BÖLÜM 30 (FİNAL)

3.4K 339 702
                                    

Aramalara, gelen mesajlara ve onlar ile etkileşime geçen herkese karşı direnebilecekleri sadece birkaç saatleri vardı. Oldukça çabuk olup bunu herkese duyurmak zorundalardı. Yibo, ikisinin de telefonunu kapatıp öylece bekleyerek zaten zaman kaybetmişti. Oysaki fotoğraf gece paylaşılmış ve sabah Yibo onu fark edene kadar binlerce kişi görüp etkileşim vermişti. Xiao Zhan olup bitenden haberdar olabilmek için telefonunu açtığında Yibo'nun hâlâ bunu yapacak cesareti yoktu. Xiao Zhan bunu umursamadan önündeki telefon ile ilgilenmeye başladı. Açıldığı andan itibaren sayısız bildirim gelmişti. Birçok haber sayfası bu fotoğrafı paylaşıp yalan bilgiler uydurmuştu, Yibo'nun babası, oğlu hakkında yalan haber yapan her kişi ve kuruluşa karşı yasal işlem başlatacağına dair bildiri yayınlamış ve ikisinin ailesi de tonlarca mesaj bırakmıştı. Xiao Zhan bir süre, telefonunun kendine gelmesini bekledi. Her saniye bildirim geliyordu ve Xiao Zhan sinirlendikçe Yibo daha da korkuyordu.

"O kadar kötü mü gerçekten?" dedi, Yibo. Kafasını kaldırdığında Xiao Zhan'ın kırmızıya dönen gözlerini görmüştü.

"Evet ama halledeceğim." Telefonunun bildirimlerini kapatmaya çalışırken birkaç saniyeliğine Yibo'ya bakarak gülümsedi. "Babam aramaktan vazgeçerse mutlaka halledeceğim. Gidip güzelce yüzünü yıkamak ister misin? Korkmana gerek yok."

"Hayır. Yanından ayrılmayacağım. Her an kaybolacakmışsın gibi hissediyorum." Cevap verdikten sonra kafasını tekrar aşağı eğdi.

Xiao Zhan nasıl bir çıkmaza girdiklerinin farkındaydı ve buna rağmen Yibo'nun iyi hissetmesi için elinden geleni yapıyordu.

"Fotoğrafta ağlak bir bebek gibi çıkacaksın. Neden hemen beni uyandırmak yerine ağlayıp durdun?"

"Ben, sadece şoka girmiştim." Yibo acınası bir şekilde bakmaya devam ediyordu. Saç telleri düzensiz bir şekil almış ve yüzü solmuştu.

Xiao Zhan, elindeki telefonu kısa bir süreliğine masaya bıraktıktan sonra Yibo'nun oturduğu tekli koltuğun başında dikilmeye başladı. Yibo ona bakmıyor, gözlerini diktiği halıdan başka hiçbir şey görmüyordu. Xiao Zhan, dikkatini çekebilmek için hemen önünde dizlerinin üstüne çöktü. Bacağını okşadıktan sonra Yibo'nun dikkatini sonunda çekebilmişti.

"Yibo.." dedi nazikçe. "Hiçbir yere gitmeyeceğim, anladın mı? Hemen gidip kendine çeki düzen ver. Ben de o sırada babamla konuşayım."

Yibo kafasını, hızla iki yana salladı. Zaten dağınık olan saçları biraz daha dağılmıştı.

"Ha-hayır! Sakın onunla konuşma, Xiao Zhan. Anladın mı? Sakın."

"Bir şey olmayacak. Sadece son kez şansımı deneyeceğim. Bağırıp çağırmaya devam ederse onu dinlemek zorunda değilim."

Yibo yutkunduktan sonra kurumuş dudaklarını diliyle ıslattı. Her yeri yara olmuştu ve ısırmaya devam ederse asla iyileşmeyecekti.

"Oraya dönmeni isterse..hiçbir cevap vermeden telefonu kapat. Birkaç gün bile olsa asla kabul edemezsin, tamam mı?"

Xiao Zhan hafifçe gülümsedikten sonra Yibo'nun diz kapağına küçük bir öpücük bıraktı. Kafasını kaldırdığında onun biraz daha rahat bakan gözleriyle karşılaşmıştı.

"Hiçbir yere gitmeyeceğim, söz veriyorum."

Yibo tedirgin olmaya devam etse de Xiao Zhan'ın tembihlediği gibi kendine çeki düzen vermek üzere oturduğu yerden kalktı. Xiao Zhan ikisi için hâlâ bir şeyler yapmaya çalışırken Yibo da işe yarar bir şeyler yapmak istiyordu. Sadece oturup her şeyin kendiliğinden çözülmesini bekleyemezdi. Artık bir an önce kendine gelip Xiao Zhan'a destek olmalıydı. Derin bir nefes aldıktan sonra göğsünü kabartıp çenesini yukarı kaldırdı.

Black or White [Yizhan] ✅Where stories live. Discover now