yirmi

3.2K 100 0
                                    

Bölüm Yirmi

Ertesi sabah alarm sesi ile kalkmıştım. Hızlıca duşa girip bornozum ile mutfağa indim. Üzerimde bir yorgunluk vardı. Olaf peşimden gelmişti. İkimize de süt kattım. Sakince sütleri içtik. Olaf evde dolanırken bende odaya geri çıktım.  Siyah taytımı üzerime giyip hava soğuk olduğu için peluş sweetimi giydim.

Beyaz kutup ayılı sırt çantamın içine gerekenleri kattım saçımı ikili mısır örgüsü yaptım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Beyaz kutup ayılı sırt çantamın içine gerekenleri kattım saçımı ikili mısır örgüsü yaptım. Kapşonu kafama geçirip siyah topuklu botlarımı alıp aşağı indim. Olaf'ı da alıp hızlıca evden çıktım.

Olaf'ı evde tek bırakmaya gönlüm razı olmuyordu. Kafeye gelince herkese selam verip işe giriştim. Kapşonu kafamdan indirmemiştim. Üşüyordum. "Hava iyi." dedi Yıldız abla elini alnıma katarken. "Hı senin ateşin var!" dedi telaşlı bir şekilde. "Iyiyim ben." diyerek mızmızlandım. "Nah iyisin." diyerek beni soyunma odasına çekti. Sweetimi çıkarıp askılı badi giydirdi. Soğuk tenime işlerken titredim. "Gel hastaneye gidelim." Diyerek çantamı aldı. "Abla valla iyiyim." diye söylendim. Kolumu tutup sürüklerken son anda almıştım sweetimi.

Hastaneye gidince serum yedim ve ilaç yazdılar. Kendimi hasta gibi hissetmiyordum oysa. "Üzüntüden hasta olma tabirine inanabilirsiniz." dedi doktor elindeki dosyaya bakarak. Yıldız abla ile göz göze geldik. "İsterseniz bir psikiyatri servisine yönlendirebiliriz?" diyerek devam etti. "Gerek yok." dedim hızlıca. Doktor bir şeyler söylerken telefonum çalınca Yıldız abla telefonum ile dışarı çıktı. "Hiç hasta olmazdım ben." dedim kısık sesim ile. "Beynini çok yormuşsun. Artık bir şeyleri kafaya takmayı bırakman lazım." dedi doktor samimi bir şekilde. Zorla gülümseyerek kafa salladım. "Üzüntüden diyorsunuz yani?" dedim emin olmak istercesine. Kafa salladı. Dosyaya geri çevirdi bakışlarını. "Rodos Sayar'ı tanıyor musun?" dedi sonra merakla. Ardından dikkatlice baktı yüzüme. "Sen onun karısısın. İlk karısı." diyerek devam etti. Bir şey demedim. "Şimdi anlaşıldı." diyerek üzgün bir şekilde baktı bana. "Ondan değildir." diyerek geçiştirdim. "Ah evet. Birde düzenli beslenmen lazım." dedi. Kafa salladım. Geçmiş olsun diyerek çıktı. Kırk beş dakikanın ardından hastaneden çıktık. "Kaynanan seni yanında istedi. Oraya gidiyoruz." dedi Yıldız abla. "Olmaz." dedim mırıldanarak. Üzgün bir şekilde baktı suratıma. "İtiraz istemiyormuş." dediğinde bir şey demeyip kafa salladım. Sweetimi badinin üzerine giymiştim. Kapşonu kafama taktım yeniden. Konağa gelince Yıldız abla gelmek istemedi. Ona Olaf'ı bana göndermesini söyleyip teşekkür ettim ve indim arabadan. Yıldız abla,ablam gibi olmuştu. Tanıdığım en mükemmel insandı. "Kızım!" diyerek kapıyı açıp bana sarıldı Nazenin teyze. Kollarımı ona doladım yorgunca. "Çok endişelendim." dedi şevkatla. Gülümsedim minnetle. "Iyiyim ben anne." diyerek botumu çıkardım. "Gel oda hazırladım sana. Yat dinlen biraz. Çorba yaptım. Onu getireyim bende." diyerek içeriye itti beni.

