10

6.5K 435 45
                                    


İyi okumalar ❤

Gözlerimi açtığımda Jin'in kocaman açtığı gözleriyle beni izliyordu. "Ah sonunda uyandın!" diye çığlık atınca tam anlamıyla uyanmış oldum. Neler olduğu hakkında konuştuktan sonra okula gitmek için yanımdan ayrıldı. Meğer kız çantasını kafama geçirince komaya mı ne girmişim, iki gündür hastanede yatıyormuşum. Zar zor yataktan kalkıp odanın içindeki banyoya girdim ve aynaya baktım. Kıza hakkını vermeliydim, beni iyi benzetmişti. Sağ tarafım tamamen hasarlıydı. Dudağım patlamış, gözüm ve yanağım morarmıştı. Çenemse sıyrık doluydu. Bu manzaraya daha fazla katlanamayıp yatağıma geri döndüm.
Hastaneden çıkarken doktor bir hafta boyunca evden çıkmayıp dinlenmem gerektiğini iyice tembihlemişti. Bende tabiki sesimi çıkarmadan dinleniceğimi söyledim.
Okula gitmeyeli iki gün olmuştu. Eve çıkınca Jin ve Jimin bir daha rahatsız etmemek için ziyaretime gelmemişti, onun yerine mesajla durumumdan haberdar oluyorlardı. Annesiyle beraber Hyemin'de geçmiş olsuna gelmişti. Açıkcası neremle güleceğimi şaşırmıştım. Sanki hiç bir şey olmamış gibi geçmiş olsun deyip bana sarılmıştı. Yüzünü bile görmek istemiyordum, uyucağımı söyleyip annesiyle beraber odamdan çıkmalarını sağladım.
Yatakta telefonumla oyanalarak yatarken birden mesaj geldi.
"Okula ne zaman geliceksin?"
Bu beni sıkıştıran kızlardan biri miydi yoksa? Hıncını mı alamamıştı?
"Sen kimsin?"
"Soruma cevap vericek misin?"
Cevap vermeyince beş dakika sonra yine mesaj attı.
" Durumun nasıl?" Yine cevap vermedim.
"Ya! Sana diyorum. Cevap vermezsen yanına geliyorum."
"Kimsin?"
Bu sefer cevapsız kalan bendim. Kimdi bu? Evime mi gelicekti?
Telefonu yatağımın yanına koyup uyumaya çalıştım. Yarım saat gibi bir süre sonra kapının gıcırdamasıyla gözlerimi araladım. Kapıdan giren Jungkook muydu? Halüsinasyon mu görüyordum? Kapıyı kapatıp yatağın kenarına bir sandalye çekti. Soğuk bakışlarımla onu izliyordum. Ben dövülürken kılını kıpırdatmamıştı, şimdi beni mi merak ediyordu? Oturur oturmaz konuşmaya başladı.
"Ya! Bana ne diye cevap vermedin?"
"Kim olduğunu bilmiyodum çünkü. Sen ne diye evime geliyorsun?"
"Nasıl olduğunu merak ettim"
"Eğer benim arkamda dursaydın durumumu merak etmene gerek kalmazdı"
Sessiz kalmayı tercih etmişti. Başını kaldırmadan halıyı izliyordu. Telefonumu elime alırken gözlerini halıdan çekmiş suratıma kenetlemişti. Bakışları yüzünden rahatsız oluyordum. Suratım berbat haldeydi. Bana bakmasını istemiyordum. Elini suratıma koymasıyla korkudan titredim. Telefon ekranına bakarken dalmış olmalıydım. Baş parmağını çenemdeki ve dudağımdaki yaralarda gezdiriyordu. "Acıyor mu?" yaralarım zaten acıyordu bi de dokunuşları yüzünden kaşınmaya başlamışlardı. Cevap vermeden suratımı çevirdim. Davranışım yüzünden şaşırmış olacak ki eli bir süre havada kaldı.
"Yorgunum, gitsen iyi olacak."
Ağzı açık kalmış bir şekilde elini indirdi.
"Niye böyle davranıyosun?"
"Artık gider misin?"
Yüzündeki şaşkın ifadeyi silip Jungkook haline büründü. Tek kelime etmeden sandalyeyi yerine bırakıp kapıyı çarparak gitti. Evin kapısıda çarpınca duyduğumda annem hışımla odama girdi.
"Ya! Jungkook niye hemen gitti?"
"Jungkook mu? Adını nerden biliyosun?"
"Niye bilmiyim? Hastanedeyken hep yanındaydı. Ben işe giderken bile seni yalnız bırakmadı. Kısa sürede böyle iyi arkadaşlar edinmene şaşırdım doğrusu"
"Sen ciddi misin anne?"
Evet ciddiydi. Hatta beni hastaneye getiren, anneme haber verende oymuş. Yanımdan ayrılmamış, üstelik hastane masraflarında anneme yardımcı olmuş. İçime doğan pişmanlık duygusu ilk dakikadan beni kahretmeye başlamıştı. Demin ona gitmesini söylemiştim. Hatta buna kovmakta denilebilirdi. Ani bir hareketle telefonumu kapıp mesajı açtım. Ne yazıcağımı bilmiyordum. Telefonla bir kaç dakika bakıştıktan sonra yatağa fırlattım. Bu seferde duvarla bakışmaya başladım. Telefonu yine elime alıp aramaya tıkladım. Bir kaç saniye çaldıktan sonra kapadı. İkinciye ve üçüncüye aradım ama yine açmamıştı. Yataktan kalkıp üzerime bir kazak geçirdim. Saçma bir bahane uydurup anneme söyledim. Dinlenmem gerektiğiyle ilgili bir şeyler gevelerken evden çıktım. Merdivenlerden inerken son kez Jungkook'u aradım ama yine cevap vermeyince telefonumu cebime koyup evlerine doğru yürümeye başlattım. Bahçeyi geçip eve girdim. Kapıdan tam giriyordum ki birisi kapıyı açtı. Kafamı kaldırdığımda Eunmi'yle göz göze geldim. Beni görünce bi süre yüzümü inceleyip alaycı bir ifade takındı.
