9

5.8K 388 10
                                    


Hepinize iyi okumalar!

"Hangi morlukları kapatacaksın bakalım?"
Bu sinsi her yerden fırlamak zorunda mıydı? Yüzündeki gülümseme içimde onu parçalama isteğini kabartıyodu.
"Ne morluğundan bahsediyosun Hyemin?"
"Şu boynundakiler, hani Jungkook'un bahsettikleri. Yoksa Jungkook mu yaptı onları?"
"Bilmediğin şeyler hakkında konuşmasan"
"Aslında gayet açık duruyor ama. Jungkook'un bu yönlerde de kölesi olduğunu bilmiyodum açıkcası" muzipçe kıkırdadı.
"Seninle daha fazla muhattap olmak istemiyorum" diyip ilerlemeye başladım. Arkamdan "Okulda görüşürüz" diye bağırdı. Karnımda hissettiğim endişe hissiyle eve girdim. Okula yaymazdı dimi? Cevabı öğrenmek için ertesi günü beklemek zorundaydım.
Uzun bir bekleyiş sonrası pudrayla morluklarımı kapatıp okula gitmek üzere evden çıktım. Hyemin'in birazda olsa kişilik sahibi olmasını umut ediyordum.
Evden çıkıp hızla okula doğru yol aldım. İçeri girdiğimde okul kalabalık değildi. Sınıfta bir kaç kişi vardı. Sırama oturdum ve kafamı masaya koyup dersin başlamasını beklemeye başladım. Hyemin'i düşünmek midemin kasılmasına neden oluyordu. Öğretmenin gelmesiyle kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Dik dik bakan gözlerle karşılaşmayınca içimi ferahlatıp kitabımı çıkardım. Jungkook yine gelmemişti ve bu beni aynı anda hem rahatsız hemde rahat hissettiriyordu.
Son derse kadar sınıf kapısının yanına bile yaklaşmadım. Son zil çaldığında çantamı kapıp merdivenlerden inmeye başladım. Yavaş yavaş sınıflar boşalıp koridorlar kalabalıklıklaşmaya başladı. Omzuma aldığım sert bir darbeyle merdivenden az kalsın düşüyordum ki son anda tutundum. Arkama baktığımda kimse umursuyomuş gibi gözükmüyordu. İkinci bir darbeyle zar zor kurduğum dengem yine sarsıldı. Merdivenden inene kadar yanımdan geçen herkes sanki omzuma çarpmaya özen gösteriyordu.
Sağ salim merdivenden inip bahçede yürümeye başladım. Kalabalığın uğultusunda kendi ismimi duyduğuma yemin edebilirdim. Kötü bakışlar arasında okulu terkedip eve doğru yürümeye başladım. Hyemin herkese söylemişti. Bundan emindim. Tedirginlikten midem kasılmıştı. Yarın okula nasıl geri dönücektim? Kızlar beni linç ederdi. Eve girer girmez kendimi duşa attım ve yarın için okula gitmeme yalanları uydurmaya başladım. Ne yazık ki annemi ikna edebilecek hiç bir bahane bulamamıştım. Kasvetle banyoyu terkedip giyindim. Bir şey olmamışcasına güneş batana dek telefonumla zaman harcayıp, sabah olana kadar yataktan çıkmadım.
Alarmın sinir bozucu tınısıyla uyanıp hazırlandım. Okulun yolunda umutsuzca yol alıyordum. Jungkook'un evinin önüne geldiğimde yürüyebilceğim en yavaş şekilde yürümeye başladım. Bir umut onunla karşılaşmayı, okula onunla gitmeyi planlıyordum. Ama nafile. Jungkook'tan eser yoktu. Evi yavaşca arkamda bırakırken gözlerim hala onu arıyordu. Önüme bakmaksızın yürürken sert bir şeye aniden çarptım. Tam düşücekken o şey beni tutup kendisine çekti. Gözlerimi açınca o şeyin Jungkook olduğunu anladım. Beni çekmesiyle fazla yakınlaşmıştık, bunu farkettiğinde kafasını geriye ittirip geriledi. Bu hareketiyle silkinip bende geriledim. Ben saçlarımı düzeltmeye çalışırken alaycı bir ses ile ne yapmaya çalıştığımı sordu.
"Bir gün görmeyince beni özledin mi?"
Cevabım sadece umursamaz bir bakış oldu. Saçlarımı toparlayıp yürümeye başlamıştım, o ise arkamdan beni takip ediyordu. Okula varana dek bu şekilde yürümeye devam ettik, arada hala arkamda olup olmadığını kontrol etmek için arkamı döndüğümde soğuk bakışlarını gözlerime kilitleyip önüme dönene kadar gözünü bile kırpmıyordu. Okulun kapısı görüş alanıma girdiğinde adımlarımı yavaşlatarak onunla aynı hizada yürümeye başladım. Tek kaşını kaldırıp bana baktıktan sonra sessizliğini bozmadan yürümeye devam etti. Bahçeden girdiğimizde üzerime doğrulan çiftlerce gözle beraber mideme kramplar girmeye başlamıştı. Jungkook'a söylemeli miyim söylememeli miyim diye düşünürken okul binasına girmiştik bile.
Bazı fısıltılar fazlasıyla yüksekti ve net şekilde duyabiliyordum. Yüzümün kıpkırmızı olduğunu hissediyordum. Hyemin olayları kendisince kurgulayıp saçma bir hale sokmuştu. Yanımda Jungkook'un olması bile onları susturmaya yetmemişti. Jungkook'un bunları duyduğuna emindim fakat kafasını bile kaldırmamış, duymamış gibi davranıyordu. Gözlerim dolu bir şekilde sınıfa doğru yürüdüm. İkimizde sıraya yerleşince bana bakmaksızın sert bir sesle konuşmaya başladı.
"Biraz yanımda takıldın diye sevgili olduğumuzu mu sandın? Niye herkes bizi konuşuyor?"
Söyledikleri beni şaşırtmıştı. "Cidden benim yaydığımı falan mı düşünüyorsun?"
"Ben yaymıcağıma göre?" Bunu söyledikten sonra bana attığı bakış beni sinirlendirmişti.
"Yah! Beni deli ettiğinin farkında mısın? Benim nasıl biri olduğumu düşünüyorsun?" sinirden kapamayı unuttuğum ağzımla cevabını bekliyordum ama hiç bir şey söylemedi. "Ya sana diyorum!"
Beni duymamazlıktan gelmesi sinirlerimi iyice bozuyordu. "YA JEON JUNGKOOK!" diye bağırınca kafasını sıraya koydu. Çantamı sinirle kapıp sınıftan çıktım. Bunu yaparken ne düşünüyordum bilmiyorum ama şuan gidebilceğim bi yer yoktu. Dolabıma gidip çantamı içine tıktıktan sonra kapatıp zar zor bahçeye çıktım. Okulun arka bahçesine giderken bir grup kız peşime takılıp bağrışmaya başladı. Koşarak çardaklardan birine girip oturdum. Bana yetişip çardağın içine girdiler. Kızlardan biri öne çıkıp Jungkook'la ne yaptığımı sorup bir şeyler daha söyledi. Bu olanlar o kadar saçma gelmişti ki istemsizce kıkırdadım. "Sana bir soru sordum" deyip yumruklarını sıktığında sinir bozucu bir şekilde "Cidden mi?" dediğimde kız kitaplarla dolu çantasını ben ne olduğunu anlamadan kafama geçirdi.

Skool Luv Affair // JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin