"Neredeydi?" 23

1.9K 174 40
                                    

Neredeydi?
Bilmiyordu.
Hangi sokaktaydı?
Bilmiyordu.
Hangi mahalledeydi?
Bilmiyordu.
Hatta öyle ki uzun zamandır yürüdüğü için başka bir ilçeye bile geçmiş olabilirdi.

Zamanın ne olduğunu, ne kadardır sokaklarda olduğunu, nerede olduğunu bilmiyordu.
Fersizce, yorgun bir şekilde yürüyordu. Her adım daha çok acı veriyordu ona. Protez bacağı uzun zamandır takılıydı, yorgundu, bitkindi.

Bir protez ayağını, bir kendi ayağını atıyordu yavaşça. Her adımda umutla bakıyordu etrafa.
Neredeydi ki?
Zarar verilmesinden korktuğu sevdiği neredeydi?
Kimlerin yanındaydı?
Aç mıydı?
Susamış mıydı?
En önemlisi zarar görmüş müydü?

İşte bu düşünce yakıp yıkıyordu ya Alp'i, o kadar çok düşünüyordu ki beyni patlayacak gibiydi.

Ağrıyan başını, şişmiş ve kıpkırmızı olan gözlerini, topallayarak giden ayaklarını, dağılmış saçlarını umursamadan hayalet gibi sokaklardaydı. Bir oradaydı, bir burada. 
Neredeydi?
Sevdiği, aşık olduğu neredeydi?

Bütün bedeni acı içindeydi sanki, bütün bedeni ateşe atılmış gibiydi. Fiziksel olarak baktığında acı hissetmiyordu ama içten içe yanıyordu.

Her korkulu düşünce beynine saplanıp çıkmıyordu sanki, her onu düşünüş ise hançer gibi giriyordu kalbine...

Beyni, kalbi, bedeni, sadece onu arıyordu. Bir yerlerden çıkmasını diliyor, her baktığı yeni yere dualarla dikiyordu gözlerini. Onu bulmak, burnunu saçlarının içine geçirmek ve o mükemmel kokusunu duymak istiyordu. Hafiften kendisinden kısa olan bedenini kollarının arasına almak ve sımsıkı sarılmak istiyordu. Belki de sadece saatlerce konuşmadan suratını izlemek istiyordu.

Saçlarına dokunmayı, her hareketini tekrar ve tekrar ezberlemek istiyordu.
Neredeydi?
Herkesten korumak istediği sevdiği neredeydi?
Neden bulamıyordu onu?

Yirmi dört saattir neredeydi? Kiminleydi?
Kurumuş ve titreyen dudaklarını istemsizce haraket ettirdi.
"Neredesin?"
Kurumuş boğazından azıcık bir ses çıkmıştı. Çaresizce soruyordu bu soruyu.
Cevap alamayacağını bildiği bir soruydu. Ama yine de umdu, birinin cevap vermesini umdu...

Bir anda sevdiğinin yanında bitmesini umdu, deli gibi bir düşünceydi ama umdu...

Belki de delirmişti, belki de deliriyordu. Beyninin ve kalbinin istediği tek bir kişi vardı oda Serhat'tı...
Onun Serhat'ı, onun sevdiği, onun aşık olduğu...

Titrek bacağı artık reddiyordu ayakta durmayı, artık isyan etmiş çöktürmüştü Alp'i yere...
Öylece, bir şey yapamadan, gecenin karanlığında, sokakta kimse yokken çöktü yere. Sırtındaki ağır gelir gibi bir çöküştü bu, bir yıkılış, bir acı vardı.

Yine dökülüyordu gözlerinden yaşlar, yine bir kez daha gözyaşları yakıyordu yanaklarını.
"Neredesin? Söylesene sevgilim neredesin? Gizlice sevdiğim, neredesin?
Özür dilerim...
Seni bulamıyorum özür dilerim.
Özür dilerim."

Bütün bedeni titrerken yine de ayağa kalktı, yine yürümeye başladı. Topallayarak olsa da, bu yürüyüş artık canını acıtıyor olsa da, yürüdü. Baktığı yerlere, ya da bakmadığı yerlere doğru yürüdü. Bağırmamak için ısırdığı dudakları hafiften kanıyordu. Ama yine de kendi bedenine, kendi sesine isyan etti.
"Neredesin?!
Serhat?!
Özür dilerim! Özür dilerim! Seni bulamadığım için özür dilerim. Nerede olduğunu bilmediğim için özür dilerim! Neredesin! Lütfen, özür dilerim. Lütfen, lütfen, lütfen."

Sonlara doğru sesi kısılmaya başlamıştı.
Yine de azıcık çıkan sesine rağmen özür diliyordu. Önemli değil denmesini istiyordu.
Konuşmaya devam etti, sanki bir yerlerde Serhat varda onu dinliyor gibi davranıyordu. Sanki konuşmak onu bulmak için bir yoldu. Sanki bağırsa duyacaktı onu.

Özür dilerim •bxb•Where stories live. Discover now