10

462 53 46
                                    

"Mish, öp beni."

Misha güldü, ama alaycı bir gülüştü bu. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Sabah olanları affettim demek, unuttum demek değil. Kendine gel."

Neden bilinmez, Jensen duygulandı. Normalde içse dahi böyle değişken hallerde olmazdı. Ama Misha'yla her şeyi mahvetmiş olmak, onun yarın gideceği gerçeği ve Jensen'ın onu delicesine istediğinin farkında olmasındandı belki de. Sustu o yüzden, sadece eline uzandı. "Özür dilerim tekrar. Ben, normalde böyle değilim. İnsanlarla çabuk anlaşamam, yakınlaşmam. Bir erkekle öpüşmek mi? Yemin ederim biri söylese kahkahalarla gülerdim. Ama sen öylece çıkıverdin ve ne yapacağımı nasıl kaçacağımı bilemedim."

Misha elini dudaklarının üzerine götürüp susturmasa büyük ihtimalle Jensen Robbie olduğunu da ağzından kaçıracaktı. "Tamam, sus lütfen. Ne yaşamış olursak olalım, böyle konuşmanı duymak istemiyorum. Mutlu, neşeli ol hep. Diğer konuya gelince, zaten yarın gideceğim için kaçmana gerek kalmayacak."

Biliyordu Jensen, ama yinede korkuyordu. Ne vardı bu adamda, böyle farklı durumlara sürükleyebiliyordu onu? Korkutuyordu, heycanlandırıyordu, sevindiriyordu. Pişman ediyordu, sevildiğini hissettiriyordu, cesur hissettiriyordu. Yarın o gittiğinde ne yapacaktı? Bir kere dokunmuşken ona, gözlerinin içine rahatça bakabilmişken sadece mesajlarla yetinebilecek miydi?

Muhtemelen hayır.

"Gitmesen olmaz mı?" diye sordu bu yüzden. "Bende kalırsın, zaten seçmelere az kaldı. Gidip tekrar gelmene gerek yokki."

Misha oturduğu yerden kalktı, fincanı mutfağa bırakıp geldi. "Uyu Jensen," dedi sadece. "Doğru düşünemiyorsun."

"Sarhoş değilim, kahven ve o buz gibi su sayesinde. Misha ben ciddiyim. Kal. Burda, benimle. Lütfen bir kez denememe izin ver, şaşkınlıkla ne yaptığımı bilemedim sabah. Böyle biterse daima kafamda takılı kalacak."

"Bakarız, sabah iyice bir ayıldığını göreyim hele. Duruma göre giderim yada kalırım." dedikten sonra televizyonun karşısındaki koltuğa gitti. Üzerindekileri çıkardı ve sadece baksırla kaldı. Jensen özellikle bakmamıştı, sapık değildi. Azıcık bakmıştı, kazara. Hem Misha soyunup yatıyorsa bunun suçlusu da oydu. Son anda aklına gelince seslendi, aklı tamamen vücuduna odaklı halde.

"Sen buraya yat, burası senin odan. Rahatsızlık vermek istemem oraya ben geçeyim."

"Bir süper starı koltukta uyutacak değilim." Genişçe sırıtıp yattı. "Sorun yok, uyu."

Jensen diyecek bir şey bulamadığı için sessiz kaldı. Geriye yatıp uzandı ama uyuyamayacağından emindi. Öylece tavana baktı.

"Hey Mish, uyudun mu?"

Misha uykulu sesiyle mırıldandı, ama anlaşılmadı. Çaresizce, onun varlığının verdiği huzur sayesinde birkaç dakika sonra uyudu Jensen. Oysa onunla sabaha dek sohbet etmek isterdi.

....

Uyandığında onu izleyen bir çift gözle karşılaştı. Mavi, sevgi dolu gözler.

"Günaydın, uykucu. Saatten haberin var mı?"

"Haberimin olmasını istediğim tek konu, sensin. Gerisi önemli değil. Hem bugün çekim yok."

"Hep böyle romantik misinizdir, Bay Ackles?" diye sordu Misha. Eğlenmiş görünüyordu.

"Senin gibi bir mükemmelliğin karşısında nasıl romantik olmamki?"

Jensen, tam o anda bunu yapabileceğini düşündü. Yıllarca bu aynı sabahı yaşayabilirdi. Her sabah, bu maviler ilk gördüğü şey olabilirdi. Mutlu olurdu, kendi gibi olurdu çünkü dünden sonra sanki hayatı boyunca rol yapmış gibi hissediyordu. Misha'nın onu tanıdığını, anladığını biliyordu. Onun yanında rahat olurdu, özgür.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Misha. Eli sağ yanağının altında, hareket etmeksizin Jensen'a bakıyordu.

"Gitmemen gerektiğini düşünüyordum, burda kalmanı. Otelden çıkış yapalım eşyalarını topla da."

Misha bir süre cevap vermedi, o sessizlikte göz göze olmak bile güzeldi. Sonunda başıyla onayladı. "Pekala, bir gün deneyelim, ne kadar kötü olabilir ki?"

Jensen sonrasını düşünmeden Misha'nın dudaklarına uzandı. Başta masum bir öpücüktü, ama görünüşe göre öyle devam etmeyecekti. Misha karşılık verdi, Jensen alt dudağını ısırdığındaysa inledi ve hafif çekilerek "Bana ne yaptığın hakkında en ufak bir fikrin yok." dedi. Jensen "Birde bana sor," diye cevapladı ama dayanamayarak tekrar öpmeye başladı. Misha durumdan hoşnut, daha da hızlandı ve Jensen'ın kucağına çıktı. Zaten soyunuk oldukları için öpüşmeyi ilerletmeleri zor olmamıştı.

Başlayalı 10 dakika anca olmasına rağmen Jensen tamamen sertleşmişti ve Misha'yı da aynı pozisyonda görmek daha da isteklendirmişti. Ama birden elleri boşluğa düştü.

Misha o kadar hızlı ve ansızın uzaklaşmıştı ki Jensen bir tür şok yaşadı, kısa süreli.

"Ne?" diyebildi sadece.

"Geri ödeme olarak düşün," Misha yine omuzlarını silkti. Anlaşılan ilk olayın unutulması kolay olmayacaktı.

"Kaç defa geri ödeme alacağım?"

"Ben ne kadar istersem."

Jensen oflayarak sırtını yasladı. Daha önce hiç bir ilişkisinde almadığı o zevki Misha ile almıştı, tam olarak seks yapmadıkları halde. Hem o yüzden, hemde merak ettiği için başladıkları şeyi bitirmek istiyordu ama mavi gözlü şahsın buna yanaşmayacağını biliyordu.

"Biliyorsun, aşık olmam hemen seni altıma alacağımı göstermez. Sen farklısın, yavaştan almalıyız."

Jensen yataktan kalktı, artık giyinmeliydi. "Bir, altta olan sen olacaksın. İki, yavaşlık bana göre değil."

Misha Jensen'a arkasından sarılıp boynundan öptü. "Seninle harika bir ikili olacağız."

strangers //cockles ✔️Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon