BÖLÜM 29

2.7K 297 354
                                    

Gecenin geri kalanında ikisi de son birkaç günün acısını çıkarmış, gönüllerince eğlenirken hissettikleri sonsuz sevgi duygusunun biri tarafından fark edilmesinden korkmamıştı. Xiao Zhan yaşadığı her şeyi bir kenara bırakmak için çabalarken Yibo da ona destek olarak, hiçbir şeyin onu değersizleştirmeyi başaramayacağını göstermeye çalışmıştı. Ne olursa olsun onu çok sevmeye devam edeceğini söylerken, Xiao Zhan dolan gözlerini ondan kaçıramadı. Her şey kusursuz bir şekilde ilerlerken birbirlerini yüzlerce kez öpmüş ve bu zamana kadar aldıkları tüm yaralaralara iyi gelmeye çalışmışlardı. Şimdi ikisi de biraz daha iyi hissederken birlikte geçirdikleri bu güzel geceyi taçlandırarak sıkıca sarıldılar. Yibo, günlerdir o rahatsız koltukta, tek başına uyumak zorunda kalan sevgilisine rahat bir sığınak olmaya çalışıyordu. Büyük bir sevgi ile bağlı olduğu Xiao Zhan kollarında mışıl mışıl uyurken onu rahat hissettirebilmek için yapabildiği tek şey yavaşça nefes almak ve onu rahatsız edecek her türlü sese engel olmaktı. Xiao Zhan için, Yibo'nun kollarında uyumaktan daha rahat hissettirecek hiçbir şey yoktu. Gece boyunca yüzünü bir saniye bile Yibo'nun boynundan çekmemiş, onun sıcaklığını ve teninin tüm hücrelerini uyaran kokusununu hissederek uyumuştu.

Yibo sabah erkenden uyansa da kalkma saatleri gelene kadar hiç hareket etmeden beklemeye devam etti. Xiao Zhan hâlâ güzelce uyuyor ve nefes alırken hareket edip Yibo'ya değen göğsü garip bir mutluluk veriyordu. Son saniyeye kadar uyumasına izin verdi. Fakat her güzel şey gibi bu gecenin de bir sonu olmalıydı. Kalkıp, bu kadar güzel ve özel bir gece geçirmemişler gibi hazırlanarak okula gitmek ve iki arkadaşmış gibi davranmaya devam etmek zorundalardı. Yibo kafasını hafifçe sağa yatırdıktan sonra nazikçe Xiao Zhan'ın saçlarını öptü. Uyanması için birkaç kere daha aynı şeyi tekrarladığında Xiao Zhan bu sefer yüzünü asarak uyumaya devam etmişti.

"Xiao Zhan!" diye seslendi, Yibo. Sesi rahatlatıcı bir ninni gibiyken Xiao Zhan'ın bu sesten rahatsız olup uyanması imkansızdı. "Uyanman lazım."

Xiao Zhan bir süre homurdandıktan sonra cevapladı. "Biraz daha uyumak istiyorum."

"Okula gitmek zorundayız bebeğim."

Xiao Zhan, surat asmaya devam ederek kafasını hafifçe kaldırdığında Yibo ile göz göze geldi. Gözlerinde biraz sabah mahmurluğu ve biraz da saatlerce uyuyabilmiş olmanın verdiği rahatlık vardı.

"Bu gece ve bundan sonraki geceler de burada kalsak olmaz mı?" Xiao Zhan dudaklarını büzerek sorduğunda karşı konulamaz derecede sevimli görünüyordu.

Yibo bir süre Xiao Zhan'ın yüzüne baktıktan sonra istemsizce gülümsedi. "Önce o cadıdan kurtulmamız gerekmiyor mu?"

Xiao Zhan sinirle gözlerini ovaladı. O kızın gözü sürekli ikisinin üzerindeyken hiçbir şeyi istedikleri gibi yapamamaları sinirini bozuyordu. Bedenini doğrultup telefonuna uzandıktan sonra onun arayıp aramadığını kontrol etti. Siniri bir gram bile eksilmeden telefonu yatağa fırlatmıştı.

"Aramış mı?" dedi, Yibo. Oldukça tedirgindi.

Xiao Zhan gözlerini devirdi. "Hem de defalarca. Ona katlanamıyorum."

"Sadece birkaç gün daha. Bizi rahat bırakacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum."

"Ona güzel bir sürpriz yapacağım." Xiao Zhan hızla yataktan kalktıktan sonra odanın her köşesine dağılmış eşyalarını toparlayarak bir şeyler aramaya başladı. "Babam Çin'e geri dönmem için uçak bileti aldığında oldukça mutlu olmuştum. Aynısını ona yaşatacağım."

Bir süre aradıktan sonra sonunda cüzdanını bulmayı başarmıştı. Sahip olduğu tüm kartları masaya dökerek içlerinden hâlâ işe yarayan bir tanesini bulmaya çalıştı.

Black or White [Yizhan] ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin