Karşılaşma

732 86 73
                                    

Yepyeni bir güne heyecanla uyandım. İçim kıpır kıpırdı. Yeni bir mahalle ve yeni bir hayat vardı önümde.

Burası  Ata Mahallesi idi. Burada genel olarak zenginler yaşıyordu ve bizim yaşadığımız yer büyük bir siteydi.  Büyük bir villada yaşıyorduk. Havuzlu bir bahçesi vardı. Ben burayı çok sevmiştim.

Yeni bir okula başlayacaktım. Heyecanlıydım. İlk gün olduğu için serbest giyinme hakkı verilmişti. Disiplinli bir okul olduğu söyleniyordu ama kötü bir dedikodu da vardı aksi yönde. Dedikoduyu bize yan komşumuz anlatmıştı. Dediğine göre bu okulda çeteler vardı ve eğer çetelere uymazsan  cezalandırılırdın. Hatta çocuğu da bu ezilenlerdendi. Bu dedikodu beni korkutuyordu.

Kendime güveniyordum ama korkuyordum. Daha önce yaşadıklarım aklıma geliyordu ve istemsizce içime korku doluyordu. Kickboks, tekvando, karate öğrenmiş olmam bile etki etmiyordu korkumu azaltmama. Korku beni ele geçiriyordu, bedenimi istila ediyordu. Ben güçlü bir kızdım ama... Olmuyordu işte!
Kahverengi dalgalı saçlarımı tarıyordum. Karşımdaki kocaman kırmızı dolabın aynasına bakarak saçlarımı taramak ve bunları düşünmek tuhaf hissettiriyordu. Nedendir bilinmez hep kalbim sıkışıyor, bunları düşününce sanki bir daha aynı şeyleri yaşayacakmış gibi hissediyordum. Bu düşüncelerle kalbim acıyordu.

Benim buraya gelme sebebimdi iki sene önce yaşadıklarım. Ölüyordum sürekli olarak bunları hatırlayarak. Geceleri uykum kaçıyordu, kalbim sıkışıyordu. Uyuyamıyordum bazı geceler. İrkilerek, yüreğim çarparak uyanıyordum. Bağırmak istiyordum avazım çıktığı kadar ama yapamıyordum.

Ben aynanın karşısında saçlarımı taramayı bitirmiştim ve gözlerim dolu dolu aynaya bakıyordum.

Ağlamak istiyordum durmadan ama yapamazdım. Az sonra annem kahvaltıya çağıracaktı. Onları üzmeye gerek yoktu.

Odama döndüm ve dikkatimi dağıtmak için odamın dekorunu incelemeye başladım. Odamın su mavisi duvarlarına yatağı ve yatağın yanına da dolabı montelemiştik. Kırmızı ve siyah kapaklı bu dolap üç gözlüydü. Bir kapağında ayna vardı. Diğer kapaklarında da posterler vardı. Dolabın alt kısmında da çekmeceler vardı. Sağ ve solda üçer çekmece bulunuyordu. Onların rengi de siyahtı.

Yatağımın rengi maviydi. Tek kişilik normal bir yataktı. Yatağın yanında komodinim vardı. O da maviydi. Üstünü makyaj masası gibi kullanıyordum. Altındaki çekmecelerde de kitaplar vardı, kıyafetler vardı, ve tabii ki cilt bakım ürünleri vardı.

Ben bu incelemeyi yaparken dolabımdaki kırmızı çantamı elime almıştım. Çantam sırt çantasıydı ve çok büyük değildi. İçine bir defter, kalem kutu ve bir tane de matarada su koydum. Üzerime de dolaptan bir tane çok kısa olmayan mavi crop ve üstüne  de beyaz gömleğimi giyinmek için yatağa fırlattım. Altına da bir siyah kot pantolon giyinecektim. O yüzden onu da çıkardım. Yatağa attım.

Sonra da odamdan çıktım. Mutfak benim odamın biraz ilerisindeydi. Duvarlardaki raflar sarmaşık şeklindeydi. Rafların üstünde de anılar ve tatlı fotoğraflar...
Bu fotoğraflardan biri vardı ki ona bayılıyordum. İki çocuk vardı resimde. Birisi ben, diğeri de Göktuğ adlı komşumuzun çocuğu idi. Eski evimize taşındığımız ilk yıllarda o çocukla arkadaş olmuştum. Bana çok iyi davranıyordu. En sevdiğim arkadaşımdı.

Fotoğraf çekildiğinde bayramdı. Şeker toplamak için elimizde torbalarla beraber daireleri gezmiştik. O zaman çekilmiştik. Çok mutluydum.
Sonrasında gitmişti Göktuğ. Çok üzülmüştüm. Küçükken yaşadığım en üzücü şeydi. Ağlamamıştım ama sonrasında hastalanmıştım. Ağır bir grip geçirmiştim. Sürekli olarak Göktuğ'u sayıkladığımı söylemişti annem. Göktuğ ile telefonda konuştuğumu da söylemişti.
Bu derin düşüncelerleyken annemin sesiyle irkildim. "Gizem kalk kızım! Hadi balım!" diyordu. Anılardan kurtulup hemen mutfağa girdim ve anneme sarıldım. "Dünyanın en güzel annesine günaydın! Nasılsın?" dedim. Annem güldü ve "Hadi hadi kahvaltıya geç. Yoksa geç kalacaksın. Biliyorsun Selin ile beraber gideceksiniz. Babası erken gelecek." dedi.

KIRIK AŞK (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now