İki

5.3K 148 3
                                    

Bölüm İki : Evlilik

"Hayatta olmaz." diyerek Arın itirazlarını sıralamaya devam etti. Batuhan ile yavru köpek bakışları atmaya başladık. "Ya Arın hiçbir şey olmaz saçmalama lütfen." dedim dünyalar tatlısı ses tonumu kullanarak. "Ya adam sapık çıkarsa? Katil? Böbreklerinizi çalıp satarsa? Ya sizi takip edip damatlık giydirip kafanızı koparak uçaktan aşağı atarsa?" diyerek Emirhan felaket tellalığını yapmaya başladı yine. Batuhan ile göz devirdik. "Ya kalk Batuş. Size mi soracağım be ezikler." diyerek ayaklandım. Batuhan sinsi gülümsemesini atarken benimle birlikte ayağa kalkmıştı. Kolla girip ilerideki adamın yanına gittik. Adam dertli gibiydi. Ve bizde derdine derman olup eğlendirecektik.

Telefonumun mesaj sesi ile durdum ve şortumun cebinden telefonumu çıkardım. Tanımadığım numaraydı.

0552... : Sakın yapmayı düşündüğün şeyi yapma!

Kaşlarım çatıldı. Batuhan telefona eğildi. Onunda kaşları çatılmıştı. "Kim lan bu dangoz?" diyerek etrafa bakındı. Bende ona uydum. "Bu çok saçma anasını." diyerek yeniden telefona döndüm.

Arca : Sen kimsin?

Hızlıca sormuştum. Numaram yakın çevrem dışında kimsede yoktu. Kimdi bu şimdi? "Kızım çok şey oldum ben gel çocukların yanına gidelim. " diyerek kolumdan tutup yürüdüğümüz yolu geri döndürdü. Çocukların oturduğu bankın karşısına,yerdeki yerimize oturduk yeniden. "Biri mesaj attı." dedim direk. "Kim?" dedi Selim direk. Aramızdaki baba figürüydü. "Bilmiyorum ki." dedim. Telefonum yeniden titredi.

0552 : Çok yakında öğreneceksin İbrin.

Kaşlarım çatıldı. Bana kimse İbrin demezdi. Kimdi bu? "Ay çok gerildim." diyerek içimdeki sıkıntıyı dışarı vurdum. Arın telefonu elimden çekti ve mesaja baktı. "Kim lan bu dalağını siktiğim?" diye bağırdı. Telefonumu sıkı tutmasıyla elinden çektim. "Kibar ol öküz. Bebeğim o benim." diyerek konuyu dağıttım. Ayda yılda bir toplanmıştık ve ben bunu bozamazdım.

Konu hepimiz için başka bir zaman açılmak üzere rafa kalkarken kendimi düşünmemeye zorlamıştım. Tüm gece sohbet edip saçma sapan şeyler yaptıktan sonra pazar sabahı dağılmıştık. Yine akşamlayacaktık ama pazar kahvaltısı çocukların aileleri için önemliydi. Uykusuzlukla eve girdik. Ev sessizdi. Saat daha yediydi gerçi. "İyi geceler kuzen." Diyerek Arın'ın yanaklarını öptüm. Saçlarımı karıştırdı. "İyi geceler güzelim."

Sonra ise odalarımıza çekilmiştik. Pijamalarımı giyer giymez yatağa yatıp gözlerimi kapattım.

"Arca. Kalk güzelim."

Teyzemin sesi ile gözlerimi usulca açtım. Kızarık gözlerle bana bakan teyzeme baktım usulca. Ağlamış mıydı? Doğruldum hızla.

"İyi misin teyze?"

"İçeriye gel meleğim. Konuşmamız gerek şeyler var." diyerek beni odada merakla bıraktı ve gitti. Hızla yataktan kalktım. Saat dörttü. Banyoya koşup yüzümü yıkadım ve salona geçtim. Anneannem ve dedem buradaydı. Kaşlarım havalandı.

Bayramdan bayram görüşürdük sadece. Oda biz istiyoruz diye götürürdü teyzem. İstanbul'a hayatta gelmezlerdi. Bir sıkıntı çöktü içime. Bir şey olmuştu. "Arcam." diyerek anneannem kalkıp bana sarıldı. Arın'da benim kadar şaşkındı. Sarıldım. Dedemin elini öptüm ardından. Sonra ise Arın diğer tekli koltuğa oturdum. Anneannem ve dedem üçlü koltukta,teyzem ile eniştem ise ikili koltuktaydı. "Başlasanız mı artık?" dedi Arın. Ne olduğunu o da benim kadar merak ediyordu.

Hepsinin yüzünden düşen bin parçaydı. Anneannem ve teyzemin gözleri kızarıktı. Arın elime uzandı. Uzanıp elini tuttum. "Arca,torunum." dedi dedem söze başlayarak. Ona döndüm. Dedemden korkardım küçükken,şimdi ise seviyordum sadece. Küçükken beni sevdiğini belli etmezdi ama şimdi ediyordu. "Evleneceksin." dedi direk. Şaşkınlıkla bakakaldım.

"Komik şakaydı. Hadi bize ev aldığınızı söyleyin." dedi Arın dahil olarak. Hepsinin bakışları kanımı dondurmuştu. Şaka değildi. Ama öyle olması lazımdı. "Şaka değil mi?" dedi sonra Arın. Konuşamıyordum. Lal olan dilim,engel oluyordu. Olamazdı. Kabul edemezdim böyle bir şeyi. Yahu ben daha okuyordum. Evlenmek neydi? Ayrıca görücü usulü evlilik mi kalmıştı?

