Can We Talk?

2K 155 48
                                    

Öğlen olmuştu lakin Cho hala yoktu. Onsuz kahvaltı da yapasım gelmemişti açıkçası.
Yattığım yerden defterimi aldım ve yazdıklarımı okumaya başladım. Daha sonra da boş bir sayfa açıp birşeyler yazmaya başladım.

"George defterimi okumuş. Fred'e birşey anlatamadığını söyledi ama hala bundan pek emin değilim, sonuçta ikizi...
Cho dünden beri yok. O olmadan hiçbirşey yapasım gelmiyor. Zaten birkaç gündür hiçbirşey yapasım gelmiyor Fred'le tartışmamızdan sonra...
Bu gün turnuvanın ikinci görevi var. Çoktan başlamıştır ama ben gitmedim. Cho yok, Fred'le de karşılaşmak istemiyorum. Onun için gitmedim. George onunla konuşmam gerektiğini söyledi ama kafam hala çok karışık. Kararımı verene kadar onu görmesem daha iyi çünkü onu ne zaman görsem gidip sarılasım geliyor. Özellikle de dansa çalıştığımız zamanlar fazla yakındık ve bu istediğim daha da artıyordu. Ama şimdilik bir süre onu görmesem daha iyi olur.
Umarım Cho bir an önce gelir. Onu okulda aradım ama yoktu. Başına birşey gelmesinden korkuyorum. Ah bu arada Cedric'le birkaç gündür fazla yakınlar ve cidden ikisi yan yana mükemmel görünüyorlar.
O gelene kadar sanırım sadece yatacağım ve eğer Fred'le konuşmaya karar verirsem ne diyeceğimi düşüneceğim. Bu arada dün Cho'nun dedikleri sürekli aklımı kurcalıyor. Bunun olmasına pek ihtimal vermiyorum ama ya Fred'de benden hoşlanıyorsa?"

Defteri tekrar çekmeceme kaldırdım ve tam da yazdığım gibi eğer konuşmaya karar verirsem ne diyeceğimi düşünmeye başladım.

Uzun bir süre sonra kapıdan gelen seslerle gözlerimi açtım. Cho gelmişti. Üzeri sırılsıklamdı ve omuzlarında büyük gri bir havlu vardı. Onu o halde görünce koşa koşa yanına gittim.

"Cho?! S-sana ne oldu böyle? İyi misin?"

"İyiyim. Üzerimi değişmem lazım sonra anlatırım"

"Tamam"

Hızla dolabının önüne gitti ve yine aynı hızla üzerini değişti. Islak saçlarına minik bir havlu sardıktan sonra yanıma geldi.

"Neden izlemeye gelmedin?"

"Şey...Sen olmayınca canım istemedi"

Güldü

"Aslında ben oradaydım. Yani görevde bana ihtiyaçları vardı. Dün Profesör beni onun için çağırmış. Görev Karagöl'deydi. Her şampiyon için bir kişiyi su altına sakladılar"

"Ve Cedric için de seni sakladılar~"

Kıkırdadım

"Evet. Ve biliyor musun? Cedric bu turun birincisi oldu"

"Cidden mi? Buna sevindim. Ama itiraf etmem gerekirse benim favorim Harry"

Güldü

"Harry'de çok başarılıydı. Bu gün iki kişiyi birden kurtardığı için ikinciliğe layık görüldü"

"Vaay~ işte bizim Potter'ımız"

Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Daha sonra Cho devam etti.

"Ee sen Fred'i gördün mü bu gün hiç?"

"Hayır. Açıkçası onunla konuşmaya karar verene kadar da görmemeyi planlıyorum. Sadece burada kalıp eğer konuşmaya karar verirsem ve söyleyeceğimi düşüneceğim"

"Aurora. Bunu düşünüyorsan zaten sen çoktan onunla konuşmaya karar vermişsin demektir"

Sessiz kaldım. İtiraf etmek gerekirse evet, konuşmayı istiyordum.

"Bilemiyorum Cho. Yani...ne diyeceğim ki?"

"İçinden ne geçiyorsa onu tabi ki"

"Fred senden çok hoşlanıyorum. Biliyorum mükemmel bir insan değilim seni hak etmiyorum belki ama seni düşünmeden de kendimi alamıyorum. İçimden geçenler bunlar Cho sence söylemeli miyim?"

Birden bir kahkaha patlattı.

"Tamam itiraf etmeni ben de isterim ama bu kadar hızlı olmaman şimdilik daha iyi. Mesela neden tuhaf davrandığını sor. Neden Neville ve Mike'a çoktan biriyle gittiğini söylediğini sor"

Derin bir şekilde iç çektim. Ben sessiz kalınca o tekrar konuşmaya başladı.

"Gelirken ikisini bahçede gördüm. Şimdi gitmek ister misin? Bence bunu başarabilirsin Aurora. Dediğim gibi George onunla konuşmanı istedi ve yüksek ihtimal birşeyler biliyor, boşuna söylemedi"

Bir süre kaşlarım çatık durduktan  sonra kararımı verdim. Cho'ya baktım ve olumlu anlamda başımı salladım.

"Konuşacağım"

"İşte bu! Hadi onlar gitmeden bahçeye inelim"

"Tamam~"

Üzerime lacivert bir kazak ve pantolon geçirip saçlarımı salık bıraktım. Cho'da hazır olunca beraber odadan çıktık ve bahçeye indik.

Tam da beklediğim gibi Fred ve George bahçede çimenlere oturmuş sohbet ediyorlardı.

"Ben bahçenin ön kısmında bekleyeceğim. Sadece kendine güven ve içinden geçenleri söyle. Ama fazla acele etme tamam mı?"

Güldüm

"Tamam. Bana şans dile"

Yavaş adımlarla Cho'nun yanından ayrıldım ve ikiziyle beraber sohbet eden Fred'in yanına gittim. Beni görünce konuşmayı bırakıp ikisi de bana döndüler.

Boğazım sessizce temizledikten sonra kısık sesle konuştum.

"Fred. Şey...biraz konuşabilir miyiz?"

Fred olumlu anlamda başını sallayınca George hemen ayağa kalktı.

"Ben ön bahçedeyim Freddie"

"Tamam"

Hızla yanımızdan ayrılınca George'un boş bıraktığı yere, Fred'in yanına oturdum.

Hızla yanımızdan ayrılınca George'un boş bıraktığı yere, Fred'in yanına oturdum

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Bu müko fotoyu bırakıp kaçıyorum eheh

𝑮𝒐𝒃𝒍𝒆𝒕 𝒐𝒇 𝑭𝒊𝒓𝒆-𝑭𝒓𝒆𝒅 𝑾𝒆𝒂𝒔𝒍𝒆𝒚Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt