25.Bölüm: Prenses Hera

41 9 4
                                    

        Odanın içinde bir sağa bir sola dönüp dıruyordum. Nasıl davranmam, ne demem gerekir hiç bilmiyordum ve en önemlisi de Kral ile Kraliçe'nin kızı olduğumu henüz yeni yeni kabullenmiştim.

Arkadaşlarım dinlenmek için odalarına çekildikten sonra Thomas'ı zor olsa da dinlenmeye göndermiştim ki o sırada Kraliçe usulca odaya girip yanıma vardı ve, "Neyin var Hera, stresli görünüyorsun?" diye sordu.
Sadece stresli mi? "Bu taç takma töreni de neyin nesi, bir süre daha bekleyemez miydik!?" diye sordum her kelimemde vurgu yaparak.

Ardından kapıda Kral yani babam belirdi ve, "Anlıyoruz seni her şey çok ani bir şekilde gelişti ancak Loris'e yalanlarla kandırılmış bir hâlde tehlikeye doğru sürükleniyor. O tacı takmam seni daha üstün kılacak ve yeteneklerin artacak. Bir savaş bekleniyor ve sen Loris için büyük bir umutsun!" dedi.

Dedikleri her geçen saniye beynimin içinde yankılanıyordu ve aklımda tek bir soru vardı; Koskoca evrende "NEDEN BEN!?" Sabırla, "Ya başarısız olursam?" diye sordum. Kraliçe şefkatle omzuma dokunup, "Sende doğuştan evren tarafından yalnız sana armağan edilmiş çok üst düzey özel bir güç var. Onların kullandıkları kara büyüyü eğer gücüne, en çok da kendine inanırsan bir tek sen ortadan kaldırabilirsin.." dedi.

Kalbimin göğüs kafesine dar geldiğini, gözlerimdeki yaşların dışarıya çıkmak için can attıkları ve omuzlarıma çöken ağrı gibi karmaşık hislerle zar zor yutkunarak konuşmayı şu sözlerle tamamladım, "Loris için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım!"

*Ertesi Sabah*
Kahvaltı yaptıktan sonra kızlar ve benim için özel olarak görevlendirilen bir kaç kişi tarafından hazırlanıyordum. Loris'in geleneksel kıyafeti olarak bildiğim ancak tasarımında ufak tefek değişiklikler yapılmış uzun bir elbise giydirilip, saçlarım dalgalı ve salık bırakıldı. Makyajım ise yok denecek kadar az yapılmıştı.

Tören Günbatımı tepesinde yapılacaktı. Saray'ın camından tepedeki hazırlıkları izledim bir süre. Etraftaki herkes ve her şey öyle doğal ve zarifti ki, kendimi Loris'e ilk geldiğimde olduğu gibi büyülenmiş hissettim. Yavaş yavaş etraf kalabalıklaşmıştı ve anladığım kadarıyla Loris'e bulunan herkes oradaydı. Daha önce hiç görmediğim, adını bile duymadığım hayvanlar dahi töreni bekliyorlardı.

•Thomas'ın ağzından;
Davetlilerle birlikte biz de Kral James, Kraliçe Diana ve Hera'yı bekliyorduk. Son zamanlarda yaşadıklarımız, özellikle de Hera'nın yaşadıkları çok ağır şeylerdi. Onun güçlü ve mutlu olması için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdım. "Umarım her şey çok güzel olur.. " diye iç geçirdim.

O esnada Hera çiçek ve sarmaşıklarla süslenmiş özel bir tahta geçmeden önce herkesi selamladı ve daha sonra da oturdu.

Kolumda birden cimcik hissedince hızla sağıma doğru döndüm ve önce tüm sevimsizliğiyle sırıtan Daniel'i sonra da diğerlerini gördüm. Edward, "O nasıl bakmak, kızın içine düşeceksin!" diyerek dalga geçti. "Siz de bana mı aşıksınız? Sevgilim değil mi, istediğim gibi bakarım!" diye çıkıştım. Luna sinsice gülerek, "Bakma demiyoruz ki, bak ama kızı iyice strese sokucaksın.." dedi. Söylediklerine burun kıvırarak tekrar Hera'ya bakmayı sürdürdüm.

Az sonra Kral ve Kraliçe gelerek baştan sonra her şeyi anlattılar. Herkes şaşkınlıktan dili tutulmuş halde olanları dinliyor, ara sıra olanlara lanet okuyorlardı.

Onlardan sonra Hera öne çıkarak şu sözleri söyledi, "Ben Hera, Kral ve Kraliçe'nin tek varisiyim. Loris'e söz veriyorum ki her şeyin yoluna gitmesi için canım pahasına mücadele edecek ve sizleri eski huzuruna kavuşturucağım!"

Bu sözlerden sonra Kraliçe'nin de yardımıyla tacı taktı. Etrafında dönen rengarenk ışık huzmeleriyle birlikte yerden biraz yükselip sonra tekrar yeryüzüne indi. Tacı ve gözleri aynı anda parlarken ben dahil tüm Loris karşısında diz çöktük..

LORİS'İN KURTARICILARI | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now