2.2

1.5K 160 149
                                    

heyecanla ekranı kaydırırken çok meraklıydı kai. sabah bir webtoon'a başlamıştı ve webtoon çok gizemliydi. ilk bölümden beri katilin kim olduğunu tahmin etmeye çalışıyordu fakat her seferinde yanılıyordu. bu başta onun sinirini bozsa da aynı zamanda daha da meraklanmasına sebep oluyordu. dersin başlamasına az kaldığı için aceleyle okurken sıradan gelen yüksek sesle başını kaldırdı. soobin ona gülümseyerek bakıyordu.

bu gülüş kai'ın korkmasına sebep olurken yine de hafifçe tebessüm etmişti, soobin'i görmeyi seviyordu. dünkü konuşmaları aklına geldiğinde ise yanaklarının pembeleşmesine engel olamadı. oysaki telefonda mesajlaşırken cesur olmak daha kolaydı. ve aynı şekilde utangaç tavşan binnie gitmiş, yerine kötü çocuk gülüşü atan soobin gelmişti.

"günaydın ningie~"

uzun saçları alnına dökülüp gözlerini kapatırken bıkkında yanaklarını şişirip saçlarına üfledi küçük olan ve diğerini cevapladı. "sana da günaydın soobin."

soobin'in gözleri kısa bir anlığına diğerinin dudaklarına takılsa da bebeksi yüzü aklındaki tüm düşünceleri toz bulutu gibi dağıtmıştı. ellerini onun yumuşak saçlarına geçirip nazikçe okşamak istese de bugün için farklı planları vardı.

"kai."

küçük olan, dudaklarını düz bir çizgi haline getirip sevgilisine döndü. "efendim soobinie?"

soobin hınzırca sırıttı. "hafta sonu çok uslu bir çocuktum."

söyledikleri kai'ın pembe yanaklarını kırmızıya boyarken başını eğdi. "ben şaka yapmıştım."

çok şirindi ama, geçen gün yazıştı çocukla alakası yoktu. elini diğerinin omzuna attı ve kendine doğru çekti. "şaka maka bilmiyorum ben kai. o kadar çok isteğim var ki hazırlansan iyi edersin." ardından dudaklarını onun kulağına yaklaştırdı ve fısıldadı. "bugün antrenmanlarda benim özel asistanım olacaksın."

diğeri şokla onu onaylarken yaklaşan topuklu ayakkabı sesleri öğretmenin geldiğini anladı ve kai'ı serbest bıraktı. kai heyecanlanmıştı, hem de çok.

---

"yani onun asistanı mı olacaksın?" beomgyu tostundan büyük bir ısırık alıp mırıldandı. kıvırcık arkadaşının karşısında şekilden şekle girmesi ona tarifi imkansız bir zevk veriyordu. hyunjin ise başını masaya yaslamış uzaktan felix'i izliyordu.

"yani bilmiyorum, bana öyle söyledi." kai öğle arsına kadar süren beş ders boyunca soobin'e bakmamış, tüm dikkatini derse vererek teneffüste bile test çözmüştü. uzun oğlanın kendisiyle ilgilenmesi çok hoştu tabi ancak biraz da utandırıyordu. "utanma aptal."

beomgyu duruma el atmaya karar verdi. "bak penguenim, seni çok severim ama gidip de çocuğa beni cezbet dedikten sonra utangaç çocuk ayaklarına yatma, deniz kızı kuyruğuyla döverim seni." hyunjin yüzünü buruşturarak beomgyu'ya döndü. "denizkızı kuyruğu mu? o ne be?" zayıf çocuk omuz silkti. "deniz kızı kuyruğu işte."

bu mevzunun saçma yerlere gittiğini fark eden kai konuşmaya katıldı. "ama cidden utanıyorum." uzun sarı saçlı, arkadaşını kendine çekti ve sarıldı. "çok sevimlisin."

masadan sandalye çekilme sesi gelmesiyle başlarını kaldırdılar. kızgın bir felix ve dümdüz bakan bir soobin görmeyi beklemiyorlardı. "merhaba."

alaylı çıkan sesiyle selam verdi felix. hyunjin'in sadece kendisiyle ilgilenmesini istiyordu. soobin ise kai'ın arkadaşlarının teması neden bu kadar sevdiğini anlamaya çalışıyordu. ya beomgyu'nun eli kıvırcığın belindeydi ya da hyunjin'in başı onun omzunda. bu durum sinir bozucuydu.

"merhab-" gözleri sarı saçlı basketbol kaptanına takılırken cümlesini bitiremedi beomgyu, ondan her şekilde etkileniyordu. elindeki yarım tostu kai'a uzattı. "al yavrum sen ye, benim ufak bir işim var."

ufak işi yeonjun'la arka bahçede yiyişmekti fakat bunu kimsenin bilmesine gerek yoktu. o da yeonjun da açık bir ilişki yaşamak istemiyordu zaten. tamam, belki beomgyu birazcık istiyordu. ama bu da ona yeterdi.

soobin yüzünün ekşimesine engel olmak istedi, yavrum neydi ya?

felix ve hyunjin kendi aralarında saçma sapan şeylerden konuşmaya başlayınca telefonuyla ilgilenen sevdiğine döndü. sabahtan beri kendisinden kaçıyordu. eh, bu tahmin edilebilirdi fakat mesajlaşırken pek bir cesurdu. "ningning, sanırım asistanım olmak istemiyorsun?"

kai tam inkar edecekti ki beomgyu'nun sandalyesi tekrar doldu. "ne asistanıymış bu?"

gelen taehyun'du. uzun olan sinirle çenesini sıktı, bu çocuk her yerden çıkmak zorunda mıydı? taehyun ise onu ipliyor gibi durmuyordu. gülümseyerek kai'a selam verdi.

soobin yapmacık gülüşünü taehyun'a sundu. "özel asistanım canım arkadaşım." tamam, bu bu kelimeyi sırf taehyun'u sinir etmek için seçmişti.

"nereden biliyorsun kai'ın okuldan sonra işinin olmadığını soobin-ah?"

kızılın keyifle sırıtması ve tavşanın yüzünün düşmesinden anlaşıldığı üzere doğru bir noktaya parmak basmıştı. felix'in bacağını cimciklediğini hissetse de renk vermedi. "ona sormalısın, emir vermemelisin."

taehyun gülen suratını bozmadan kai'a baktı. "yani bu akşam boşsun?"

o an soobin'in tek dileği kıvırcık oğlanının kendine kızmamış olması ve asistan olmayı kabul etmesiydi. emir vermek maksatlı söylememişti, kai ona işim var dese asla ısrar etmezdi zaten.

"üzgünüm taehyunie, ama soobin'e sözüm var."

soobin'in dudağı kıvrıldı.

kırmızı saçlı arkadaşının da üzülmesini istemediği için hemen ekledi. "ama ondan sonraki gün boşum."

soobin'in dudağı yine kıvrıldı, ama bu sefer aşağıya. kızılın mutlulukla aydınlanan suratına baktı.

şirin çocuk böyle yaparak taehyun'a da umut verdiğinin farkında değil miydi? tamam, o kai'ın karakterini biliyordu, kai öyle biri değildi ama taehyun eğer ondan hoşlanıyorsa bunları işaret sanıyor olabilirdi. acilen kıvırcığa bu işlerin nasıl yürüdüğünü anlatmalıydı.

---

bensanırımbirindenhoşlanıyorumamaobendenhoşlanmayacak

edit(2 yıl sonradan not): hoşlanmadı arkadaşlar ama iyi ki de hoşlanmamış gerçekten 😋

be quiet, sookai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin