2.3

1.3K 164 134
                                    

"kai su verir misin?"

"kai havlu verir misin?"

"kai topu getirir misin?"

"kai süre tutar mıs-"

"yeter!"

kıvırcık saçlı kendini yere atarak bağırdı. yaklaşık bir buçuk saattir soobin'in özel asistanıydı ancak şimdiden ölmeye başladığını hissediyordu. o kadar çok koşturmuştu ki bir ara nefes alamayacağını zannetmişti. çalışma biteli on beş dakika oluyordu, çoğu kişi dağılmıştı ancak soobin sanki hiç yorulmamış gibi alıştırma yapmaya devam ediyordu. koçla beraber sahada son beş kişi kaldıklarında soobin nihayet durmaya karar verdi. üzerine yapışan formayı kendinden uzaklaştırarak kai'ın yanına adımladı. "amma nazlandın be güzelim."

kai şokla gözlerini açtı ve yumuşak yumruğunu yanındaki oğlanın bacağına attı. "naz mı yaptım? şimdiye kadar istediklerinin hepsini yaptım ya!" o şirin şirin kendini anlatmaya çalışırken uzun olan sadece gülüyordu. iyice sinirlenen kai ayağa kalktı ve ayağını sertçe yere vurdu. biraz önce yattığı için yukarı kalkan şortu tekrar aşağı inmişti, soobin buna üzülmüştü. "niye beni ciddiye almıyorsun!"

soobin onu bacaklarından tutarak kendine çekti ve diğeri bir anda kendini soobin'in kucağında buldu. bu çocuk onu kucağında tutmaya alışmıştı galiba! kendini geri çekmeye çalışırken belindeki eller ona engel oluyordu. "soobin koç görecek." diğeri omuz silkti. "o şu an öğrenci bilgisi giriyor, ruhu duymaz." ardından aegyo yaparcasına dudak büzdü. "şimdi ödül zamanı ningie."

yüzü yanarken zorlanarak da olsa kendini kıskaçlardan kurtardı kai. "ödülü ben seçerim binnie, sen değil." takım kaptanı bu sefer yere uzandı ve muzipçe sırıttı. "biliyorsun bebeğim, benim için fark etmez." bacağına yediği çimdik canını acıtsa da şu an keyfini hiçbir şey bozamazdı.

"soobin, ben de çıkıyorum. sahayı sen kilitlersin, çıkmadan önce ısıtıcıları kapat."

son olarak koç da kapalı sahayı terk ettiğinde yalnızca ikisi kalmıştı. işte şimdi soobin onu buraya çağırış amacını gerçekleştirebilirdi. hızla ayaklandı ve kıvırcık saçlının elini kavradı. aceleci adımlarla onu futbolculara özel olan küçük soyunma odasına çekti. "soobin napıy-"

aradığı şeyi bulunca kai'ın elini bırakarak dolabına koştu soobin. geri geldiğindeyse elinde yumuşacık bir peluş tavşan vardı. "bunu senin için aldım." şaşkınlıkla ona bakan çocuğa sıkı bir sarılma verdikten sonra tavşanı eline tutuşturdu. "baktıkça beni hatırlarsın."

bir anda kucağında hissettiği çocukla az kalsın yeri boyluyorlardı, neyse ki soobin sırtını duvara yaslamayı başarmıştı. "çok teşekkür ederim soobin, seni çok seviyorum." düşmemesi için diğerinin bacaklarını kavrarken duyduğu cümleyle yutkundu soobin, bekliyordu ancak yine de hazırlıksız yakalanmıştı. gülümseyerek kucağındaki çocukla beraber odadaki oturma yerlerinden birine oturdu.

"ben de seni çok seviyorum." burnunu diğerinin boynuna yasladı, bunu yapmayı hep hayal etmişti. elleri de boş durmamış, birkaç gün önce sürekli şort giysin diye dua ettiği açıkta kalan bacaklarda ufak bir gezintiye çıkmıştı. küçük olanın iyice uysallaştığını anlayınca geriye çekildi ve elini yumuşak saçlara atıp gözlerini buluşturdu. "kai."

"hmm, efendim."

oğlanı iyice kucağına çekti ve aklındaki soruyu sordu. "taehyun'u seviyor musun?"

kafası karışan kai onaylar anlamda başını salladı. "tabi ki seviyorum, o en yakın arkadaşlarımdan."

bıkkın bir nefes vererek sıradaki sorusuna geçti soobin. "peki beni seviyor musun?"