"Şaka değil." dedi eniştem. Dolan gözlerimi ona çevirdim. Razı mı olmuşlardı? Kurtulmak mı istiyorlardı benden? Teyzem,izin vermezdi ki. Bırakmazdı beni. "Baba siz dalga mı geçiyorsunuz bizimle?!" diye bağırdı Arın ayaklanarak. Kolunu tuttum sakin olması için. Olmadı. Göz yaşlarım akarken ne yapacağımı bilmiyordum. "Nasıl kabul edersiniz? Ya nerden çıktı bu? Kafayı mu yediniz lan siz?!" dedi bağırarak. "Arın yükseltme sesini." diye uyardı eniştem. Susmadı Arın. "Bu kızı vermem kimseye. Kardeşim o benim! Benim kardeşim kendi istediği adamla evlenecek. Üniversite okuyacak o daha! Yok evlenmek falan!" diye bağırdı ve hızla salondan çıktı. Dış kapının kapanma sesi gelince hızla oturduğum yerden kalkıp odama çıktım. Kapıyı kitledim hızla.

Kabul edemezdim. Evlenmek neydi? Olmazdı. Neden evlenecektim? Açıklama lazımdı. Pencereyi açtım derin nefesler almak için. Aldığım nefesler yetmiyordu. Canım yanıyordu. Nasıl kabul ederlerdi bunu? Olmazdı.

Saatlerce ağladım. Rüya olmasını diledim. Olmadı. Göz yaşlarım ardı arkasına kesilmeden akmaya devam etti. Telefonum titreyince Arın olmasını dileyerek elime aldım. O numaradandı. Video göndermişti. Kaşlarım çatılırken videoyu açtım. Arın vardı. Yüzü gözü kan içindeydi. İçim acırken mesajları okudum.

0552... : Kuzenini kurtarmak senin elinde.

0552... : Eğer kabul etmezsen ölecek.

0552... : Kuzeninin senin yüzünden ölmesini istemezsin değil mi İbrin?

"Arın!"

Teyzemin bağırması ile ayağa kalktım. Telaş tüm bedenimi ele geçirmişti. Arın'a bir şey olmasına dayanamazdım. Göz yaşlarım artarken hızla numarayı aradım. İkinci çalışta açtı. "Onu rahat bırak. Kabul ediyorum." dedim ağlayarak. Güldü. "Aferin İbrin. Kuzenin bir saate evin önünde olur." dedi ve sustu. "Görüşürüz müstakbel karıcığım." diyerek telefonu kapattı.

Cehennem gibi bir saatin ardından mahalle giren araba İle koşarak odamdan çıktım ve salondaki bakışlar eşliğinde kapıyı açtım. Arın yatıyordu. "Enişte!" diye çığlık attım. Göz yaşlarım Arın'ın kanlı suratına akarken eniştemler kapıya gelmişti. Teyzem bayılırken gözüm sadece Arın'daydı. Benim yüzümden bu hale gelmişti. Nasıl affedecekti beni? O beni affetse,ben nasıl affedecektim kendimi?

"Kabul ettim." dedim usulca. Teyzemin başındaki anneannem bana döndü usulca. Dedem ve eniştemin bakışlarını da çekmiştim. "Evleneceğim." dedim ve Arın'ın kaşına yara bandı yapıştırdım. Alnını öptüm son kez. Ardından odama çıktım. Yatağa oturup ağlamaya başladım yeniden. Nasıl bu kadar berbat olabiliyordu her şey? Daha birkaç saat önce mutluydum oysa.

"Arca'm." dedi eniştem yanıma otururken. "Özür dileriz. Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu." dedi. Ağlıyordu. Benim yüzümden. Yıkılmaz olan o adam,yıkılmıştı. "Yapma enişte." dedim hıçkırıklar eşliğinde. Eniştem,güçlüydü. En az teyzem kadar güçlüydü. Şimdi ise ağlıyordu. Benim yüzümden hemde. "Nasıl affedeceksiniz beni?" dedim devam ederek. "Benim yüzümden geldiğimiz hala bak." dedim sonra. Sıkıca sarıldı bana.

"Senin yüzünden değil güzel kızım." dedi saçlarımı severken. Başımı göğsüne gömdüm. Benim yüzümdendi. "Sen bizi nasıl affedeceksin?" dedi sonra. "Ben size asla kızmam ki. Siz benim canımsınız." dedim ağlayarak. "Siz varsınız sadece. Düştüğümde,ağladığımda. Güldüğümde. Yıkıldığımda siz ayağa kaldırdınız beni." diyerek devam ettim. Asla kızamazdım onlara.

"Seni seviyoruz kızım. Affet bizi. Keşke yapabileceğimiz bir şey olsa." dedi ağlayarak. Güldüm. "Aman enişte. Bırak kendi başına belayı kendi aldı. Çeksin bakalım. Ayrıca üç güne kalmaz boşar beni. Benden bahsediyoruz yani." dedim içten olmayan bir şekilde gülerken. Güldü eniştem. Sahteydi gülüşü.

Aklımda tek bir soru vardı. Neden?

Neden yaşıyordum bunları? Neden yaşıyorduk? Bize bunları neden yaşıyordu? Ne istiyordu?

İbrin | ilklerWhere stories live. Discover now