"Yüzünü cidden iyi benzetmişler ha? Dedikleri kadar var"
Kafamı sallayıp yanından geçtim, oda evden çıktı. Yolu bildiğim için hızlıca odasına çıktım. Odasının kapısı açıp içeri girdim. Beni farketmemişti. Yanına gidince birden "Ya!" diye bağırdı, önünü kapamaya çalıştı. Üzerindeki pijama üstü altıyla bir örnek ve ayıcıklıydı. Tam kahkaha atmak için ağzımı açmıştım ki birden gözlerim karardı. Karalık geçtiğinde kendimi az kalsın düşücekken Jungkook tarafından tutulmuş bir şekilde buldum.
"Yah! Doktor sana demedi mi yataktan kalkma diye? Burda ne işin var?"
"Telefonunu açmadın"
"Beni evden kovdun niye açmalıyım?"
"Ya.. O konuda.." diyeceklerimi düşünürken ayıcıklı pijaması gözüme çarptı ve kahkahayla gülmeye başladım.
"Gülmesene!"
Ben gülmeye devam edince üzerindekini çıkarıp kenara attı.
"Yah napıyosun be?"
"Üstümü değiştiriyorum"
Bu çocuk benim yanımda üstünü çıkarmayı alışkanlık haline getirmişti. Dolaba gidip üzerine beyaz sade bir tişört geçirip yine yanıma oturdu.
"Altın hala ayıcıklı" diyip kıkırdadım.
"Onuda mı çıkarmamı istiyorsun?" dedi çıkarıyormuş gibi yaparak.
Tiksintili bir bakış atıp koluna vurunca ters ters baktı.
"Sen niye buraya geldin?"
"İstemiyosan gidiyim" diye kalkarmış gibi yapınca elimden tutup oturttu.
"Ya nereye gidiyosun? Yollarda bayılıp kalmak mı istiyosun? Niye geldiğini sordum sadece"
Beni umursaması hoşuma gitmişti ama belli etmemiştim.
"Şey.. Hastanede yanımda olduğunu öğrendim de. Teşekkür etmek istedim"
"Sorun değil"
"Tamam. Ben gidiyim o zaman"
"Daha demin demedim mi bayılıp kalırsın diye. Seni bırakamam şimdi otur şurda. Ayrıca bana öyle bakmayı bırak"
Son dediği beni utandırmıştı çünkü onu ayıcıklı pijamasıyla fazla tatlı bulmuştum. Gözlerimi üzerinden çekemiyordum. Televizyona dönüp cevap vermedim.
"Bir şey izlemek istiyo musun?"
"Cık"
"Aç mısın?"
"Hayır"
"Peki, gelicem şimdi"
Beş dakika sonra odaya geri döndüğünde elinde bir tepsi vardı. Tepsinin içinde bitki çayı gibi bir şey ve çorba vardı. Çayı önüme koyup "Baş dönmesine iyi geliyomuş" dedi. Niye bu kadar düşünceli davranıyordu? Başına taş falan düşmüştü heralde. Çorbayıda önüme koyup içmemi tembihleyip televizyon izlemeye başladı. Bir süre sonra çorbayı içmemi izlemeye başlayınca rahatsız olup önüne dönmesini söyledim.
"Niye?"
"Yüzüm şuan aşırı çirkin ve herhangi birinin beni bu halde görmesini yada izlemesini istemiyorum"
"Ben çirkin olduğunu düşünmüyorum"
İç çekip yalan söyleme diyince birden bana yaklaşıp "Yalan söylemiyorum" dedi.
"Yüzümün yarısı yara bere içinde ve mor. Dediğine inanmıyorum açıkcası"
Yüzünü dahada yaklaştırıp yüzümün sağ tarafına baktı. Elini belime koyup morarmış yanağıma küçük ve yumuşak öpücükler bıraktı. Kendimi geriye çekip yüzüne baktım.
"Niye bana böyle davranıyorsun?"
"Ne?"
"Daha geçen gün bana kendinden büyük biriyle randevun olduğunu söylemiştin"
"Evet"
"Ondan öncesinde beni öpmüştün"
"Kıskandın mi?"
"Neresini anlamıyosun Jungkook?"
"Kaysana"
Gözlerimi sinirlice devirip yana kaydım ve televizyonu izlemeye başladım. Yarım saat tek bir kelime konuşmadan, tepkisizce televizyon izliyordum. Oda tepkisizce beni izliyordu. Yarım saat dayabilmiştim. En sonunda kafamı ne var demek için çevirdim.
"N-?"
Dudaklarıyla beni durdurmuştu. Yavaşca alt dudağımı dudaklarının arasına alıp oynamaya başladı. Kafamı geri atmaya çalışınca durup alnını alnıma dayadı. Kalbim patlamak üzereyken kelimeler ağzımdan zar zor çıkıyordu.
"Bu ne içindi şimdi?"
"Başına bu belaları açtığım için"
"Özür dilemen yeterliydi"
"Ben özür dilemem"

Skool Luv Affair // JungkookWhere stories live. Discover now