"pff, soobin ben demin ne dedim? seni çok seviyorum."

şimdi tekrar gülmeye başlamıştı uzun çocuk. ama hemen yumuşamadan saçları karıştırdı. "peki, beni de onu sevdiğin gibi mi seviyorsun?"

dudaklarını büzdü kıvırcık saçlı. "nasıl yani?"

tekrar yutkundu oğlan. "ben senin yakın arkadaşın mıyım?"

utanmaya başlayan kai ayağa kalkmaya çalıştı ama tabii ki başaramadı. "lütfen cevap ver."

dayanamayan çocuk başını diğerinin göğsüne sakladı ve mırıldandı. "arkadaşlar birbirleriyle öpüşmezler soobin."

cesur cevap karşısında şaşıran soobin hızla geri çekildi ve utanan çocuğa baktı. "yani sen beni-"

biraz daha üstüne gelinirse patlayacak olan ning sinirle yanaklarını şişirdi. "evet soobin, seni farklı seviyorum." sesini biraz kısıp mırıldandı. "sevgili gibi."

aldığı cevaptan gayet memnun olan soobin dudaklarını diğerinin yanaklarına değdirdi. sıcak yanaklar çok şirindi. "cidden seni yemek istiyorum." birkaç dakika boyunca diğerinin yüzüne ufak öpücükler kondurduktan sonra yüzlerini iyice yaklaştırdı. "yiyebilir miyim?"

göğsünde hissettiği şirin yumruğu evet olarak kabul edebilirdi sanırım?

hiç beklemeden dudaklarını birleştirdi. biraz önce kai'dan da resmen onay almıştı, şu an ondan mutlusu yoktu. yavaş ve şefkat dolu başlayan öpücük küçük olanın ellerini diğerinin omzuna koymasıyla ateşlenmişti. soobin bir anda 'bir dakika bizim hormonlarımız vardı galiba' diye düşünmüş olacak ki kucağının iki yanından sarkan bacakları kavradı. nasıl hem uzun, hem ince, hem de yumuşak olabiliyordu bu bacaklar? hayalindekinden bile daha güzeldi.

yavaş yavaş kontrolü kaybeden soobin öpüşmeyi derinleştirdi ve dilini yolladı. bu ufak fakat etkili hamle olayların fitilini ateşlemiş, küçük olanın inleyip onun saçlarına tutunmasıyla sonuçlanmıştı. bu saatten sonra sakin kalmak pek mümkün olmamış olacak ki nefes alamamaya başladıklarında uzun olan aniden geri çekildi ve üzerindeki formayı çıkarttı. üst bedeni çırılçıplak kalmıştı.

"s-soobin, d-dura..." boynundaki dudaklarla cümlesini bitiremeden ağlamaya benzer kesik bir ses çıkartmıştı. o an hayatında yaşadığı diğer her şeyden o kadar farklıydı ki. ilk defa canının bu denli acıdığını hissetmişti. diğerinin çıplak olması olayları zorlaştırıyor, onun vücut ısısının kendine geçmesine sebep oluyordu. ne yaptığının farkında olmadan ellerini onun bedeninde gezdirdiğinde duyduğu boğuk sesle kendine geldi. soobin ani bir hareketle geri çekilip onun gözlerine baktı.

ensesi soobin'in en hassas noktasıydı.

"sanırım burada durmalıyız bebeğim, yoksa asla duramayız."

kıvırcık da derin nefesler alarak 'sevgilisini' onayladığında uzun olan yavaşça onu kucağından indirdi. zorlukla biraz önce yere attığı formayı giydi ve elini ensesine attı. küçüğün utandığını anlayınca önünde diz çöktü ve yüzünü narince avuçları arasına aldı. burnuna bir öpücük bıraktıktan sonra gülümsedi. "utanma sevgilim, bunlar birbirini seven insanlar arasında olan doğal şeyler."

kai yalnızca.. yalnızca biraz fazla utanmıştı. bu yüzden sadece başını sallamakla yetindi.

soobin doğrulduğu zaman hissettiği acıyla gözlerini yumdu, bir de bu vardı. "şey, benim ufak bir işim var."

---

nihayet yazdım .)

neyse biraz kendimi geliştirsem iyi olur tıkandım resmen.

be quiet, sookai ✓Where stories live. Discover now