Bir

9.6K 177 5
                                    

Medya - İbrin Arca

Bölüm Bir : Hata

On sekiz yıllık hayatım boyunca ne zaman 'daha fazla' ne olabilir dedikten sonra hep daha fazlasını yaşamıştım. Hayatın hep güzel yerlerine bakmaya çaılışmış,daima pozitif olmuş ve hep en berbatları ile karşılaşmıştım.

Daha yedi yaşındayken anne ve babamın ölümlerini görmüştüm. Daha küçücük yaşımda ölüm en olmadık anda çıkıp tanıtmıştı kendini bana. Mardin'deki yedi yıllık yaşamım,annemlerin ölmesi ile son bulmuştu. Teyzem beni alıp büyütmüştü. Bana aile olmuştu. Kuzenlerimle kuzenden çok,kardeş olmuştum. 18 yaşındaydım şimdi. Teyzem,eniştem ve Arın benim ailemdi. Onlar olmasaydı ne olacağımı asla düşünemiyordum.

Arın'ın uzattığı zeytini alıp ağzıma attım. Dershaneye gidecektik ama gitmek istemediğimiz için oyalanıyorduk. Ardın,benden birkaç ay büyüktü. Abimdi,kardeşimdi,yeri geldiğinde babam,yeri geldiğinde kuzenimdi. Arın benim her şeyimdi kısaca. "Siz hala oturuyor musunuz?" diyerek mutfağa giren teyzem bize en öldürücü bakışlarını atınca komutanını görmüş asker edasıyla ayağa dikildi. "Teyze valla çıkıyorduk." dedim hızlıca. Teyzem 'ben bunu yemem' bakışı atınca yutkundum. "Derhal dershaneye. Sene sonunda o sınavı kazanamayın evden atarım sizi!" diyerek cırladı bize. Önce Arın,sonra ben hızlıca mutfaktan çıkıp çantalarımızı aldık ve evden çıktık.

Her ne kadar evden atarım desede teyzem sınavı yine kazanamadığımızda canınız sağ olsun diyip sımsıkı sarıyordu bizi. Lise sondayken de aynı şeyleri yaşamıştık. Mezuna kalma kararımıza ise kimse karışmamıştı. Teyzem ve eniştem her daim arkamızdaydı. Çok güzel hissettiriyorlardı bize.

Tanıdığım en güçlü kadındı teyzem. Anneannem ve babaannemlerin itirazlarına aldırmadan almıştı beni yanına. 'Ben bakacağım ablamın emanetine' diye bağıran sesi kulağımdaydı hala. Anneannemlerin o kocaman aşiretine meydan okumuştu. Mükemmel bir kadındı o.

"Anneme yakalandığımıza inanamıyorum." diyerek mızmızlandı Arın. Otobüs durağına giderken yaptığımız konuşmalardan biriydi. Eksiksiz hergün yapardık bu konuşmayı. "İşe gitmek için kalkıyor kadın dokuz buçukta be!" diyerek huysuzlandım. Sekizde derse girmemiz gerekirken,bizim derse girmemiz hep onu buluyordu. "Hergün kızmaktan asla usanmıyor annemde ha." diyerek yeniden huysuzlandı. Sarı saçlarına elini atıp yüzünü buruşturmuştu. Koluna girdim. "Asla usanmayacak kuzen." diyerek esnedim. Altıda kalkıp eniştem ile kahvaltı yapıyorduk. Teyzem bizi kahvaltı masasına oturmuş görünce uyumaya geri gidiyordu. Bizde tabi saatlerce masada kalmaya devam ediyorduk.

"İlk ders neydi be?" diyerek hatırlamaya çalıştım. "Ne zaman benim eşit ağırlık olduğumu kabul edeceksin Arca?" dedi Arın 'beynine tüküreyim' bakışları eşliğinde. "Lan sen neden eşit ağırlıksın?" diyerek cırladım. Bu da rutin konuşmalardandı. "Gerizekalı." diyerek beni bırakıp gelen otobüse bindi. Gülerek peşinden bindim. Kartlarımızı basıp boş olan koltuklara oturduk. "Akşam çıkıyoruz. Unutmamışsındır inşallah?" diyerek bakışlarını bana çevirdi en sevdiğim kuzenim. "Tamam be unutmadım. Özledim zaten salakları." diyerek leyla moduna büründüm. Lise arkadaşlarımız ile buluşacaktık. Arkadaş gurubumuz ortaktı,o yüzden her buluşmaya beraber gdiyorduk. Ben bazen gitmeye üşensem bile Arın saçlarımdan süürkleyerek götürüyordu beni.

Altı kişiydik. Bizim dışımızda Leyla vardı. Sarışın afetti. Ve Üsküdar üniversitesinde okuyordu. İkimizden başka kız yoktu zaten. Leyla'nın dört buçuk yıllık manitası Selim vardı. Kumraldı ve ağır abiydi. Ama seviyorduk bu halini ki zaten bizim yanımızda çocuk oluyordu. Batuhan vardı. KIvırcığımdı ve yaptığım her saçma sapan harekete ortak oluyordu. Ve son olarak Emirhan vardı. Onunda Batuhan'dan farkı yoktu. Leyla dışında hepimiz mezuna kalmıştık. Emirhan ve Selim tıp okumak için mezuna kalmışlardı tabi. Leyla ise adli tıp okuyordu. Biz üçümüz ise boş gezenin boş kalfasıydık.

