I Love You Too...

2.1K 154 110
                                    

Öhöm
Aklıma şey geldi soru cevap bölümü mü yapsam? Soru gelir mi bilmiyorum ama istiyorsanız buraya yorum olarak yazabilirsiniz sorularınızı.

Yaklaşık 15 dakikadır ikimiz de sessizce oturuyorduk. Fred geldiğimden beri kafasını hiç kaldırmadan parmaklarıyla oynuyordu. Belki kendiliğinden her şeyi anlatır diye düşünmüştüm lakin onun buna pek niyeti yok gibiydi.

"Fred?"

Başını hızla kaldırıp bana baktı.

"Bunu neden yaptın? Yani...onlara neden zaten baloya biriyle gideceğimi söyledin?"

Tekrar başını eğdi.

"Şey...b-ben...bunu sana söylemeli miyim bilmiyorum."

"Herşeyi anlat, lütfen."

Derince nefes verdi ve tekrar bana baktı.

"Peki. Öncelikle...tahminin doğru"

Sesinin titrediğini fark edince istemsizce gülümsedim ve içimden tek heyecanlanan ben değilmişim diye geçirmeden edemedim.

"Ne? Ne tahmini?"

"Baloda bana söylediklerin. Benden çok hoşlanıyorsun da davet etmeye mi utandın? Hayır, sadece bana acıdığın için demiştin."

"N-ne? Yani cidden bana acıyor muydun Fred?"

"T-tabi ki hayır! Ben..."

Sesi tekrar titredi.

"Senden hoşlanıyorum Aurora. Ah, h-hayır. Hoşlanmıyorum seni seviyorum! Ve tahminin doğru, başkasıyla baloya gitmeni istemedim. Ama sana sormaya da çekindim. Üzgünüm..."

Şu anki duygularımı anlatmaya kelimeler yetersiz kalırdı. Sanki birden kendimi dünyanın en mükemmel şeyiymiş gibi hissettim. Sanki karnımda, hatta tüm vücudumda kelebekler uçuşuyordu. Sanki cennete düşmüştüm. Ya da en güzel rüyalarımdan birindeydim.

Ben son söylediklerini idrak etmeye çalışırken Fred tekrar konuşmaya başlamıştı.

"Bak...Bana karşı az da olsa birşeyler hissediyor musun bilmiyorum. Y-ya da başkasını sevip sevmediğini de bilm-"

Birden o an gelen cesaretle oturduğum yerde dizlerimin üzerine yükseldim ve Fred'e yaklaşıp sıkıca boynuna sarıldım. O kadar sıkı sarılmıştım ki benim bile kollarım acımıştı. Daha sonra biraz kollarımı bolarttım ve boynuna sarılmaya devam ederken başımı boynuna gömdüm. Kısa bir süre sonra o da kollarını belime dolayınca göz yaşlarıma hakim olamadım.

"Seni çok seviyorum Fred."

O da benim gibi fısıldayarak konuştu

"Ben de. Herşeyden çok..."

Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama ayrıldığımızda ikimiz de gülümsüyorduk. Yanaklarımdan süzülen yaşları görünce ellerini yanaklarıma koydu ve baş parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi.

"Ben üzgünüm. Yani şey...tişörtünü ıslattım galiba biraz"

Güldü

"Sorun değil"

Hafifçe gülümsedim ve ellerimi yanaklarımdaki ellerinin üzerine koydum. Şu an gerçekten benden mutlusu olamazdı.

Bir süre daha orada kaldıktan sonra oturduğum yerden kalktım ve elinden tutup onu da kaldırdım. Beraber tekrar ön bahçeye ilerledik. Cho beni burada bekleyeceğini söylemişti ve beni bu halde görünce tepkisini merak ediyordum. Ön bahçeye geldiğimizde Cho'yu direk görmüştüm. Yanında Cedric'de vardı ve çok da iyi bir zamanda geldiğimiz söylenemezdi. Sonunda Cedric gidince onun yanına ilerlemeye başladım. Fred'de yanımdan geliyordu. Cho bizi görünce hızla oturduğu yerden kalktı ve gülümseyerek bize baktı.

