4.BÖLÜM

177 59 30
                                    

Her şey bitmiş gibiydi. Hiçbir şey yoktu. Elimdeki kana, elbisemdeki kana bakıp sadece ağlıyordum. Kalbimdeki endişe, telaş, üzüntü, kaygı, en önemlisi de korku sarmaşık gibi büyüyordu ve kalbimi ele geçiriyordu. Ne yapmam ne yapmamam gerektiğini bile bilmeden sadece elime bakıyordum. Korkuyordum, titriyordum ve bağırıyordum. Ama sessizce... Dışarıdan bakan kişi aşırı sakin olduğumu görürdü ama kalbimdeki fırtınaları bilmiyorlardı. Ağlamam durmuştu, sadece elime bakıyordum. Elimde kan vardı. Elbisem kandı. Akan kan her yere bulaşmıştı. Uzaktan bakan birisi benim bir katil olduğumu ya da benim kendimi kestiğimi düşünebilirdi ama daha kötüsüydü olay.

Hastanedeydik. Göktuğ'un annesi ağlıyordu. Babam ve annem sakin kalmaya çalışıyordu. Göktuğ'un babası ise sadece oturuyordu ve boşluğa bakıyordu. En çok endişelenen annesi olmalıydı. Bir saate yakındır hastanedeydik. Ambulans gelmişti, babası ile beraber önden hastaneye gelmişlerdi. Biz de arkadan arabayla gelmiştik. Annem ve babam önce sürekli olarak olayın nasıl olduğunu sorsalar da ağlamaktan başka cevabım yoktu. Titriyor ve ağlıyordum ama sonra sakinleşmiştim. Eğer güçlü olmazsam kaldırmazdım bu korkuyu. İçimde verdiğim bir savaştan sonra kazanan soğukkanlı tarafımdı. Ona uymuş ve her şeyi içimde yaşamaya başlamıştım. Hiçbir şeye tepki vermiyordum. Robot gibi bir oraya yürüyordum bir buraya. Annem Göktuğ'un annesini, babam da Göktuğ'un babasını teselli ediyordu. Doktorlar ameliyata almıştı ve kimse haber vermiyordu. Arada mavi önlüklü hemşireler çıkıyordu ameliyathaneden. Ama kimse konuşmuyordu. Sorularımızın cevabı ölüm sessizliğiydi ve bu bizi daha da kahrediyordu. Ona bir şey olma korkusu beni her salise daha da yok ediyordu ama dışarıya gösteremiyordum. Kulaklarımda, beynimde, kalbimde sadece bu korku vardı.

O sırada içeriden kırklı yaşlarındaki ameliyatı yapan doktor çıktı. Göktuğ'un annesi koşarak doktorun yanına gitti. "Nasıl oğlum Doktor Bey? İyi geçti mi ameliyat?" diye sordu ağlayarak. Bir annenin iç parçalayan sesine karşılık doktor "Sonunda ameliyat bitti. Ama bir gü yoğun bakımda gözetim altında tutmak daha iyi olur. Ameliyat başarılı geçti. Sonuçları uyanınca göreceğiz. Geçmiş olsun" dedi gayet sıcak ve resmi sesle. Göktuğ'un annesi sevinçten ağlamaya başladı ama ardından annemin kollarına düştü. Bayılmıştı. Yaşanan şeyler kolay değildi. Bir anneydi o, evladı neredeyse ölmek üzereyken o sadece kapalı kapılar ardında korkuyla beklemişti. Çaresizce ve ağlayarak...

Herkes derin bir nefes alacakken bayılma olayının olması tekrar kısa süreli telaşa sebep olmuştu. Göktuğ'un annesini gelen hemşireler ayrı bir odaya almış ve serum bağlamıştı. Vücudunun zaten çok yıprandığını, şimdi de tansiyonunun çok düştüğünü söylemişlerdi. Biraz uyumak ona iyi gelecekti.

Peki bana ne iyi gelecekti? Mesela elimi yıkamak ya da kıyafetimi değişmek? Uyumak ve her şeyi unutmak nasıl bir tercihti peki? Ne yapmalıydım ben? Yaşadığım bu şoku nasıl atlatacaktım üstümden? Kimse iu anda benim içimden geçeni sormuyordu. Benim kalbimi ve fırtınalarımı bilmiyordu. Ben ölüyor gibi hissediyordum. Ben boğuluyordum! Saniye saniye daha da bataklığa batıyordum ve boğuluyordum! Ameliyathanenin geniş koridorlarında turlamaktan başka ne seçeneğim vardı benim?

Benim içimden bunlar geçerken "Kızım elini neden yıkamadın?" dedi annem arkamdan. Elime baktım ve sonra dönüp ona baktım. Omuz silktim sadece. Annem şu anda benim sessizliğime sadece bakışlarıyla cevap vermişti. Telaşlanmış bakışlarla... Zorla kolumdan uttu ve birkaç adım ilerimizdeki tuvalete götürdü. Elimi lavaboya doğru uzattı ve "Babana söylüyorum, eve gidip uyuyorsun! Ben de geleceğim ama birkaç saat sonra. Duydun mu beni kızım? İlaçlarını da iç!" deyince kafamı aşağı yukarı salladım. Annem beni kendine çevirdi ve beni silkeledi omuzlarımdan tutup. Sonra da "Gizem, balım yapma böyle! Kendine gel, lütfen!" dedi gözleri dolu dolu. Ama bende tık yoktu. Ben halen daha put gibiydim. Elimi kaldıramıyor ya da bir tepki veremiyordum. Öylece anneme bakıyordum. Dediklerini duysam da anlamıyordum. Annem tuvaletten beni çıkardı ve koltuklara oturttu. Sonra da babamın yanına gidip bir şeyler konuştu. Babamla ne konuştularsa babam bana baktı uzaktan ve koşarak yanıma geldi. Sonra da benim elimden tuttu ve kaldırdı. "Kızım gel hadi eve gidelim! Sen iyi değilsin bir tanem!" dedi. Ayağa kalktım ve yürürken bir anda gözlerim karardı ve midemin bulandığını hissettim. Başım dönmeye başlamıştı, gözlerimin önü iyice kararınca bedenim beni daha fazla taşıyamadı ve yere yığıldım. Duyduğdum son şey ise hemşirelerin sesiydi.

KIRIK AŞK (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin