30.Bölüm: Kutsal Emanet

35 6 7
                                    

Berbat geçen koca bir günün ardından derhal hazırlıklara başlayıp, orduyu, sağlık ekiplerini, hem Loris tarihçilerini hem de büyü tarihi uzmanlarını sık sık denetledim. Babama edeceğim veda üzerine düzenlenen cenaze töreni vakti gelmişti artık.

Tüm Loris, bu kısacık savaş başlangıcı sonrası uğradığımız büyük yıkım ile derin bir hüznün etkisindeydi. Yalnızca Kraliyet mensuplarının bulunduğu mezarlığa geldik. Babam toprağa gömülürken; kimisi göz yaşları içinde etrafı izliyor, kimi ruhunun huzura ve mutluluğa ebediyen kavuşması için iyi dileklerini sunuyor, kimi ise hiç bir tepki veremiyordu bile..

Kalabalık yavaş yavaş dağılırken okul heyetinin bir mezar kazdığını daha gördük. Mezar taşında ise Jessica Martin yazıyordu. Loris Tarihi öğretmeni.. O-o ölmüştü. Sevdiğim bir kişi daha gitmişti. İçimden Valencia'ya lanetler yağdırıyordum. Elbette bir yüzleşme olacaktı ama ne kadar kısa zamanda olursa o kadar iyiydi.

Tören sonrası Saray'a dönmeden önce halkın arasına karışıp yaralı olan veya mallarına zarar gelmiş herkesle konuşmaya çalıştım. Herkesin acısı farklı ama buna neden olan kişi aynıydı!

Son olarak okula da uğradığımda Bay Simon'ın bir köşede sessizce ağladığını gördüm. Annemin anlattığı kadarıyla ve hislerim yardımıyla zar zor onlarla ilgili bir kaç şey anımsıyordum. Nandia'ya bir şey olmamasını umarak yanına yaklaştım ve "Bay Simon, neyiniz var efendim?" diye sordum. Gözyaşlarını temizledikten sonra kafasını yavaşça kaldırıp yüzüme acıyla baktı ve, "Nandia yaralandı, bir türlü uyanmıyor. Zihin yolu ile bile iletişim kuramadım. Çok direnmiş, onlar da daha çok üstüne gitmişler.. Neden Hera, neden? Bizim suçumuz ne!?" dedi. Omuzlarımdaki ağırlık iyice artarken sessizce, "Nandia uyanacak, eminim.. O çok güçlü bir kadın ve sizi çok seviyor. Burada sizin suçunuz olan hiç bir şey yok aksine onlar merhamet, vicdan gibi duyguları silip attıkları, size böyle şeyler yaşattıkları için fazlasıyla suçlular.. Cezalarını da alacaklar, en kısa zamanda.." diyerek yanından uzaklaştım.

Hızlıca taç takma törenimin yapıldığı Günbatımı tepesine giderek evrene yüksek sesle hem Valencia hem de herkes duysun diye şu sözleri söyledim, "Ben Loris'in prensesi ve aynı zamanda ordusunun lideri Hera.. Bu gece 00.00'da son kez savaşıp tüm sorunu bitirmek için Nova Kraliçe'si Valencia'yı iki ülkenin tam sınırına davet ediyorum. Sonucunda olan her şeye razıyım!"

Bir süre sonra cevap geldi ve Valencia, "Ben Nova Kraliçe'si Valencia.. Ben de bu zavallı gibi savaş sonunda her şeye razı olduğumu belirtmek istiyorum nasılsa hiç şansı yok, hah!" dedi ve konuşma burada sona erdi. Hadi bakalım, görüşeceğiz..

Saray'a koşarcasına geri döndüm ve koşup duran bir çocukla karşılaştım. Annemin anlattığına göre bu haberci çocuktu. Yeni haberini vermeden önce durdurup adını sordum ve bana "Tommy?" diyerek karşılık verdi. Gülümseyerek, "Adını bilmek istedim sadece şu olayları bir halledelim, niye deli gibi koşup durduğunu da anlatırsın.." dediğimde boncuk boncuk terlediğini ve o tombik yanaklarının kızardığını gördüm. "Ah Tanrım her şeyden garip bir olay çıkmak zorunda mı gerçekten? Neyse ne söyleyecektin?" diye söylendim. "Thomas uyandı ve sizi görmek istiyor efendim.." dediği anda heyecandan birden ona sarılıp direkt Thomas'ın olduğu odaya koştum.

Odaya girer girmez sıkıca sarılıp gözlerimi kapattım. "Ya o toprak bulunamasaydı, ya sende ölseydin?" diye mırıldandım. Saçlarımı okşarken, "Her şey geçti, biz iyiyiz.." diye fısıldadı kulağıma. Ağlamamak için zor dururken yanağından öpüp geri çekildim. Jane, "Savaş haberini duyduk, bir planın var mı?" diye sordu.

Doğru ya kafama göre savaş haberi falan vermiştim ben.. Sanki mafya konulu bir dizi çekiyorduk, neler yapıyordum ben böyle? "Bunu detaylı olarak topluca planlasak daha iyi olur sanki?" diyerek aklımda hiç bir plan olmadığını belli ettim. Chris heyecanla, "Kafayı yemiş olmalısın, sadece 5 saat kaldı gece yarısına acele ancak sağlam bir plana ihtiyacımız var.." dedi. "Imm.. Doğru, haklısın. O zaman şöyle yapıyoruz net işe yarar notları Tarihçilerden Jennifer ve Edward gidip alsın, şehirde bir grup ile sınıra yakın bir grup sağlıkçıya görevlerini anlatma işi Luna ve Chris'de, orduyla ilgili işlerden sorumlu olacaklar ise Jane ve Daniel olsun. Thomas sen dinlenmene bak ben de.." dediğim anda Thomas sözümü kesip, "Ya ben iyiyim, gerçekten.. Ben de senle geleyim, lütfen!" dedi çocuksu bir ısrarla. Hafifçe gülüp, "Peki ama en ufak bir rahatsızlık hissedersen hemen geri dönüyorsun. Biz de halk ve saray çalışanlarını güvenlikleri için uyarıp gerekli önlemler için çalışalım." dedim. Luna, "Şimdi güzel bir planımız var işte ama gece yarısı geldiğinde Valencia ile çarpışmak zorunda kalacağız. Kesin olarak onu yok edecek bir yol var mı?" diye sordu.

O sırada babamın dedikleri geldi aklıma, "Siz Loris için büyük bir umutsunuz ve en büyük güç sadece hepiniz bir aradayken çıkabilir."

"Biz sandığımızdan daha da özeliz ve birlik olduğumuz sürece her zorluk karşımızda ezilir.. Bu güç bize verilen kutsal bir emanet.. Yalnızca güçlerimize, yapabileceklerimize ve birbirimize inanmamız ayrıca bunu güzelce uygulamamız yeterli olacaktır. Daha sonra keyifle Valencia'nın çöküşünü izleyeceğiz.. O zaman ne duruyoruz, hadi herkes görev başına!"

LORİS'İN KURTARICILARI | TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now