Controversy

2.6K 198 124
                                    

5 saat süren turnuvanın ilk görevi  bittiğinde izlemeye gelen herkes gibi biz de oturduğumuz yerden kalkıp kalabalıkla beraber tekrar şatoya geçtik. İlk görev oldukça tehlikeliydi. 4 şampiyon için 4 ejderha vardı. Her ejderhanın da koruduğu altın yumurta...Şampiyonların altın yumurtaları alıp diğer görev için ipucunu çözmeleri gerekiyordu. Neyse ki kimse çok ağır bir yara almadan ilk görev sonlandı.

Şatoya girince Cho'ya kütüphaneden almam gereken kitaplar olduğunu söyleyip Ravenclaw binasına girmeden kütüphaneye gittim. Hızlıca rafların arasında dolaşıp  ihtiyacım olan iki kitabı da aldıktan sonra kütüphaneden çıktım. Ravenclaw binasına girdim. Daha ortak salona yeni adım atmıştım ki odalardan gelen bağırma sesiyle hızla merdivenlerden çıktım. Ses bizim odadan geliyordu. Tam odaya girecektim ki konuşulanları duymamla birden olduğum yerde donakaldım.

"Artık bu yaptığın bardağı taşıran son damla oldu Cho!"

"Ne? Ne yapmışım ki?"

"Bizi tamamen unuttun. Sadece o kütüphane faresiyle takılıyorsun daha ne yapmış olabilirsin ki?"

Yanağımda bir ıslaklık hissedince elim istemsizce yanağıma gitti. Hızlı bir şekilde gözyaşlarımı sildim ve dinlemeye devam ettim.

"Onunla böyle konuşma Marie. Tanısan sen de onu çok severs-"

"O eziği mi? Komik olma Cho cidden...Bir seçim yapmak zorundasın tamam mı? İyi düşün!"

Bu tarafa doğru gelen ayak seslerini duyduğumda hızla oradan ayrıldım. Ağlamam daha da şiddetlenirken koşarak binadan çıktım. Nereye gittiğimi bilmiyor, sadece koşuyordum. Durduğumda bahçede, Hagrid'in kulübesinin yakınlarındaydım. Birden olduğum yerde çimenlerin üzerime oturdum ve başımı kollarımın arasına alıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Odada duyduklarım sürekli kulaklarımda yankılanıyordu ve bu da daha çok ağlamama sebep oluyordu.

Uzun bir süre sonra bile hala aynı şekilde ağlamaya devam ederken omzuma değen bir el hissettim. İlk önce Cho sandım ve başımı kaldırmak istemedim. Onunla konuşursam daha çok ağlayabilirdim. Ama daha sonra omzuma dokunan elin sahibinin sesini duyunca olduğum yerde kilitlendim.

"Aurora? Sen...iyi misin?"

Bu Fred'in sesiydi. Veya George...Evet seslerinden ayırt etmesi neredeyse imkansızdı benim için.
Başımı kaldırmaya hiç niyetim yoktu. Pekala bu Fred 'de olabilirdi ve ağlayınca domates gibi kızaran burnumu ona gösterme taraftarı hiç değildim.

"İ-iyiyim. Önemli birşey değil."

"Emin misin? Bence  pek iyi değil gibisin."

Sessiz kaldım. Bu sefer de oturduğu yerde bana biraz daha yaklaştığını hissettim.

"Anlatmak ister misin?"

Şu anda benimle ilgilenmesi o kadar hoşuma gitmişti ki...
Sadece gözlerim görünecek şekilde yavaşça başımı kaldırdım. Yanımdaki Fred'di. George da buradaydı. Bana biraz daha uzakta, ikizi gibi çimenlerin üzerinde oturuyordu.

"Şey...S-sadece ufak bir kavga oldu. Kızlarla..."

"Ne? Seni duyamıyorum. Başını biraz daha kaldırman gerek."

