı olayı vardı. Tam bağımlılık değilde, belki yarı bağımlılık?
Gay seksi tamamen yeniydi ve Misha ile öyle zevk verici oluyordu ki, Jensen günde en az 2 kez o deneyimi yaşamak istiyordu. Şimdiye dek bu pek sorun olmamıştı ama bugün çekimler vardı ve küs gibi olduklarından birlikte uyumayacaklardı. Nedense bu düşünce gittikçe daha da sinir bozucu olmaya başladı. Olay sadece sekste değildi, onu hissetmek; birlikte uyuyup birlikte uyanmaktı. Tamam seks'inde çok büyük etkisi vardı. Hele o ses tonu, o konuşma tarzından sonra. Tüm bunların etkisiyle, biraz da sarhoşlukla Misha'nın yattığı odaya gitti.

"Özür dilerim bebeğim, lütfen odamıza gel." dedi, ama aynı zamanda ona doğru yürüyordu.

"Lanet olsun Jen! Her tartışmamızda sarhoş olamazsın, tamam mı? Bıktım artık senin olayları çözme şeklinden. Bana biraz zaman ver, lütfen. Biraz kendime ait zaman, anlıyor musun?"

"Ama seni özledim, sana dokunmayı da."

Misha yataktan kalktı. Öfkeli, umursamaz ve sıkılmış görünüyordu. "Nasıl birisin sen? Kırılmış olmam yada canımın yanması umrunda değil, sadece beni becermek ve zevk almak istiyorsun. Haftada 15-16 kez seks yapmak sana normal gelebilir, ama öyle değil. Tüm bunları yarın ayıldığında detaylı konuşacağız."

Jensen sarhoş olsa da verilmek istenen mesajı anlamıştı."Seninle yakın olmak istememin nesi kötü?" diye sordu.

"Dışardayken öyle demiyorsun ama. Bana çok yakın durma Mish, elimi neden tutmaya çalışıyorsun Mish?"

Jensen yeniden aklına gelen detayla konuyu tamamen değiştirdi. "Castiel sesin o kadar seksiydi ki, duyduğumda sertleştim."

"Sanki duvara konuşuyorum!" Mish yastığını ve örtüyü alıp odadan çıktı, ama kurtuluşu yoktu. Jensen koltuğa yatmasını bekledi ve yanına giderek hızlıca dudaklarına yapıştı, her zamanki gibi sertti.

Misha geri çekilip tokat attı. "Defol, Jensen!"

Ama Jen durmadı, durmakta istemiyordu. Tüm vücudu, tüm benliği onu istiyordu. Tekrar dudaklarına uzandı, kollarını önünde birleştirip tuttuktan sonra. Arzunun verdiği güç ve kendinde olmamanın verdiği rahatlıkla, onu öpmeye devam etti.

strangers //cockles ✔️Where stories live. Discover now