"Zahmet etmeseydin anne." dedim ona uyarak. "Ne zahmeti Arca? Sen benim kızımsın." dedi. Kocaman gülümsedim. Merdivenden çıkarken Elif ile karşılaşmıştım. Nefret ile baktı bana. Umursamadım. Nazenin teyze bir odaya soktu. Burnuma Rodos'un kokusu dolunca kalbimde bir şeyler hareket etmeye başladı. "Sen yat burada. Ben hemen geliyorum." diyerek telaşla gitti. Yatağa yaklaşıp yastığı burnuma götürdüm. Onun kokusuydu. Gözlerim dolarken derin bir nefes aldım. Odanın kapısı açılınca yastığı bıraktım. Elif nefret ile girdi odaya. "Şimdide kocama yaklaşmak için hasta numarası mı yapıyorsun?" dedi iğrenç sesi ile. "Beni kendin ile karıştırma." dedim düz bir şekilde. "Yalan mı?" diyerek yaklaştı bana. "Önce evde biri var dedin,şimdi de hastayım diyorsun." diyerek devam etti. Hızla yerimden kalkıp yaklaştım ona. Başım dönse de takmadım. "Ben ona yaklaşmak isteseydim sen şuan burada olmazdın. Ne dediğine dikkat et." diye yükseldim. Alayla güldü. "Kocamdan uzak dur. O benim. Beni seviyor. Seni değil." dedi. Alayla güldüm. "Kocanı istediğimi mi sanıyorsun. Ayrıca unuttuğun bir şey var. Onun resmi nikahlı karısı benim."dedim alayla. Sustu. O anda elinde tepsi ile Nazenin teyze girdi odaya. "Ne oluyor?" dedi sert sesi ile. "Elif geçmiş olsun diyordu." dedim konuyu geçiştirerek. "Yat kızım sen hastasın." diye yatağa yatırdı beni. Dediğini yapıp Rodos kokan yatağa uzandım. Nazenin teyze çorbayı içirmeye başladı. Elif bir süre nefretle bana bakıp ardından gitti odadan.

Çorba bitince uykum gelmiş ve Nazenin teyzenin verdiği ilaçları içip uyumuştum. Akşam yemeği için geri uyandım. Daha dinç hissediyordum. Nazenin teyze ile gülerek aşağı indik. Herkes masadaydı. Yenge diyerek Eslem koşup kucağıma atladı. Onu öperek kucağıma aldım. "Hoş geldin kızım. Geçmiş olsun hasta olmuşsun." dedi Kadir Bey Amca. Elini öpüp sofraya oturdum. "Sağol baba. Daha iyiyim şimdi." dedim gülümseyerek. Elif ve Rodos'un bakışları üstümdeydi. "Geçmiş olsun Arca." dedi Yiğit samimiyetle. "Teşekkür ederim." dedim tatlı bir şekilde. Gülerek sohbet etmeye başladık. Yiğit bile samimi davranıyordu bana. Rodos ve Elif ise kendi aralarında konuşuyordu. Yemeğin ardından çay içtik. "Ben gideyim artık geç oldu." diyerek Kadı Bey Amcata baktım. Ondan önce Nazenin teyze itiraz etti. Ona iyi olduğumu söyleyip zor ikna ettim. Yiğit bırakacaktı. Çantamı alıp botumu giydim ve kapşonumu kafama taktım. Telefonum çaldı ardından. Emre'ydi. "Efendim?" dedim Yiğit ceketini giyerken. "İyi misin?" Dedi merakla. "Iyiyim. Sen nasılsın?" dedim normal bir şekilde. "Harika. Sen yoktun bir şeyler oldu." dedi neşe ile. "Düşündüğüm şey mi?" dedim heyecan ile. Yiğit bana bakıyordu. Bir dakika işareti yaptım. "Aynen öyle. Sinsi planlar yapmanıza gerek kalmadı." dedi gülerek. Yerimde zıpladım neşe ile. "Ya Emre çok sevindim. Hayırlı olsun." dedim gülerek. "Sağol fındık. Sana geliyoruz Olaf için. Müsaitsin değil mi?" dedi. "On beş dakika sonra evde olurum. Müsaitim yani." dedim hızlıca. Vedalaşıp kapattık telefonu. Yiğit ile çıktık evden. Arabaya bindik.