Omuz silkip başımı tekrar dizlerimde birleştirdiğim kollarıma gömdüm.

"Hadi ama..."

Elini tekrar omzumda hissedince derim bir şekilde nefes verdim. Belki yardım etmeye çalışıyordu ama bu yaptığı bana hiç yardımcı olmuyor hatta kalp ritmimin bozulmasına neden oluyordu.

Bir süre sonra sonunda her şeyi herkese anlatma huyum utancımı bastırdı ve tekrar yavaş bir şekilde başımı kaldırdım. Gözyaşlarımı sildikten sonra tam karşımda duran Fred ve George'a başım eğikken göz ucuyla baktım.

"Cho benim yüzümden arkadaşlarıyla kavga etti"

İkisi de bana şaşkınca baktılar

"Ne?"

"Şunu baştan anlatsana"

Derince nefes aldım.

"Birkaç gündür sürekli Cho'yla takılıyoruz ve arkadaşları sanırım buna biraz kızmış. Turnuvadan sonra kütüphaneye gittim. Döndüğümde odada kavga ediyorlardı. Daha doğrusu Cho'ya kızıyorlardı. Şimdi Cho benim yüzümden bir seçim yapmak zorunda kalacak. Ve..."

"Ve?"

Gözlerimin tekrar dolduğunu hissettim.

"Eziğin teki olduğumu düşünüyorlar. Onlara göre tam bir kütüphane faresiymişim"

"Ne?! Onları böyle düşünmeye iten neymiş?!"

"Herşey olabilir Fred. Utangacım, konuşkan değilim, kütüphaneden çıkmıyorum. Ve neredeyse hiç arkadaşım yok. Şimdi Cho'da giderse..."

Gözlerimden akan yaşları hızlıca sildim.

"Gitmeyecek. Eğer sana karşı onları tercih ederse tam bir aptal gibi davranmış olur."

"Bence de. Hem o olmasa bile biz varız. Fred seninle kütüphaneye de gelir. Zaten birkaç gündür çıkamıyor, dimi Fred?"

Kendimi tutamayarak minik bir kahkaha patlattım.

"Cidden geçen gün neden kütüphane-"

Karşıdan gelen Cho'yu görmemle sözlerimi tamamlayamadan sustum. Fred ve George'da onun geldiğini gördüklerinde oturdukları yerden kalktılar. Fred ayaktayken biraz bana yaklaştı ve kulağıma doğru eğildi.

"Canını sıkma tamam mı? Ne zaman konuşmak istersen yanımıza gelebilirsin"

Hafifçe gülümsedim

"T-teşekkürler"

"Rica ederim"

O da gülümseyerek karşılık verdikten sonra arkasını döndü ve çoktan yanımızdan uzaklaşan ikizine koşarak yetişti. Onu gülümseyerek izlerken Cho'nun yanıma gelmesiyle gözlerimi ondan ayırıp Cho'ya döndüm. Yanıma oturduktan sonra kısık sesle konuşmaya başladı.

"Aurora ben...Onlar adına çok özür dilerim"

"Asıl ben özür dilerim Cho. Benim yüzümden şimdi bir seçim yapman gerekecek"

"Özür dilemene gerek yok. Zaten kızlarla konuşmamdan sonra kararım tamamen netleşti. Senin hakkında öyle kötü konuştular ki...Bir daha onlarla muhattap olacağımı sanmıyorum"

"Cho s-sen...Ciddi misin?"

Olumlu anlamda başını salladı ve gülümsedi.

"O zaman artık en iyi arkadaşız Aurora hm?"

"En iyi arkadaşız!"

Hafifçe güldü.

𝑮𝒐𝒃𝒍𝒆𝒕 𝒐𝒇 𝑭𝒊𝒓𝒆-𝑭𝒓𝒆𝒅 𝑾𝒆𝒂𝒔𝒍𝒆𝒚Where stories live. Discover now