"Nefret perdesi" 12

2.5K 225 61
                                    

Sonu olmayan bir yolda yürümek...
Ne olacağını bilmeden...

Etrafını dönüyor gibi hissediyordu, etraf puslu ve pek bir şey göremiyordu. Etrafına bakınıp birini bulmaya çalışıyordu. Birinin elini tutarak yürümek istiyor gibi... Desteğe ihtiyacı var gibi. Kalbi ağrıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Az ileride babasını gördü, sisli havanın içinden kendisine bakıyordu. Pis bir şekilde sırıtıyordu, yavaşça yaklaştı babasına, yanına vardığında dikkatini bir şey çekmişti. Babasının elleri kanlar içindeydi, titreyerek baktı babasına.

"Ne yapıyorsun?" Diye bağırarak sormak istedi ama sesi boğuk ve cılız çıktı.
Babası gülüşünü sürdürdü, elindeki kanı gencin yüzüne bulaştırdı. Genç çocuk tiksintiyle yüzünü silmeye çalıştı.
"Senin için yaptım. Senin için yaptım oğlum. Senin için."

"Ne yaptın?" Sesi yine ve cılız çıkıyordu. İstese de bağıramıyordu. Babası "Bunu!" Diye bağırınca irkildi genç. Bakışlarını babasının gösterdiği yere getirdi. Yerde yatan biri, kanlar içinde, bu kişi Serhat.

Bacağı kesilmişti, babasının elinde ise balta olduğunu yeni fark etmişti. Sonra istemsizce kendi bacağına baktı, sağ bacağı kendi bacağı değildi. Kanlar içindeydi ve oraya dikilmişti. Midesi bulandı, kusmak istedi. Kanlar içinde yerde yatan Serhat'a baktı, sonra bakışları yine babasını buldu.

"Ama bu yeterli değil!"

Babası elindeki baltayı yavaşça kaldırdı ve yerde yatan gence yaklaştı. Kanlı elleri ile tuttuğu baltayı Serhat'ın geriye kalmış diğer bacağının üzerine sapladı ve sonra sapladığı yerden çıkartıp havaya kaldırdı.
"Sahip olduğun her şeyi alacağım! Paranı! Bacağını! Ve ruhunu!"

Bir anda yok oldu babası, etrafa babası nerede diye bakmak isteyince elindeki baltayı fark etti. Balta kendi kanlı ellerindeydi.
"Sahip olduğun her şeyi alacağım! Paranı! Bacağını! Ve ruhunu!"

Kendi sesiydi bu, kendisi konuşmuyordu ama kendi sesini duyuyordu.
"Sahip olduğun her şeyi alacağım! Paranı! Bacağını! Ve ruhunu!"
Aynı sözleri defalaca duyuyordu.

"Kalbini sökeceğim!"
Yine kendi sesiydi. Ne yapacağını bilemeyerek elindeki baltayı yere attı, yere çöküp Serhat'a baktı. Serhat simsiyah olmuş gözleri ile ona bakıyordu.
Dişlerini sıkıyor ve gözlerinden kan akıyordu. Sağ elini sol tarafına götürüp işine soktu, kanlar fışkırıyordu, ve kalbini çıkardı. Kalbini gence fırlatırcasına verdi.
"Al." Diyen sesini duyuyordu. Alp kusmak istiyordu.
"İstediğin oldu mu? Sahip olduğum her şeyimi al! Paramı! Bacağımı! Ve ruhumu! Kalbimide al!"

"Ne demek istiyorsun?"
"Senden bir bacağını aldım ve şimdi her şeyimi önüne koyuyorum işte! Paramı! Bacağımı! Ve ruhumu! Kalbimi de!"
"Baba sen ne yaptın?!"
"Baban yapmadı ki sen yaptın! Sen aldın her şeyi benden!"

Alp dişlerini sıkmış nefretle kendisine bakan surata bakıyordu.

Çok değil azıcık bir süre sonra şiddetle araladı gözlerini Alp, ter içinde kalmıştı. Ve istemsizce de bir damla göz yaşı kendisini aşağı atmıştı. Hızlıca doğruldu yattığı yerden, nefes nefeseydi.
"Serhat! Serhat! Serhat! Serhat! Serhat!"

Kendi adını defalarca sayıklanarak duyan Serhat koşarak ve endişe içinde gelmişti Alp'in odasına. Bir şey olmuş olacağı düşüncesi ile tirtir titriyordu.
"Alp ne oldu?"
Korkudan gözleri yaşarmıştı. Titreyerek yaklaştı Alp'e.

"Geri zekalı! Nerdesin sen?! He neredesin?! Niye burada değilsin?! Neden gittin?! Neden uyandığımda yanımda değildin?! Hani ilgilenecektin benimle?! Nereye gittik he söyle!? Neredeydin?! Neden gittin?! Neden yine uyandığımda yanı başımda değildin?! Neden uyandığımda ilk seni görmedim?! Neden ilgilenmiyorsun benimle?! He?! Neden?! Aptal! Salak! Başımda olacaksın! Tamam mı?! Salak! Geri zekalı! Neden gittin?! Aptal!"

Özür dilerim •bxb•Where stories live. Discover now