"Şey, sanırım işler epey yolunda gitmiş hm?"

Gülümsedim ve olumlu anlamda başımı salladım.

"Aurora. Sanırım George'u bulmam lazım. Yarın görüşürüz."

Bakışlarımı Cho'da ayırıp Fred'e döndüm.

"Tamam görüşürüz"

"Kendine dikkat et"

Gülümsedim

"Sen de~"

Gözden tamamen kaybolana kadar geri geri yürüdü. O gidince hemen az önce Cho'nun oturduğu yere oturdum.

"Merlin! Şimdi kalpten gideceğim!"

Hızla yanıma geldi ve koluma yapıştı.

"Ağlamışsın. Neler oldu anlatsana!"

"Ağladığımı nereden anla-"

"Burnun kıpkırmızı Aurora. Bunu saklayamıyorsun"

Kıkırdadım

"Cho öyle güzel şeyler oldu ki! O gün neden öyle yaptığını sordum. Ve birden benden hoşlandığını söyledi. O kadar güzeldi ki! Sanki...rüya gibiydi. Ve daha sonra kendimi tutamadım. Birden ona sarıldım. Tabi o da bana sarıldı ve istemsizce ağlamaya başladım. Biliyor musun? Başımı boynuna gömdüğüm için tişörtünü ıslatmışım!"

Kendi kendime güldüm. Cho tam konuşacaktı ki ona fırsat vermeden tekrar konuşmaya başladım. İtiraf etmeliyim ki heyecanlanınca çenem düşüyordu.

"Sonra ellerini yanaklarıma koydu ve göz yaşlarımı sildi. Ve bana öyle güzel bakıyordu ki..."

Biraz ona yaklaşıp kulağına fısıldadım

"Onu öpmemek için kendimi zor tuttum"

Bir süre duraksadıktan sonra aklıma gelen şeyle tekrar konuşmaya başladım.

"Ve sanırım birileri kendini tutamamış hm?"

Yanaklarının kızarmaya başladığını görünce kıkırdadım.

"Öyle demee~!"

"Tamam tamam. Ee anlatma sırası sende"

Hafifçe gülümsedi ve kısık sesle konuşmaya başladı.

"Sen gittikten kısa bir süre sonra yanıma geldi. Konuşmak istediğini söyledi. Zaten birkaç gündür yakın olduğumuz için yine normal bir şekilde konuşmaya geldiğini sandım ama birden..."

Kocaman gülümsedim.

"Sanırım bu sene ikimizin de en güzel senesi Cho"

Biraz da boş yapalım ayol eheh

İlk defa müzik dinleyerek yazdım ve içime en çok sinen bölüm bu bölüm oldu diyebilirim. Bundan sonra hep müzik dinleyerek yazacağım sanırım.

Az önce kardeşimle Hp izliyorduk. Birden Fred ve George'un yan yana durduğu kısımda durdurdum ve birini gösterip bak bu Fred dedim o da he he fln dedi sonra açtım George az önce gösteriğime Fred dedi. O anki mutluluğumu anlatamam jhefuhqwe ayırt edebildim resmen!

Son olarak

Bu gün Weasley sevgim depreşti ve ani bir kararla gittim saç boyası aldım. Turuncu. jkefjqhwdqwd

Neyse çok boş yaptım sonuna kadar okuyana helal olsun. Bu arada bu gün akşama kadar epey bi soru gelirse bir sonraki bölüm soru cevap bölümü yapabilirim ehe

𝑮𝒐𝒃𝒍𝒆𝒕 𝒐𝒇 𝑭𝒊𝒓𝒆-𝑭𝒓𝒆𝒅 𝑾𝒆𝒂𝒔𝒍𝒆𝒚Where stories live. Discover now