11. BÖLÜM

75 31 8
                                    

  GÖKTUĞ’DAN…

Sevdiğim kız karşımdaydı. Her şeyim olan ve beni koşulsuz seven sevgilim sonunda yanımdaydı. Onsuz geçen saatler boyunca yaptığım tek şey ona olan hatıralarımı hatırlamaktı. Her şey çok güzeldi onunla. Tüm derdim tasam uçmuştu onu sağlam görünce. Kızgındım aslında her şeye ama onunlayken öfkem kaybolmuştu. Sadece aşka ve özleme bırakmıştı yerini. Onu seviyordum ve onsuz yapamamıştım. Sadece iki gün geçmişti onun kokusu olmadan. Onun gülüşü olmadan… İçime içime işleyen bakışları olmadan… Beni her gün sevdiğini bildiğim kalbi olmadan…

Ona bir şey oldu diye çok korkmuştum. Onu öldürecekler diye iki gündür gözüme uyku girmemişti. Aklımda haberlerde çıkan kadınlar, gencecik fidanlar gelmişti. Onun öldüğü ihtimali bile beni delirtirken ya gerçek olsaydı… Ya onu direkt öldürseydi o adam? Ya psikopat olsaydı? Ya Mert Umut’u yakalamasaydı ve Gizem’e Umut bir şey yapsaydı? Ne yapacaktım o zaman? Nasıl yaşayacaktım onsuz? Her şey yok olsa ne olacaktı bize?

Şimdi ise karşımdaydı hasret kaldığım bakışlar. İpeksi saçlarının kalbimi serinleten kokusu buradaydı. Sürekli gülümseyen ve beni gülümseten kişi buradaydı. Naif sesi buradaydı. Beni ilk kez kendisi öpmüştü. Sonra da utanmış ve hemen geri çekilmişti. Bu ufacık buse bile beni heyecanlandırmıştı.

Kalbimi hızlandırmış, başımı döndürmüştü. Midemde hissettiğim dalgalanmalar onun benim üzerimdeki delici etkisiydi.

Beni öpüp çekildiğinde utandığını anlamıştım. Benim için en tatlı anlarından biriydi bu. Hiçbir zaman unutamayacağım bir an, birkaç saniye. Kısacıktı belki ama dünyalara bedeldi. Bu düşüncelerle halime şükrettim. Onu tekrar görme şansı bana verilmişti. Daha ne isteyebilirdim ki? Onun kılına bile zarar gelmemişti.

Ben onun bana sarılmasının etkisiyle derin bir nefes alırken güneş doğmuştu. Yorgundu ama asla belli etmiyordu. Ağlamıştı biliyordum. Ama kendisi anlatırsa daha iyi olacaktı. Gözlerinden hüzün akıyordu. Bu duyguyu biliyordum. Hüzünle karışık bir vicdan azabıydı. Bir şeyler öğrenmişti belki de. Ama bana belli etmek istemiyordu sanırım.

“Göktuğ baksana bir. Ben seni çok özledim sence insanlar yıllar geçse de birini özler mi? Mesela ben ölsem beni özler miydin? Ya da intihar etsem?” deyince gülümsedim. Çimenlerin üstüne uzanmış ve gökyüzüne bakıyorduk. O hep içindekileri böyle yerlerde dökerdi. Gökyüzü onun huzur bulduğu yerdi. Gökyüzünü görebileceği bir yerde ağlar ya da derdini anlatırdı.

Sorduğu sorudan ne demek istediğini anlamıştım. Umut ve ailesinin yerine kendisini koymaya çalışıyordu. Vicdanını rahatlatmak istiyordu. Yapmak istediği şey, söylediği şey ve ses tonu bunu ele veriyordu. Zaten asla saklamak gibi bir derdi yoktu. Benim kolumda uzanmıştı, ona çevirdim bakışlarımı. Acı dolu bir sesle “Sen özlemez miydin beni hiç? Acı çekmez miydin? Canın acımaz

mıydı?” dediğimde bana dönmüştü. Gözlerinin içindeki o acı veren duygu benim de canımı yakıyordu. “Özlerdim hem de çok… Peki ben bir hata yapsam ve bunu senden yıllarca saklasam? Ben seni sevip başka birisine zarar verseydim ne yapardın?” deyince içim acımıştı. Babama yapacağım şeyi ona da mı yapardım acaba? Ona aynısını yapabilir miydim? Babama kinliydim ama ona… Bana en kötü günlerimde yardımcı olan bu küçük kalpli kıza? Yapabilir miydim ona da aynı şeyi? Cevabım ne olurdu? Bilmiyordum. O böyle bir şeyi yapsa durumum ne olurdu ya da ne yapmak isterdim?

KIRIK AŞK (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now