Bir süre sessiz kaldık. "Abim, çok üzüyor seni değil mi?" dedi buruk bir şekilde. "Alıştım." dedim yalan söylemeyerek. "Özür dilerim Arca." dedi. Gülümsedim. "Sen bir şey yapmadın. Boşver ben hallediyorum." dedim sahte bir neşe ile. Gülümsedi. Yiğit ilk kez bu kadar çok konuşmuştu benimle. "İyi olmanı her şeyden çok istiyorum. Ama merak etme. Sende mutlu olacaksın." diye devam etti. Bir şey demedim. Eve gelince davet etsemde gelmedi. Veda edip arabadan indim ve eve girdim. Çantamı ve ayakkabımı kenara katıp hızla ışıkları açtım. O anda kapı çaldı. Sekerek gidip açtım kapıyı. "Hoş geldiniz." dedim neşe ile. Rodos'un bal rengi gözlerini görünce yüzümdeki gülümsemeyi sildim hızla. "Sen miydin?" dedim düz bir şekilde. "Başkasını mı bekliyordun?" dedi aynı şekilde. "Arkadaşlarım gelecek." dedim rahatça. Bir şey demeden içeri girdi. Göz devirip kapıyı kapattım. "Niye geldin?" dedim sakince. "Bir kaç dosya kalmış onlara bakacağım yukarıda." dedi. Bir şey demeyince yukarı çıktı. Derin bir nefes alıp eski neşeli halime döndüm ve çalan kapıyı açtım. "Oğluşum." diyerek Olaf'ı Eren'in kucağından aldım. Sarıldık sıkıca. "Sizde hoş geldiniz." Dedim neşe ile. "İlk önce bizimle konuşman lazımdı." dedi Eren huysuzca. Gülerek onları içeri davet ettim. Sohbetin ardından İpek ile kahve yapmaya gittik. "Mutlusun bakıyorum?" dedim neşe ile. Kafa salladı. "İlk kez bu kadar mutlu oldum. Ama..." diyerek sustu. "Ama?" dedim merakla. Yüzünü buruşturdu. "Birinin öğrenmesinden korkuyorum. Babam duyarsa sağ bırakmaz beni." dedi üzgünce. Ellerini tutup destek olmak için sıktım. "Senin arkanda Emre var. Siz birbirinize destek çıkarsınız. Bir şey olmaz." dedim şevkatla. "Olmaz değil mi?" Dedi çocuk gibi. Kafa salladım. Kahveleri alıp içeri geçtik. Neşeli sohbetin ardından Eren bize zorla fal kapattırdı. Yengesinden gelen bir yeteneği olduğunu söylüyordu. "Abo bak sen evleniyorsun kız!" dedi elindeki fincana bakarken. "Kız zaten evli salak." dedi Emre. Eren göz devirdi. "Bak burada yılan var. Baş harfi de Emre." dedi ciddiyetle. Emre sinirle kafasına vururken biz güldük.

Neşeli sohbetlerin ardınan evlerine gitmişlerdi. Yorgunca yatağıma yattım. Rodos çalışma odasında çıkmamıştı daha. Gözlerim yavaşça kapanırken uykunun kollarına bıraktım kendimi.

Yazardan 

Genç adam hızlıca odadan çıkıp üst kata çıktı. Babası zorla göndermişti. Hasta diye başında kal demişti. Bu kızı üzmesinin ardından kendini berbat hissediyordu. Masada öyle hasta hasta otururken bir şey diyememek canını sıkmıştı. Yatağa yaklaşıp uyuyan kıza baktı şevkatla. Başka biri olmasını isterdi. Başka biri olsaydı eğer karşısındaki bu kıza hayatını adardı. Şimdi ise ona uzaktan bakmak dışında bir şey yapamıyordu.

Onun canını acıtmak ağır geliyordu artık Rodos'a. Kendinden nefret ediyordu. Her şeyi bırakmak istiyordu,ama olmuyordu. Daha kötüsünü yapmak isterken aklına Arca'nın gözleri geliyordu. Yapamıyordu. Olduğu yerde sayıyordu. Ne aklına ne kalbine söz geçiriyordu.

"Bir gün arınıp geleceğim sana." dedi kısık ses ile. "Ne annem ne de başkası olacak aklımda. Sadece sen olacaksın." diyerek devam etti. Ayağa kalkıp kızın dudaklarına usulca bir öpücük kondurdu.

"Umarım o gün geldiğimde beni affedebilirsin İbrin."

İbrin | ilklerWhere stories live. Discover now