0.8

2.4K 298 345
                                    

gece geç yattığı için sabah zorla uyanan kai yarı ayık yarı uykulu haliyle sınıfa girmişti. bakışları ölü gibiydi, tek istediği biraz daha uykuydu.

ne vardı yani palavracı onunla arkadaş olmak istedi diye çok sevinip heyecandan uyuyamadıysa? çoğu insan yeni arkadaşlar edinince sevinmez miydi?

kabul ediyordu, biraz fazla abartmıştı. bakmıştı heyecandan uyku tutmuyor, yeni bir aşk dizisine başlayıp bir gecede bir sezon bitirmişti. yedide uyanması gerekirken altı buçuk gibi uyuduğu için birazcık abartmış sayılabilirdi, birazcık.

öte yandan onun sürekli göz kırpıştırıp ve masumca ağız şapırdatan halleri soobin'in kalbine indirecekti, bu çocuk çok sevimliydi.

"uykunu alamadın sanırım?"

soobin'in ne dediğini anlamak için bile birkaç saniye düşünmesi gerekmişti kai'ın. "e...vet."

kai, esnemeden konuşamamasını başka bir zaman olsa kafasına takar ve kendini öldürmeye çalışırdı ancak şu an bunun pek önemi yoktu.

"istersen dizlerime başını koyabilirsin."

soobin kendini aşıp sorduğu sorunun ardından belli etmese de heyecanlanmıştı. her ne kadar utangaç arkadaşının bunu kabul etmeyeceğini düşünerek teklifi etmiş olsa da dizlerinde hissettiği ağırlıkla gözleri büyüdü, uykulu kai çok farklıydı.

ne yapacağını bilemez halde kucağında çocuğa bakarken kai onun kemikli elini tuttu ve kendi yumuşacık saçlarının arasına koydu. "dersin başlamasına yarım saat var, saçlarımı okşa ki yarım saatin tamamında uyuyabileyim."

uzun olanın tek dileği kimsenin son hız atan kalbini duymamasıydı çünkü kalp atışları resmen soobin'in beyninde yankılanıyordu.

"tamam minik bebek, uyu hadi."

ama tabii ki kimseye neler yaşadığı belli etmemek gibi harika özelliklere sahip olması onu kurtarıyordu.

üstelik, bu çocuğun saçları nasıl böyle yumuşacık olabilirdi ki? bu imkansızdı. adeta dokunduğunuz zaman elinizin altından kayıp gidiyordu ve daha çok dokunmak istiyordunuz.

soobin büyülenmişçesine miniğinin saçlarıyla oynarken miniği çoktan rüyalar alemine geçiş yapmıştı.

---

"hyukam ben geldim!"

kapıdan bağırarak giren beomgyu sırasında sırığın oturduğunu görünce kaşlarını çattı ve onlara yöneldi, yoksa o yokken öğretmen yer değişikliği mi yapmıştı.

ona parmağıyla sus işareti yapan soobin'i umursamadan koşturarak sırasına gitti ve o da ne?

onun sevimli minik pengueni neden bu salatalığın kucağındaydı?

"pişt aptal soobin, penguenimin senin kucağında ne işin var?"

uzun çocuk göz devirerek ellerini uyuklayan bebeğin kulağına koydu, onun uykuya ihtiyacı vardı. "kapa çeneni beomgyu, görmüyor musun kai uyuyor."

gözleri mışıl mışıl uyuyan kai'ı bulunca beomgyu anında ses çıkartmayı kesti, kai okulda uyuyorsa cidden uykusu olmalıydı. fısıldayarak tekrar söylenmeye başladı. "peki sen neden sıramda oturuyorsun hıyarcığım?"

soobin arkasına yaslandı ve sırıtmaya başladı. "çünkü hoca beni buraya aldı."

mümkün olsaydı eğer şu an beomgyu'nun başından duman çıkardı. "benim niye haberim yok bundan?"

göz devirdi soobin. "okula gelmediğin için olabilir belki? sadece söylüyorum."

çenesini kapatma sırası beomgyu'daydı. bunu düşünmemişti. çocuğun donan ifadesi soobin'in hoşuna gitse de o yokken yerlerini değiştirdiği için kendini ona mahcup hissediyordu. "beomgyu, baksana bi'."

sol kaşını kaldırarak ona yaklaşan çocuğa büyük bombayı patlattı. "bugün yeonjunların sınıfının beden dersi var, sen de cam kenarında oturuyorsun."

işte şimdi beomgyu soobin'in en sevdiği eniştesi olduğuna karar vermişti. soobin'in yanaklarını kavradı ve heyecanla konuştu. "sen var ya en kral eniştemsin, kai senin olabilir enişteciğim."

sonra da şakıyarak yeni sırasına oturdu, bu çocuk aptaldı. kucağındaki ağırlığın yok olmasıyla bakışlarını yan tarafa çevirdi. "n'oldu kai, rahatsız mı ettim?"

gözlerini ovuşturan kai duyduğu soruyla hemen 'hayır' anlamında başını salladı. "hayır hayır, ama bak ders başlayacak."

gözleri saate kayınca soobin iç çekti, keşke bazı anlar sonsuz olsaydı. "gençler kimyacı hastaymış, ilk iki ders boş!"

sınıfa bağırarak giren wooyoung'un haberinin ardından herkes derin bir nefes verdi ve sınıf bir dakika içinde magazin haberlerine döndü.

kai'ın üzgünce iç çektiğini gören soobin dayanamadı ve kulaklığının tekini ona uzattı, belki sınıfın gürültüsünden kurtulursa uykuya daha çabuk dalabilirdi.

şirin olan saçları gözlerine dökülürken ona uzatılan kulaklığı gülümseyerek aldı ve soobin'e dönük şekilde başını sıraya koydu.

kalp atışları hızlanan soobin de başını kai'a dönük bir şekilde koydu ve birbirlerinin gözlerinin içine bakarak dakikalarca durdular. tabii uykusu bastıran kai gözlerini yumdu ve yeni bir rüyanın içine atladı. uzun olana ise sadece bu sevimli görüntüyü izlemek kaldı.

be quiet, sookai ✓Where stories live. Discover now