Dershaneye gelince otobüsten inip dershaneye giriş yaptık. Vedalaşıp sınıflara doğru yürüdük. Hayatımdan memnundum. Başıma kimsenin yaşamak istemeyeceği şeyler gelsede,bazen yoruldum dayanamıyorum moduna bürünsemde mutluydum. Yanımda asla bırakmak istemeyeceğim insanlar vardı.

Mardin - Sayarlar Avukatlık Bürosu

"Dershaneye giriş yaptı abi." diyen ses ile kafa salldı genç adam. İntikam için yanıp tutuşan bedeni huzura ereceği için mutluydu. "Peşini bırakmayın. Bu gece halledeceğim." diyerek telefonu kapattı ve arkasına yaslandı.

Annesinin intikamını,onu öldüren iki kadından alacaktı. Biri ölmüştü,kurtulmuştu. Ama diğeri kutulamayacak ve onun canını alacaktı. İntikam dolu gülümsemesiyle babasını aradı. "Baba,karın Acar'lara gidebilir." dedi usulca. Derin nefes aldı yaşlı adam. Oğlunun intikam uğruna yıllarca kendini yıpratmasına dayanamıyordu." Tamam oğul." diyerek daha fazla konuşmamak için kapattı telefonu. Daha fazla konuşsa dur diyecekti. Kavga edeceklerdi. Yorulmuştu yaşlı adam. Ve üzülüyordu. Gerçekleri söyleyemediği oğlunun,suçsuz bir kızın canını yakacağı için üzülüyordu. "Hayırlısı olsun." dedi usulca. Oysa içinde oldukları durumun hiçbir hayrı yoktu.

İstanbul - Akşam

Yorgunlukla eve gelen Revan Hanım usulca koltuğa oturdu. Arın ve Arca'nın evde olmadadığını biliyordu. Yarın akşama kadarda gelmezlerdi. Yarın pazar olduğu için ses çıkarmamıştı. Uzun zaman olmuştu arkadaşları ile doya doya vakit geçirmeyeli,kıyamazdı zaten ses çıkarmaya.

Odasına çıkıp hızlıca üzerini değiştirdi. Kocasına yemek hazırlayıp sakin bir akşam geçirebilirlerdi. Gülümsedi. Sakin bir akşam fikri bile mutlu etmişti onu.

Telefonun sesinin odaya dolmasıyla gülümsemesi yüzünden düşerken. Kalbine bir ağrı saplandı. Ekranda gördüğü isim,hayra alamet değildi. Hızlıca açtı telefonu. Ayakları onu taşıyamadığı için,yatağın ucuna çökmüştü. "Efendim?" dedi usulca. Hasret Acar,bir şey olmaığı sürece aramazdı Revan'ı. Anne kız ablasının ölümüyle bırakmışlardı çünkü. Ya da onun ölümünden sonra mı bırakmışlardı? Kestiremedi.

"Arca,onu istiyorlar. Ölür dedi. Vermezsek onu da Arın'ı da öldürecekler." dedi yaşlı kadın hıçkırıkları arasında. Şaşkınlıkla kalakaldı kadın. Kalbinin ağrısı tüm göğüs kafesine yayılırken kafasını iki yana salladı. "Hayır kızımı vermem onlara." diyerek bağırdı. "Ölecekler Revan!" diye bağırdı kadın. Torunlarını canı gibi seviyordu. Dayanamazdı onlara bir şey olmasına. "Yapamazlar çocuklarıma bir şey. Olmaz ana. Yıllardır yapmadığın analığı yap şimdi! Uzak tut onları çocuklarımdan!" diye haykırdı ve telefonu kapatarak ağlamaya başladı.

Suçsuzlardı. Tek suçları öfkelerine yenik düşmekti. İzin veremezdi. Kızını o aileye gelin diye veremezdi. Sağ bırakmazlardı ki onu. "Olmaz." diyerek Arca'yı aradı. Telefon çalarken toparlamaya çalışmıştı kendini. "Efendim teyzoş?" diyerek telefonu neşeyle açtı Arca. Gülümsedi kadın rahatlıkla. İyiydi.

"Nasılsınız meleğim?" dedi sakince. Ağladığını belli edip gecelerini mahvedemezdi çocukların. "Harikayız teyzoş. Selamları var bizimkilerin." diyerek neşeyle cıvıladı. "Sende selam söyle. Kapatıyorum ben,dikkat edin kendinize." diyerek telefonu kapadı hızla. Kafasını kaldırıp kapı eşiğindeki kocasına baktı. "Alacaklar onu bizde." dedi usulca. Ama vermezdi ki. Veremezdi.

İbrin | ilklerWhere stories live. Discover now